20 Eylül 2008 Cumartesi

Hacc üzerine küçük bir söyleşi




güzel resim...
İstermiydiniz?
isterim!

Ne yapardınız?
tüm duygularımla hissetmeye çalışır, tüm aklımla anlamaya çalışır, tüm kabiliyetlerimle istifade etmeye gayret ederdim.

Aa! Gittiniz mi? Yoksa?
Evet. yine gitmek istiyorum. giden başka dostlar da biliyorum. gitmek muhteşemdir. hatta bir arkadaşı uğurlarken yaptığımız "listendeki taşlı gözlük, pembe ihram ve ökçeli terliklerini unutmadın dimi?" espirisi hala aramızda gülmeye ve o günleri yad etmeye vesiledir.

Mekke.. o gizemli şehir ! O havayı solumak! Bu olay hayatınızı sizce değiştirirmiydi?
evet gizemli şehir, açılması gereken onlarca iç aleminizdeki düğümler çözülüp rahmete dokunuvermek bambaşka bir duygu...
askerde "rahat hazırol dikkat!" diyerek içtima'a durulduğu gibi "essaf vessaf, i'tadilu, Allahü Ekber!" diyerek namaza ve vakfeye durmak muhteşem bir tecrübe...
herşeyden vazgeçip bir çadırcıkda kumlar içinde üzerinizde tek kat bir elbiseye kanaat edebileceğinizi görebilmek ayrı bir muhasebe...
gece milyonlar üzerlerinden battaniyelerini toprak atar gibi atıp sıyrılıp ayağa kalkarken nefes kesen o kalabalıkla mahşeri görmek ayrı bir ibret...

o havayı solumak öncelikle bir hak, bu hakkın sahipleri oranın Evsahibi (A.S.M) tarafından davet edilirler. rüyaları onları tasdik eder. aynı zamanda bir sorumluluk, bu büyük içtima'ada "lebbeyk: buyur!" deyip hazırola geçmenin azameti bambaşka...bu olay hayatımızı değiştirir, öncelikleriniz değişir, doğru yerlerine yerleşir, yolcu gideceği yeri, kul gideceği kabrini dikkate alır. hayatı oluşturan renklerden vazgeçmek değil sıralamaya sokmak ve kendini tanımak için yapılabilecek en verimli yolculuktur.

Hac'da Allaha yakarırken eşcinselliğinizi -bir günahkar olarak- sorgularmıydınız?
sorgulamıştım. kendini kabul savaşları zamanımdı. çok kuvvetli bir rivayet Kabeyi ilk gördüğümüz an edilen duanın kabulü üzerinedir. o hassas an edilen duanın kabul edilmediğini sanmıştım. oysa edilmiş. ortadan kalkan şey eşcinselliğim değil eşcinselliğimle savaşım oldu. "yakarırken" konusu ise bizi geri bırakmamalı, eşcinsellikden kurtulmak değil eşcinsellik içinde yapacağımız seçimlerimizde ve yaşantımızda Onun rızası dışına çıkan her halimizi sorgulayıp hepsi için Af Dilemeliyiz. Başta bu dinin Peygamberi (A.S.M) her gün defalarca Af Dilediğine ve hiç kimse yaptığı en güzel fiilinden bile emin olamadığına göre, elbette en fazla biz af dileyip, bizi itham edenlerin tersine rızayı elde etmeliyiz. "günah" denilen kelimenin yanlış fiil yapmak değil, "yapılan yanlış fiile mağfiretle önlem almadan onun huzuruna gitmiş olmak" olduğunu anlamalıyız. biz herşeyden önce insanız, insan olarak kendimizi tanımak, zaaflarımızı görmek, öfkemizden madilikten bir gaye için vazgeçmek, sabrımızı tüm güzel huy ve duygularımızı bir hedef için kullanmak değişik bir tecrübe. kendini bilen Rabbini bilir. hac dönüşü bir kişinin (kim olursa olsun) haccının kabul olup olmadığını düşünmek büyük ayıp ve olmadığına hükmetmek günah olarak kabul edilmiş. manidar! o sebeple kabul etsin denemez, "Allah Mebrur Etsin!" denir...

Bizi hac ayına, zil-hacceye , zilhicceye taşıyan en önemli ay olan Ramazan da geldi. ben de bu vesile ile hepinizi tebrik ederim. bu aydan güzel istifade edenler 2 ay sonra zilhicce ile 10 mübarek geceye ulaşır ve ardındaki kurban bayramını kutlarlar. arefe günü, arafat günü, cebel-i rahme, beyaz ve nurlu misafirlerine merhaba der.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Uzun dönem ilişkinin esasları

uzun dönem ilişki her eşcinselin rüyasıdır. bir ömür tek ve özel olan o sevgili ile geçirmek harikadır. eskilerin refika-i hayat tabir ettikleri bu ömürlük arkadaşlık için ise şu anda toplumsal bir cahillik yaygın olduğundan heryerde ayrılmalar görülmektedir. evet biz bunun sırlarını unutmuşuz ve geçmişimizden bunu alamamışız. heteroseksüel birlikteliklerde dahi bu bilgi sonraki kuşağa iletilemiyor. aile evladına rafika-i hayattan ne beklemesi gerektiğini gösteremiyor. ortada bir "rol model" , taklit edilesi bir örnek bulunmadığından kişiler birlikteliklerini gerçekler üzerine değil hevesler üzerine kurabiliyorlar. kurabilen zaten az o da esastan bozuk oluyor. o zaman da netice beklemek saçma oluyor. zaten netice ortada ve herkes bundan yakınmaktadır. taraflar açısından bir netice ve meyve beklemek ve o ilişkiden doymak da mümkün olmuyor. 

peki uzun dönem ilişkinin ( long term relation LTR ) esası nedir? bu modern soruya cevabı yalnız şu anın değil tüm zamanların öğretmeni olan Kurânın içinden cevaplarsak bir tefsirinde şöyle diyor:

 "MÜHİM BİR SUAL: Diyorsunuz ki: "Muhabbet, ihtiyarî değil. Hem ihtiyac-ı fıtrîye binaen, leziz taamları ve meyveleri severim. Peder ve vâlide ve evlâdlarımı severim. Refika-i hayatımı severim. Dost ve ahbablarımı severim. Enbiya ve evliyayı severim. Hayatımı, gençliğimi severim. Baharı ve güzel şeyleri ve dünyayı severim. Nasıl bunları sevmeyeceğim? Nasıl bütün bu muhabbetleri, Cenab-ı Hakk'ın zât ve sıfât ve esmasına verebilirim? Bu ne demektir?

Elcevab: "Dört Nükte"yi dinle.

BİRİNCİ NÜKTE: Muhabbet, çendan ihtiyarî değil. Fakat ihtiyar ile, muhabbetin yüzü, bir mahbubdan diğer bir mahbuba dönebilir. Meselâ: Bir mahbubun çirkinliğini göstermekle veyahut asıl lâyık-ı muhabbet olan diğer bir mahbuba perde veya âyine olduğunu göstermekle, muhabbetin yüzü, mecazî mahbubdan hakikî mahbuba çevrilebilir.

İKİNCİ NÜKTE: Ta'dad ettiğin sevdiklerini, sevme demiyoruz. Belki onları Cenab-ı Hakk'ın hesabına ve onun muhabbeti namına sev deriz. Meselâ: Leziz taamları, güzel meyveleri, Cenab-ı Hakk'ın ihsanı ve o Rahman-ı Rahîm'in in'amı cihetinde sevmek, "Rahman" ve "Mün'im" isimlerini sevmektir, hem manevî bir şükürdür. Şu muhabbet, yalnız nefis hesabına olmadığını ve Rahman namına olduğunu gösteren; meşru dairesinde kanaatkârane kazanmak ve mütefekkirane, müteşekkirane yemektir.
***
      Refika-i hayatına muhabbetin, madem hüsn-ü sîret ve maden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş. O refikaya samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder. İkiniz ihtiyar oldukça o hal ziyadeleşir, mes'udane hayatını geçirirsin. Yoksa hüsn-ü surete muhabbet nefsanî olsa, o muhabbet çabuk bozulur, hüsn-ü muaşereti de bozar."
         ***



demek ki rafika-i hayat manası bir ilişkide olabilmesi için ilginin bu üç kaynağa dayanması gerekiyor. yani, hüsn-ü siret (güzel ahlak), maden-i şefkat(sevgiden ve karşılık bekleyen aşkdan da öte fedakar bir şefkat hali ile), hediye-i rahmet (rahmetin hediyesi, bulunmuş elde edilmiş değil, ikram edilmiş olarak kabul edilmekle) o sevgi tam anlamı ile Allah için olur. böylece ebediyet manası içine katılmakla ayrılık elemi ve kaybetmek üzüntüsünün üstesinden gelinebilir...