27 Şubat 2008 Çarşamba

Gay gibi Gay olmak...


Gay doğduk gay yaşadık. içimiz kaynadı. dostluk duygusu ile dolduk. bir türlü o neşeyi doya doya paylaşamadık. toplumun sürekli şekillendirme çabası bizi kendilerine benzetip adı gay olan insanlar haline mi getirdi?

Eşcinsellik national geographic belgesellerine göre tüm hayvanlar aleminde yaygın. ingilizlere göre en az 10%, son iskandinav araştırmalarına göre 50%, hatta bizim kedilerin veterinerine göre (kediler 100% bisexdir ifadesinden hareketle) çok daha fazla...

Bilimadamları gay kesimin toplum içinde üremeye engel değil tam tersi toplum içinde cinsel şevki ortalamada tutmasını sağladığı görüşünde. hayvan topluluklarında dişiler genelde bir arada ve durağan, erkekler ise daha tek başına olmaya ve dağılmaya müsait. onları toplum içine bağlayan ve uzun cinsel açlık döneminde hayatlarını dolduran gaylere ihtiyaçları var. dişiler ise az ve kısa bir dönem içinde eş bulmak ihtiyacı duyuyorlar. bu süre içinde ise onlara hemen örnek olacak taklid edebilecekleri bir kesim lazım ki onlar da gayler...

Buradan çıkan garip hüküm şu ki, bir gay, dişi olmaya değil, erkeklerin ilgisini çekmeye çalışıyor. bunu yapması ile işvesi ile yaklaşım şekli ile heterosexuel dişiler için de bu işin nasıl yapılacağına bir örnek teşkil etmiş oluyor...

Gay zürafaların boyun sürtme hareketini taklid ederek kur teklifine cevap veren dişilerden tutun da, primatlar alemindeki taklide kadar onlarca örnek sıralanıyor...

Bunun insanlar aleminde hiç de farklı olmadığı medyadan modaya kadar hükmeden gaylife ile ortada... hatta bir gay dostumun evinde yaptığı düzenlemede ne çok cinsellik işaretleri taşıyan detay bulmuştum. o hiç kasdetmediği halde seçtiği duvar boyasından tüllere halıya kadar herşeyde erkekleri cezbetmeye dair işaretler görünüyordu. ben kendi hayatımın da en az bu kadar sinyal çevreye verdiğini anlıyorum. hatta daha da ilerisi tüm mahalleli yaşlı teyzeler ev hayırlama adı altında o duyguyu alıp bi şekilde kendi gelin ve kızlarına yetiştirmek için taklide gelmişlerdi. evde bu cazibe merkezi bir işaret ve eşya olsa hemen alacaklar ama maalesef bu herşeye yansımış ve bir ruh olmuş. bu ev gülüyor, hali ile işve yapıyor, cezbeden bir rüzgarı var. dikkatle bakınca bunun çok daha fazla herşeyimize sindiğini anlamam gecikmedi. biz erkek cezbetmenin ince sırlarını kadınlara öğretiyorduk...

Böylece toplum devam ediyor, toplumu terketmeyen erkeklerle dilediğinde erkeğini cezbedebilen kadınlar birlikte oluyorlardı. bir kadın muhteşem görüntüsünde drag queen kırmızısını, ihtirasında gay kalbinin fırtınasını, ateşinde bir travestinin hoyratlığını taklit edebiliyordu. bunu onlarca perde ardından yüzlerce aracı arkasından ders alsa da ortaya çıkan toplama manzara cezbediyordu. tüm parçalar ve eklemeler kaldırıldığında geriye yalın hali kalıyordu. çünkü abartı ve altı çizilen özellikler ve usuller, yves saint laurentden, lagerfelde kadar ipekçiden şansala kadar koku ve kıyafetlerde, adları esnaf olarak çıkmış olan kuaförlerde, medyada otorite ve tavrın koçluğunu yapan bülent ersoydan zeki mürenden adı gaylife ile açık olarak anılması uygun olmayıp hepimizin gay bildiği onlarca sanatçının tavırlarında parlıyordu. tüm bunların ortaya koyduğu resim kimin üzerine düşse ortaya tüm erkekleri cezbeden tatlı sert heterosexuel kadın imajı doğuyor. keza tersi de mahallenin yakışıklısı da tavlamak istediği kıza nasıl yaklaşacağını o bilmediği kadın kalbini çok daha iyi bilen çözen hatta ona sahip olabilen lezbiyen ölçülerden öğreniyor.

Biz toplum içinde bu kadar önemli bir yerde iken maalesef kendimizi bilmiyor ve kendimizi çıkıntı ve topluma uymak zorunda olan ucubeler olarak görebiliyoruz. kahkaha atmanın dişleri göstererek tebessüm etmenin frikik vermenin, neşeli olmanın, el ve kolları kullanarak anlatmanın ve daha pek çok tavrın maalesef bırakılıp, ağır adam olunması gerektiğini düşünüyoruz. hatta bu yüzden birbirimizi tenkit ediyoruz. bazen dostlarla yolumuzu ayırıyoruz. kendi sesimizi kayıttan dinlemeye tahammül edemeyip kendi temel vasıflarımızı çirkin görüp sürekli değişmeye çalışıyoruz. zaman ise bize aynı yerde olduğumuzu olaylarla ders veriyor.

Adet ve Gelenekler içinde olmadığımızı, tarihin bizden bahsetmediğini, dinin bizi lanetlediğini zannederek sadece kendimize zulmediyoruz. halbuki emin olsak, rahat olsak, kendi şahsiyetimizi kabul etsek, kendimizde varolan sıfatları başkalarında görünce onlarla alay etmesek, hayattan aradığımız hazzı alacağımızı biliyorum. gay olmak eksi değil artıdır. gay olmak toplumu anlamak ve ona malolmakdır. gay olmak görülmeyeni farketmekdir. onlarca farklı ve hassas özellikle hayatı çok daha iyi kavramak demekdir. gay olmak bazen sessizce ağlamak bazen kahkahayı duvarda çınlatmakdır. bazen sadece bir sarılmak bazen de tarihe malolacak bir madilik demekdir.

Gay olmak insan olmakdır. heterosexueller gayleri taklid ediyor ve onlardan istifade ediyorlarsa gayler neden varlıklarından yerinsinler ki!

Şen, rahat, kararlı ve hassas tüm güzelliklerimizle gay gibi gay olmak üzerine...

9 Şubat 2008 Cumartesi

İngiltere, kilisenin ŞERİAT İSTEMESİNİN şokunda

Dünya çapında 77 milyonu temsil eden Anglikan Başpiskoposu Rowan Williams'ın Müslümanların şeriatı uygulaması kaçınılmaz, sosyal uzlaşma için gerekli' çıkışı İngiltere'yi karıştırdı.
Cambridge'da teoloji eğitimi alan Oxford'da 36 gibi çok genç bir yaşta profesör olan Gal kökenli 57 yaşındaki Rowan Williams, ülkenin önde gelen aydınlarından. 2002'de Başpiskopos seçilen Williams, Irak savaşına keskin biçimde karşı çıkması, Kaidecilerin 'ahlâki hedefleri olduğunu' söylemesi, klasik 'terörist' tanımına itirazları ve homoseksüelliğe liberal bakışıyla sık sık tartışma yaratmıştı. Williams, 2004'te Sünni İslam'ın ünlü eğitim kurumu El Ezher'de Şeyh Tantavi'nin konuğu olup ders vermişti.

kaynak