24 Ocak 2008 Perşembe

Eşcinsellik Günah ise...

Pek yakın bir dostumdan bugün bir mesaj aldım:

"Benim en iyi arkadaşımın oğlun'nun eşcinsel olması sorun değil de, eşcinsel'liğin günah olduğunu hiç bir yerde bulamamış. Beni bildiği için bana sordu. Ben de baktım göremedim. Nedir ne değildir ? Günahsa neden. Kur'anın hangi ayetlerinde yazıyor falan diye"

benim defalarca söylemeye çalıştığım şeyleri o genç, yaşadığımız çağın pratikliği ile ifade edivermiş. ben de Kur'anı ve tefsirlerini inceledim. gönül rahatlığı ile ona katılıyorum. ben de baktım ve göremedim. bu durumda ne hüküm koyarız? en ufak bir kalp kırgınlığına yeri göğü sarsan, küfrün zerresine kainat orduları ile cevap veren bir Kudretin eşcinselliğe cevabı "görüldükleri yerde katli" olmalı gibi geliyor. bir hadisi şerife dünyanın öte yanına giden Ehl-i sünnet'in büyük alimlerinin basit bir miras hukuku yada eşcinselliğe göre çok daha hafif meseleler hakkında tonlarca yazdıkları kitaplarla kıyas edilince kireçli kuyularda boğdurmayı emretmeleri bekleniyor. gerçek böyle değil...

bir başka açıdan yaklaşalım. islamın diğer dinlerden farkı en son ve en gelişmiş olanıdır. bize günah sevap listesi vermez. vasıflandırmayı öğretir. o vasıf ve sıfatların uygulamalarına göre kazanır veya kaybederiz. doğuştan gelen özelliklerimiz bize verilen sermayemizdir. eşcinsel olmak ise duygu hassasiyet, algıda seçicilikle başlayan bir dizi avantajı bize sunar. kişi bu özelliklerini uygulamasına göre sonuç alır. uygulamanın şekli ise sünnet dediğimiz Peygamberimizin toplum içindeki fiillerine uzaklığı ve yakınlığına göre değer alır.

islam sosyal bir dindir ve toplum hayatını şekillendirir. mahrem hayatı korur. kişisel hayatın sokağa dökülmediği ve "şu" diye parmakla gösterilmediği durumlarla ilgilenmez. bu sebeple hayatı geçirmekte, dini yaşamakta o kişiye denk olacak bir hayat arkadaşını destekler ve denkliği emreder. eğer kişi eşcinsel ise bir kadın ile evlendirilmesi islama göre uygun değildir. çünkü taraflar denk değildir. kişi dengini bulup, problemsiz bir aile oluşturup katılması ile sosyal hayat oluşur.

23 Ocak 2008 Çarşamba

+18


Pek çok site, içeriğinde eşcinsellik varsa +18 uyarısını koyuyor. eşcinsel değil ise yada yaşı 18den küçük ise uyarmak ihtiyacını duyuyorlar. bu uyarı onların beklemedikleri görmedikleri ve çoğu kere görmek istemedikleri sahneleri tarif eden yada görüntüleyen media'ya karşı korunmaları için. peki o zaman cinsellik eşcinseller için bu kadar serbest mi olmalı? yada başka bir ifade ile serbest sex ve eşcinsellik aynı anlama mı gelmeli?
bir zaman benzeri bir konu geçince "eşcinsel olduk da ahlaksız mı olduk?" ifadesi açığa çıkmıştı. eşcinsellik adına konuşup ardından başka bir kavram olan serbest sex konusundan bahsedilince söyleyen bile bunun beklenir olduğuna inanabiliyor.

öncelikle sıfat ve ünvanlarımızla fiil ve tercihlerimizi ayırmak gerektiğini düşünüyorum. eşcinsellik bir sıfat ve ünvan olarak değiştirilemez bir özelliktir. öte yandan fiillerimiz bizim meyillerimizden yaratılır. bizler meylederiz, Allah yaratır. neticeyi biz isteriz ve mes'ul oluruz. neticeyi istemek için bilmemiz gerekir. işte bu bilgiye kader denir. sebebi neticeye bağlayan bilgiye kader denir. sebep ve neticeye bir bağlantısı olan bu bilgi bizim görüğümüz şu anki alemi şekillendirir. sebebler bir araya gelince hal dilleri ile "şu neticeyi yarat ey yaratıcımız!" demiş olurlar. bu dua makbul olursa netice vücut bulur ve ortaya çıkar. kader kanunu böyle işler. öte yandan kaza kanunu bunu delebilir. "ol" emri karşısında netice yaratılır. razı olacağı bir neticeyi Allahın tasavvur etmesi yaratılışı netice verir. buna kaza denir. kaza kanunu ise ata kanunu karşısında bir şey yapamaz. ata kazayı deler. ata ise sebepler ne olursa olsun Allahın neticeyi dilememesidir. bu durumda netice vücuda gelmez. demek bir neticenin vücuda gelebilmesi için tüm bu kanunlardan geçmesi gerekir. bizim fiillerimiz meylimizle başlar ve en nihayetinde Allahın rızası ile vücut bulur.

öyle ise eşcinselliğin bir sıfat olarak yeri ortadadır. değiştirilemez bir sıfat ile bu güzel dünya sınavına gelmiştir. diğer insanlardan ilahi beklenti ne ise biz de aynı sorumluluğun içinde kalırız. daha fazla değil... hayatında tüm yaşadıkları ise kendi meyli ile başlamış ve kader kaza ve ata kanunlarından geçip ortaya çıkmış durumlardır. gelecek için ise sebepler bir araya gelmediğinden kaderden bahsedilemez. sebepler yok ise neticeden bahsedilemediği gibi, gelecekteki sebepleri oluşmamış bir durumun neticesi için "meçhul, bilinmiyor" denir.

olmuş ve yaşanmış hayatların içinde varolanlar onların istikbalini açıklamaz. çünkü bir haşir meydanı ile ilahi adalet sehpasına çıkıp mizanda ameli tartılan insan "önce tüm günahlarının cezasını çekip ardından tüm sevapları ile cennetini satın alacak" değildir. mizan ile günahları tartılır. sevaplarından günahları çıkarılıp kalanı ile kendisine cenneti hediye edilir. bu sebeple son nefese dek güzel işler yapmak gayreti hep devam eder ve etmelidir.

maalesef bugün eşcinselliği ilk önce eşcinsellerin kendisi günahkar görmektedirler. lanetli kabul etmekte ve cehennem ile neticeleneceğini düşünmektedirler. bu eziklik ve Kur'ana mesafeli duruş cehaleti getirmekte ve manevi ihtiyacın yeri hurafelerle doluvermektedir. korkmadan kulluk yapmak ve huzura ulaşmağa aslında en çok eşcinseller yakındır. Rahmet ve şefkatin kıymetleri ise onları en çok takdir edene verilir. bu ise biz eşcinsellere avantaj sağlar. eşcinselliği maneviyattan uzak görmenin uhrevi problemi dünyada da sosyal hayattan bir derece uzak yaşaması gereken marazlılar(!) olarak kendi içimizde ortaya çıkmaktadır. bu kabullerle gencecik ruhlar tamamen asılsız karamsarlıklara sürüklenmektedir.

eşcinsellik sıfatına sahip olan bir bireyin her hareketi ve fiili o sıfata uygun olmak durumunda değildir. dünya imtihanı gereği artılar ve eksiler elbette ortaya çıkacaktır. cinsel ilişki gibi yaşa bağlı dönemler eşcinsel dışındakiler için nasıl ise eşcinseller için de aynıdır. eşcinsellik hep varolageldiği için onu genç ve ateşli bir beden olarak düşünmek de hatadır. büluğa ermemiş ve cinsellik bilmeyen bir yaşın da, tamamen yüzü kabre dönmüş sevdiklerine kavuşacağını düşünen ihtiyarın da, sonu gözüne görünmüş bir hastanın da, hayatın dehşetli musibetleri başında patlamış bir bir musibetzedenin de eşcinsellik adına bu paylaşımlardan ayrı istifadeleri ve tesellileri vardır. onları kaldırıp yalnızca o dar kesimin haz ve zevkine dikkat ederek onları tatmine çalışmak elbette eşcinselliğe hizmet değil ihanettir. yani eşcinselliği salt genç cinselliğinin rengi olarak görenin eşcinselliğe hizmetinden bahsedilemez. tüm hata ve yanlış anlayışlarımızla birlikte bu kocaman kesimin parçası olarak ölece kabul görüp buyur edilmemiz çok güzel ve hayranlık vericidir. öyleyse burada tüm yelpazesi ile eşcinselliğe hitap eden tüm manaları birlikte almak gerekir.

bu durumda eşcinsellik +18 gerektirmez, ama cinsel ilişki, cinsel ilişki arayanlar için bir ihtar gerektirir.

19 Ocak 2008 Cumartesi

Diyanet: "Transseksüeller türban takabilir"

Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, “Cinsiyet değiştirip erkekken kadın olmuşlar, İslam’a göre kadın hükmündedir ve İslam’da kadınların uyması gereken kurallara uymak zorundadırlar” dedi.

Yeprem, “Bülent Ersoy türban takmalı mı?” sorusuna, “İsim üzerinde durmuyorum. Genel kuralı söylüyorum” yanıtını verdi.

Yeprem’in değerlendirmeleri şöyle: TRANSSEKSÜEL KADIN HÜKMÜNDEDİR: Erkekler erkek gibi kadınlar da kadın gibi davranırlar. Erkekken kadın olmuş biri de, kadınların mükellefiyetleri neyse onu taşır. Kadınken erkek olmuşsa da erkek hükmündedir. Yaradılışta kadın ve erkek özelliği karışık olanlar var. Hangisi hakimse tıp dünyası onu o cinsiyete dönüştürebilir. Bu bir tıbbi müdahaledir.

Akşam

Eşcinseller ÖZEL İMAM istiyor!



DİNDAR EŞCİNSELLER SANILDIĞINDAN FAZLA

Travesti/transseksüel derneği olarak bilinen ve Anayasa Çalıştayı'na da katılan İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği'nin başkanı Okşan Öztok'a göre, kendini "dindar" olarak tanımlayan, "ibadetlerini aksatmayan" eşcinsellerin sayısı sanıldığından fazla ve ekranlarda "muhafazakâr eşcinselim" diyen modacı Cemil İpekçi kadar da rahat hareket edemiyorlar: "Türkiye'deki eşcinseller genellikle İslam dinine mensup. Ama ibadetlerini camilerde rahatça yapamıyorlar. Bu yüzden, devletten ihtiyacımıza göre cami ve din adamı istedik."

Okşan Öztok, yıllar önce fuhuşa tövbe etmiş bir travesti. Geçimini emekli maaşıyla sağlıyor, zamanını ise başkanı olduğu İnsanca Yaşamı Destekleme Derneği'nde geçiriyor. Öte yandan, kendisini "hayli inançlı biri" şeklinde tanımlıyor ve Türkiye'de "inançlı" travesti ve eşcinsel sayısının fazla olduğunu savunuyor: "Bunalım ve sıkıntı yaşayan insanlar Rabb'ine sığınır.
Hayatın acılarını daha katmerli yaşayan bizim de, tek kurtarıcı kapı olarak maneviyata sığınmamızdan daha doğal bir şey yok. Zaten, sığınabileceğimiz sadece Rabb'imiz var. Sadece Ankara'da bile, benim bildiğim 200'den fazla travesti ve transseksüelin yüzde 90'ı dini vecibeleri önemsiyor. Oruca, fitreye, zekâta azami özen gösteriyor.

"İmama sorduk, 'fitne çıkarırsınız' dedi"
İslam'da, topluluklara veya cinsiyete göre cami ayrımı olmadığını hatırlattığımızdaysa, mecburen bu talepte bulunduklarını anlatıyor Öztok: "Bir travesti camiye gidip saf tuttuğunda sağındaki, solundaki insanlar kendi namazlarının anlamını kaybettiğini düşünmeyeceklerse, bizim açımızdan sorun yok. Derdimiz, cemaat de kendini rahat hissetsin. Çünkü ibadette huşu önemli. Sevaba gireceğiz derken başkalarını günaha sokmamızın anlamı yok.
Hacı Bayram Camisi'nin imamına gidip 'Buraya gelebilir miyiz' diye sorduk. 'Yahu fitne çıkarırsınız. Gelmemeniz, gelmenizden daha hayırlı' dedi. Erkek görünümündeki arkadaşlarımız tavırlarını gizleyerek camiye gidiyor ama kadın tavırlılar gitmiyor. İlla bir camiye gidip cemaati oradan kaçırmamız mı isteniyor? Cami olması da şart değil.
Mesela eşcinsellerin daha yoğunlaştığı Ankara Çankaya, İzmir Alsancak, İstanbul Beyoğlu, Antalya, Eskişehir, Bursa gibi yerlerde özel mescitler açılsa da yeter."
Yanlış anlaşılmayı engellemek için de bir parantez açıyor Okşan Öztürk ve "özel imamdan kastımız, bizim gibi olması değil" diyor, "sadece, bizi de insan olarak görebilecek bir imam.
Cenazelerimizi kaldırırken bile binlerce sorun yaşıyoruz. İmam 'Bunun namazını kıldırmam' diyor mesela." Peki ya gelebilecek tepkiler? Böyle bir talebin, devlet tarafında muhatap bulsa bile, büyük bir kesimce hoş karşılanmayacağı aşikâr. "Dans okulu istemiyoruz ki.
Kocatepe Camisi'nde, Hacı Bayram Camisi'nde ne yapılıyorsa, Rabb'ine ve nebisine inanan insanlar olarak biz de aynısını yapmak istiyoruz. Bizi, kurtuluşumuz için Allah'a dua etmekten de mahrum edecek değiller ya" diyor Öztok ve devam ediyor "ama bunu kendi başımıza yapacak gücümüz olmadığından, devletin önayak olmasını istiyoruz.

EL-EZHER'İN FETVASI UYGULANSIN
Eşcinseller, inançlarından çok uzak kalmışlar. Günah kavramını bile, polisiye bir suç zannediyorlar. Azıcık yol açtığındaysa, doğruyu buluyorlar. Belki bir mevlit okutacak, belki ebedi hayatını kurtaracak. En azından bunun önü açılmalı. Kendini kadın gibi hissediyor diye, kulluktan da çıkmıyor ya. Bağışlayan Allah tövbeleri kabul eder.

Mısır El Ezher Üniversitesi, travestilerin, İslam'da kadının tabi olduğu hükümlere ve yükümlülüklere mi, yoksa erkeğin tabi olduklarına mı uyacaklarına dair 70'lerde yayınladığı bir fetvada, sağlık heyetinin verdiği 'kadın' veya 'erkek' raporunun esas alınmasını önermişti."

Aktüel

18 Ocak 2008 Cuma

Bir Telefon Görüşmesi


Soru : - sorum toplumun "yumuşak, nazik" diyerek sosyal hayatta dışladığı ama öte yandan istismar ettiği kesim hakkında olacak. böyle bir arkadaşım islamın kendisini lanetlediğini bu sebeple hristiyanlığı seçtiğini söyledi. ben kendisi ile görüştüğümde islami bilgisinin dinin temel değerlerini bile idrak etmeye yeterli olmayacak düzeyde olduğunu gördüm. o zaten hiç islam olmamıştı ve hristiyanlığa geçmişti. bu kesim hakkında islam ne der?

Cevap: - evet böyle bir kesim var. islamdan onları soğutmak çok yanlıştır. maalesef bugün islam toplumu cahildir. onları itmemek lazım. doğru islamı gösterebilmek lazım. bu özelliğe eksiklik olarak baksak bile bu durumun Allahtan kendilerine doğumlarında verildiği ortadadır. doğuştan ayaksız birine "hey topal" denmediği gibi onlara da kötü muamele, edeni mesul eder. kaldı ki, eksiklik de değildir. bu hal Allah tarafından verilmiştir. yine rızası dairesinde kullanılmalıdır.

S: - bu konuda çok ters uygulamalar var. daha başlığı geçer geçmez, lut kavmi ile örneklendiriliyor. bu da bu kesimi islamdan uzaklaştırıyor.

C: - bu konuya hiç girmeyelim.
S:- bir hocanın iki eşcinsele nikah kıydığını duymuştum. o zaman hoca : "bu nikah olur. eğer Allah razı olur ve kabul olur ise zaten mesele yok. eğer sadece dünya için olursa hiç olmazsa birbirinize sahip çıkar muhafaza edersiniz." demiş. onların kendi aralarında nikahlanmaları nasıl olur?

C: - evet olur. nikahlanabilirler. yalnız nikahta en önemlisi denkliktir. denklik vasıfları tutuyorsa nikahlanabilirler.

S: - denk olmaları nasıl olur?

C: - adı aynı olsa da hepsi aynı değildir. birbirlerinden farklıdırlar. bu farklılıkları dikkate alınmalıdır. tarafların durumları ruhlarına, karakterlerine kadına ve erkeğe yakınlıklarına göre değerlendirilir. nikahta birbirlerini tamamlamaları gerekir. bu konuda islami çok eser bu meseleyi tarif etmiştir. detayları buraya sığmayacak kadar geniştir.

S: - Ülkemizde eşcinsellik islama uzak duruyor. eşcinselliğin kabul edilmediği Hristiyanlıkda ise kabul edildiği söyleniyor, beraberliğe evliliğe, miras hukukuna yer veriyor. halbuki Hristiyanlığın temel prensipleri buna uymuyor. hatta sırf islam topraklarında yer edinebilmek için bir zaman sadece afrika kıtasında özellikle nijerya'da vatikan, hristiyanların çok eşliliğine müsaade etmişti. bunun buradaki durumuna karşı ne yapmalıyız?

C: - evet maalesef benzerlerini biz de duyuyoruz. islamı elbette öğrenmeleri ve yaşamaları gerekir, onlara anlatmak ve yardımcı olmak lazım...

S: - bu halde ümitsizlik yerine daha çok sahip çıkmalı ve öğrenip paylaşmalıyız. teşekkürler hocam...

sorular telefondan Diyanet İşleri Fetva kurulu emekli Fetva kurulu üyesi ve halen danışmanlık görevi sürdüren pek değerli bir hocamıza sorulmuştur.

17 Ocak 2008 Perşembe

Başlarken

zor bir başlık. ondan daha zor hayatlar, kararlar ve olaylar...

bu blog, zoru daha zor haline getirmek için değil, zaten varolanı yaşanılır hale getirmek ve paylaşmak için görüşünüze açılmıştır.









Eflatoon niki ise bize has o güzelim leylak rengine ithaf edilmiştir.