30 Nisan 2009 Perşembe

Eşcinsel annelerine önemli TAVSİYELER


Dr. Nesrin Yetkin, çocuğunun eşcinsel olduğunu öğrenen ailelere şu önerilerde bulunuyor:
• Cinsel yönelim kişinin kendisinin de ailesinin de seçebileceği ya da değiştirebileceği bir durum değil. Suçluluk, pişmanlık gibi duygulara kapılmamalı, bunu çocuklarına yansıtmamalılar.
• Profesyonel yardım alabilirler.
• Dünyanın sonu gelmiş, çocukları korkunç bir suç işlemiş ya da yüz kızartıcı bir durum varmış gibi davranmamalılar.
• Kendini suçlu hisseden çocuğa dünyada tek eşcinselin kendisi olmadığı söylenmeli.
• Cinsel yönelimi ne olursa olsun, çocuklara sevgi gösterilmeli ve destek olunmalı.
• Çocuğun toplumla ilişki kurmasına çalışılmalı.
• Kişi ailesi tarafından evlendirilmeye ya da ilişkiye zorlanmamalı.
Ergenlikte fark ediliyor
Kişilerin, eşcinsel olduklarını genel olarak ergenlik döneminde fark ettiklerini kaydeden Yetkin, bazı eşcinsellerin, toplumdaki `homofobi` nedeniyle yönelimlerini bir süre reddettiklerini, kendilerini karşı cinse ilgi duymaya zorladıklarını anlatıyor.
Dr. Nesrin Yetkin, bir heteroseksüelin bir eşcinselle arkadaşlık etmesinin, ruh sağlığını etkilemeyeceğini belirterek şunları söylüyor: `Cinsel yönelim asla görme veya örnek alma ile oluşmaz, değiştirilemez. Cinsel yönelim aile içinden örnek alma ile oluşsaydı, kimse eşcinsel olamazdı.`
`Kendinizi gizlemeyin`
Toplumda pek çok kişinin, hatta eşcinsellerin bile eşcinselleri dışladığını belirten Dr. Yetkin şöyle konuşuyor: `Toplumda azınlıkta kalan daima dışlanır. Önyargılar da bunu etkiler. Sosyal konumları iyi olan eşcinsellerin kendilerini gizlemekten vazgeçmeleri olumlu olacaktır. Ön yargıların değiştirilmesinde medyanın tartışılmaz rolü var. Bu konu medyada ne kadar konuşulur, tartışılırsa yanlış bilgilerin düzelmesi de o kadar kolaylaşır`

29 Nisan 2009 Çarşamba

Aşk Mevsimi

Baharın en güzel esintileri kuşların cıvıldaşmalarına karışıyor. yeni bir neşe bizleri ağır kıştan uyandırıyor. herşey güzel ve pırıl pırıl görünüyor. tüm bahar en güzel hali ile gözümüzün önünde uzanıyor. bu neşe ve sevginin inkar edilemez güzel manzarası insan kalbine de yeni duyguları taşıyor. aslında hep varolan fakat mevsiminde parlayan bu duygular tüm insanları içine alıyor. evet aşk, mevsiminde bizleri de sarıyor.

muhabbet bu kainatın en güçlü duygusu olarak herşeyi kuşatmış. türkçeye çevrince sevgi desek de aslında pek çok katmandan oluşuyor. meyl yani bir şeye meyletmek, dönmek ve ona olan çekimi hissetmek bir iştah olarak ilk adım... çokca meyletmek sevgiyi, çokca sevmek ise aşkı tarif ediyor. aşkda sevgi karşılıklıdır ve aşk karşılık bekler. muhabbet ise burada durmayıp devam ediyor. çokca sevgi ise şefkattir. artık taraflar birbirlerini kıyas etmeden tüm muhabbetlerini verirler. tıpkı anne şefkatinde olduğu gibi, yeri geldiğinde hayatını uğrunda harcamaktan çekinmez. meyl, sevgi, aşk ve şefkatin tüm dereceleri az yada çok, hepsi değerlidir. bu değerinden ötürü, sentetik olanı hemen ayrılır ve kalp soğuk görür, uzaklaşır...

Eşcinsellikle beraber düşünüldüğünde, neredeyse üyeleri kadar anlayış farkları bulunan bir grup olarak, aşkın uygulamaları da çok çeşitlidir.

platonik aşk tabir edilen, çeşitli zamanlarda insanların birbirlerine aniden ve sebebsiz meyil duymalarıdır. kendimizi iyi analiz edip meylin sebebini bulmalı ve bizi çeken vasfı ifadelendirebilmeliyiz. meylin sevgiye ulaşmaması durumu ise kişide psikolojik rahatsızlıklara yada saplantılara sebep olacağından dikkatli olmak gerekir. zihni toplamak ve düşüncelerimizi boş bırakmamak bu açıdan önemli görülmüş. akla bakmayan ve bizi sürükleyen duygularımız da bizim için bu konuda tehlike oluşturabilir. yeri geldiğinde tüm alemi evirip çeviren hislerimiz bazen olur bir noktada, bir bakışta batabilir. bu tehlikeye karşı, fikir ve duygularımızı toparlayan bir arkadaş çevresi gerekir.

şıpsevdi bir sevgiler yumağına dolaşmak da istenilmez. meyilleri analiz edip bunun sevgi olduğuna inandıktan sonra devam edip aşka taşımak da önemlidir. meyil, ifade edilip dilden döküldüğünde sevgi adını alır. burada muhatap önemlidir. size aynı sevgi ile karşılık verebilecek, ortak paydada hayatı paylaşabileceğiniz birisi olması önemlidir. ne kadar titizlikle bu işaretleri okur değerlendirirseniz, aşka attığınız adımlar o kadar sağlam olur. bunun için de birbirine vakit ayırmak gerekir. böylece bundan sonraki konuşmalarınızın kalbe doğru yazılmasını sağlayacak harfleri belirlemiş olursunuz. burada önemli olan hoşlanıp hoşlanmadıklarınızın listesinden çok hayatı nasıl algıladığınızdır. ortak algı birliği kalbinize çok iyi gelecektir.

gelecek korkusu, eşcinsellik için tam bir ömür törpüsüdür. tüm özelliklerimiz ve kalbimiz aşk diye bağırırken, "başarmış olan mı var?" "hem zaten nereye kadar?" yada "bakalım buna ne zaman bitti diyeceğim" gibi yıpratıcı düşünceler yada konuşmalar tüm hevesimizi kırar. Muhabbet sonsuzluğu size verebilecek yegane duygudur. Meylettiğiniz meyveler "elhamdülillah" ile cennet meyvesi haline gelirken, Sevdiğiniz kişiler "kişi sevdiği ile beraber cennettedir" müjdesine kavuşurken, aşk elbette mahzun kalmaz. Aşk da aşıklarını sonsuzluğa taşıyabilir. ama bunun için hedefin sonsuz olması ve ona göre davranılmış olması gerekir. yani taraflar birbirlerini sonsuzluğu kazanmaya teşvik etmiş ve desteklemiş olmalıdırlar. eğer bu arkadaşlık Allahı kendinden razı ederse ebede layık olur. bunun için en önemli kriter zamana karşı aşkı devam ettirme gayreti ve aşkı şefkate taşıma isteğidir. böylece beklentisiz saf bir muhabbet paylaşılmış olur.

durdurak bilmeden, meyillerinden şefkate, uzun yolu ömrü boyunca kateden insanın kendinde bulup açacağı pek çok gizli kabiliyetleri ve hisleri olduğu muhakkaktır. zaten Rabbi onu böyle yaratmıştır. Rab, terbiye eden yani yüksek bir maksada sevkeden demektir. bu herbirimiz için bir maksad ve hedefin kastedilmiş olduğunu ve yılmadan o noktaya ulaşmamızın tayin edildiğini anlatır. kimi bilinçle görür o yokuşu koşarak tırmanır. kimi sağa sola yönsüz yürür ve bir ömrü harcar.

çevresel baskılar ve homofobik tepkileri aşıp, eşcinsellerin aşk mevsiminde kalp dolusu aşkları bulması dileği ile...

21 Nisan 2009 Salı

Uzun Dönem İlişkinin Esasları 2



Yıllara meydan okuyan çiftleri tanımak, hergün yenileriyle tanışmak bana ümit veriyor. 10 sene üstünde birliktelikler cidden bu ülke için büyük kazanç. eşcinselliğin önünde rol model olarak cesaret veriyorlar.
ilk olarak bir doktor çifti duymuştum. işyerleri aynı olması onların aşklarını kesmemişti. ardından başka çiftlerle de tanışma fırsatım oldu. geçen sene de 49 yıllarını geride bırakmış bir çiftle tanıştık. birbirlerine ilgilerini hissetmek ve aşklarını ağızlarından duymak çok zevkli oluyor. Türkiye görmediği yada görmek istemediği kocaman bir eşcinsel hayatın ve aşkın en güzel meyvelerinden yararlanmıyor. müzikden resme, edebiyattan sosyolojiye kadar her bilmin dikkatini çekecek bir kavram öylece yaşanıp tarih oluyor. bizi bu kadar arabesk ve vurdumduymaz yapan nedir inceleyesim var...
bugün tanıdığım genç yaşlı pek çok çiftin özellikle bunu ülkemizde başarması harika bir olay. lakin hepsi gizliler. kalın örtüler altında, yalanlara ve gizeme sarılı aşk masalları, yalnızca bugünlerde görünür olmak isteyen eşcinsellerin dikkatini çekiyor. onların başarı sırları sadece eşcinsellerin değil tüm insanların birliktelikleri için önemli:
en önemli nokta tolerans. eşinin yanında sonsuz bir toleransla varolabilmek ilk sır...
ikincisi ise dışarıdaki hayatın problemlerini ilişkinin içine sokmamak.
bugün taleplerini hala birbirlerine "bey" diye saygıyla ifade ettiklerini de eklemeliyim.
yukarıdaki 2003 tarihli fotoğrafta Elmer Lokkins, (solda 84) ve Gustavo Archilla (88) 58 yıllık birlikteliklerini kanadada evlilikle taçlandırmış bir çift. hayat arkadaşlığı manasını çözmüş bizdeki eşcinsel çiftlerin de aynı tacı dünyada en yakın zamanda giymelerini dilerim. ahirette taç giymek bahsi ise tarafların birbirine islamı da teşvik etmesi, yanıltan dünya ışıklarına karşı sürekli birbirlerinin defterlerine hasenat yazma gayretleri ile aşabilmelerine bağlı...

15 Nisan 2009 Çarşamba

İslama dahil olmak

Sual: İnandığınız dinin sizin kimliğinizi kabul etmek ihtimali bu kadar uzak iken, din dairesinde kalmak ısrarınızı nasıl açıklıyorsunuz?

İnsanın bir dine inanmaksızın yaşayamayacağını düşündüğünüzden mi; siz din dairesinin dışına çıksanız da toplumun geneli değişmeyeceğiden dolayı sizin maruz kalacağınız şartların değişmeyeceğini düşündüğünüz için mi..Ya da benim aklıma gelmeyen başka sebepleri mi var..Samimi olarak hem merak ediyorum hem de anlamama yardımcı olacağını düşünüyorum. İstirham etsem beni biraz aydınlatır mısınız.

Cevap: İnandığım dinin benim kimliğimi kabul etmemek gibi bir iddiası olsa şu anda burada bu satırları yazmıyor olurdum. islamın dışladığı birinin islam dairesinden yararlanması düşünülemez. kalbi mühürlü içi başka dışı başka islam dairesinde yeri olmayan hiç kimse Kur'anın feyzinden yararlanamaz. oysa toplumun onda birinden fazla olan eşcinseller toplumsal baskı karşısında en fazla Allaha dayanarak ve dua ederek bu zulmü atlatıyor. onda dualarının cevabını buluyorlar.

tekrar soruyoruz: kendisine düşman edilmeye çalışılmış İslamda ne buluyorlar?
İslamda cevap buluyorlar. İslam onlara mesaj veriyor. muhatap alınmayacakları öğretildiği halde gayet güzel mesaj alabiliyorlar. bu mesaj onlara farkettikleri şeylerin islamda varolduğu gerçeğini söylüyor. biz eşcinseller istiyoruz ve diliyoruz, dilediklerimiz ve talep ettiklerimiz ummadığımız ve bilmediğimiz ve eli yetişmediğimiz yerden münasip vakitte veriliyor yani gönderiliyor. bunu tasdik eden vicdana sahibiz. yalnızlığımız içinde vicdanın sesi daha rahat duyuluyor.

Peygamberlerden güzel ders alıyoruz. onların hayatları eşcinsellerin taleplerine hitap ediyor. Hz. Lut (A.S.) haricinde 124000 Peygamberlerin hayatında hep onların şahıslarını incelerken, konu Hz. Lut (A.S.)'a gelince Hz. Lut (A.S.)'ın hayatı hakkında hiç bir şey bilmeyenler bile kavminin rezaletini bizim başımıza çarpıyor. oysa bu uyduruk etiket zaten vicdanen üzerimizde durmadığı için, içten içe ve samimi Peygamberlerin kendi zatlarına muhabbet besleyebiliyoruz. O acayip kavmin zulmü şu anda benzeri ile eşcinsellerin üzerinde zaten uygulanmaktadır. öldürülüyorlar, parçalanıyorlar, malları talan ediliyor, mirastan mahrum ediliyor, dedikodu ile etiketleniyor, yalnız bırakılıyor, sosyal hayatta ötekileştiriliyorlar. bunu yapanlar yakalanınca ceza indiriminden yararlanıyor. gizli kimlikleri biz eşcinselleri toplumdan koruyamıyor, dedikodu hepimiz hakkında var, yalnızca bir kısmımız duyarsız kalabiliyor. hepimizin ailesi hissediyor ama bir şekilde kondurmuyor. hepimizin çevresi farkında yalnızca yırtıp söylemiyor. bu dehşet verici hayatın fırtınasında kendimize en yakın hissettiğimiz insanların Peygamberler olması hem acıklı, hem ilginç, hem çok güzel...

Mukaddes Kitaplar olarak başta Kur'an'ın mesajı önce eşcinsellere hitap ediyor. çünkü algılamayı bilen ve hassas ve hassaslaştırılmış olan bir kalbin muhatabı en başta Kur'andır. herşeyin kayboluşunun ardındaki boşluğu doldurabilen Kur'an nurudur. Kur'an ifadelerinde istisna tuttuğu meseleleri gayet güzel ifade eder. mübhem bıraktığı konuların içindeki nice sırlar inceleyenleri kendine aşık eder. ifadelerinde tüm insanlara hitap eder. eşcinselleri müstesna bırakmaz. onlar hakkında "lanetli" gibi bir hüküm verip onları bir tarafa atmaz ve atmamıştır. Eşcinselleri, Kur'ana talebe görmek istemeyen, kendi istikbalinin hesabında, arkasında aile dekoru, önünde alel usul evlendirilip çoluk çocuğa karışmanın tablosu, kafasında toplum içindeki kariyerinin telaşı, alacağı mirasın ve gelirin detayları olan ve derinlerinde yatan eşcinselliği uyanıp tüm bu planları bozacak bir canavar gibi gören kendisinin farkına güya varmamış bir adamın dünyalık keyfi için 75 milyon vatanın en az 8 milyon eşcinsel evladına "lanet" damgası yapıştırılamaz.

İslamın dairesinde kalmayı bize ders veren, şu baharın yeşil sayfasını kışın ölü sayfasından sonra kolayca kısa zamanda çevirip gözümüz önüne seren kainatın kendisidir. en coşkulu ve en güzel sahnelerin düzgün ve uyumlu yapılıyor olması, bizlere de haz ve lezzet veriyor olması adeta bizleri de onun parçası olmaya davet ediyor. baharın neş'esini en iyi paylaşan kesim neşe konusunda iltimaslı eşcinsellerdir. baharın sahibi, nevruz bayramını ifade ederken, birbirinden ilginç mahluklar adeta resmi geçit yaparken, bu karnavalın eşcinselleri dışlaması düşünülemez. kışdan sonra getirilen baharla, dünyadan sonra getirilen ahiretin ders verildiği bir kainatta bu ders ancak biz eşcinsellerle tamam olur.

bu dört ayrı ders veren mümtaz öğretici diyorlarki, islam doğdunuz o zaman idrakınızla da islam olun. şuurla bakın ve nasıl size hitap ediyor muhatap olun. dünya zevki istiyorsanız islam olun, ahiret kazancı istiyorsanız islam olun. tüm bunları geçip de voroluşunuzla sizi varedeni razı etmek istiyorsanız islam olun. islam olma halini ve rengini hayatınıza yayın. bunu yaparken renginizi milletinizi inkar etmediğiniz gibi, kişisel yeteneklerinizi ihmal etmediğiniz gibi, tüm varolan karakteriniz ve kimliğinizle islam olun. islam olmak üzerine hayatınızı yazın. kainatın en müşerref mahluku olarak hayat eserinizi size islamı verene takdim edin. edin ki, hiç birini öldürmeden yüzlerini amacına döndürmüş olduğunuz istidatlarınız, kabiliyetleriniz ve özelliklerinizle, şerefiniz bir yüksek mecliste ilan edilsin.

ondört asırdır böyle bilinen ve uygulanan ve bilinmiş ve uygulanmış bir gerçeklik, soruyu değiştirip sormakla yada yok saymakla, susturmakla yada entrika ile elbette susturulmaz. toplum içinde ikiyüzlülüğü öğrenerek adapte olup dünyevi rahata ermiş, elinden dünyası alınacağı korkusuyla eşcinsellere hücum eden homofobikler olay çıkarmasın diye eşcinseller için mevcut duruma kanaat edilemez. çünkü bu durum sadece eşcinselin hayatına değil, maddi manevi herşeyine kastediyor...

11 Nisan 2009 Cumartesi

Pusula




eşcinsellik üzerine yazıları okuyan pek çok kişi eşcinselliği dinen mümkün hale getirdiğimi düşünerek tepki gösteriyor. Dinen belli değilse öyle bırakmak ve rengini belli etmemek, ona cevaz vermemek gerektiğinin altını çiziyorlar. onlara dinde olmayan bir şeyi sonradan karıştırıp eklemek gibi geliyor.

ben bu durumu dikkatlice okumamalarına bağlıyorum. varolan kimliğin tanınması bir adım, anlaşılması bir adım, kişilerin hayatlarındaki fiillere hükmedilmesi bir başka adım...

eşcinsellik tanınıp, bir kimlik olarak toplumda yerini kazanmalıdır ve bireyler onları yaşamlarında öncelik sırasında bir yere koymalıdır. bu kavram fiile çıktıkça ve toplumsallaştıkça daha sağlıklı bir seviyede yaşanabilmek için zaten belli ahlaki paydada anlaşmak zorundadır. bu kimlik insanı ahlaksız yapmaz. bu kimliği taşıyanlar ahlaksızlık yapabilirler. bunu engellemek, kavramı baskı altına almakla değil, bireyin kendini tanıyıp, vicdan denilen kıymetli pusulasını doğru çalıştırmasını öğretmekle olur. vicdan varlığını kimliklerden alırken, yönelimini pusulanın işaretleri gibi özel izlerden ve kıymetlerden alır. işte bu değerler dinin değerleridir. işaretleri silinmiş bir pusula nasıl sahibini istikamette götürmezse, dini kıymetleri yerleşmemiş bir vicdan da göreceli olur, taklide mecbur kalır. hayatın hedefi, toplumsal hayata iyi adapte olup genel çıkarlar için çalışmak değil, vicdanın gösterdiği yolda ilerlemektir. bu yol ruhlar aleminden gelip kabirden geçer, ebede gider. bilinçli bir yol arkadaşlığı başka şeydir, cahil bırakılmış itilmiş, başkasını taklide mecbur olmuş bir yitiğin yol arkadaşlığı başka şeydir. yani genel ahlak insanların göreceli oluşturdukları yönsüz yolsuz ve sahipsiz bir çırpınış değil, çizilmiş, belirlenmiş, sevkedildikleri bir yoldur.

bu yolda bilinçle ilerlemek kişisel gelişim göstermek, bunu çevresindekilerle paylaşmak hayatı daha güzel hale getirir. her olaya nasıl bakıp değerlendireceği konusunda öngörü verir. kişisel ve toplumsal tavır şekillenir.

batı toplumu bu metodu fazla yorucu bulduğundan bunu rol modelleri ile yapar. batıya uygulanmış şekli ile, super kahramanlar, rol modellerle bireye hayatı için toplumsal hedefler gösterir. herkesin taklit edebileceği bir rol modeli o toplumda vardır. ona olan sevgisi ve heyecanı gelişmesini gerektirir.

Eşcinsel birey, ne bilinçli eğitim ne de rol modeli göremezse, düzeltemediği kimliğinden dolayı eziyet görmekten dolayı başta Allah olmak üzere herkese ve herşeye düşman olur. ona eşcinselliği hatırlatan eşcinsellerden, taklidini yaptığı kişilere kadar her bireyden nefret eder. bu ahlaki problem Türk toplumunun hemen aşması gereken çok önemli bir adımdır. aile, askerlik, sağlık ve her türlü toplumsal kavram içinde varolan eşcinsellerin gözünden nefretin silinmesi, kişilerin özgürce kendilerini tarif edebilmeleri, toplum içinde yerlerini almaları sağlanmalıdır.

asırlardır yaptığımız gibi...

7 Nisan 2009 Salı

Biz ve Onlar


İKİNCİ DEFA AİLE FOTOĞRAFI ÇEKTİRDİLER



Medeniyetler İttifakı İkinci Forumunun açılış oturumunun ardından, foruma katılan konuklar aile fotoğrafı çektirdi. Aile fotoğrafı, ilk fotoğrafta yer alamayan İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero’nun katılımıyla yeniden tekrarlandı. Fotoğrafta, Eş Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, NATO Genel Sekreterliğine seçilen Anders Fogh Rasmussen, Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi eski Portekiz Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, Katar Prensesi Şeyha el Tani’nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 70 kişi yer aldı.



BEN DEĞİL BİZ OLMALI



Kutuplaşmanın temel sembolü haline gelen ‘biz’ ve ‘onlar’ anlayışını ortadan kaldırabilecek adımlar üzerinde durulması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Ben’in egemen olduğu bir anlayışta herkes ‘diğeri’dir. Bugün insanlığın temel meselesi ‘ben’i, ‘biz’e dönüştürebilmek” diye konuştu.



----------------------------------------------------



diğeri olmaktan artık sıkılmıştık, çok güzel bir teselli... dilerim acilen icraata da dökülür... kendi vatan evladına diğerleri demeyip eşcinselleri de bağrına basan bir toplum ortaya çıkar... bunun olmasına gayret en çok yukarıdaki cümlelere inananları bağlar. davalarının her ferdi kucaklayıp içine alabilmesindeki başarı için eşcinselleri de "biz" içine almak zorundalar...

aksi takdirde dünyanın öteki yanında dilini adetini bilmediği adama "biz" deyip, kendi evladı "eşcinselim" deyince artık onu yok sayan bir zihniyetin samimiyetinden bahsedilemez.

5 Nisan 2009 Pazar

Değişen Anadolu

istanbulun en seçkin semtlerinde halkla yapılan anketlerde eşcinselliğe karşı içten içe bir yabancılama ve tepkiyi hissedersiniz. buradaki insanlar zaten son derece sıra dışı ve ülke ortalamasından uzak yaşamları yüzünden ister istemez eşcinselliğe karşı duruşlarını temellendirip ifade edemezler.

Anadolu şehirlerinde durum daha farklıdır. bil ama tanıma nevinden daha değişik bir duruş vardır. adı travesti gay yada lezbiyen olduğunda çok ecbnebi bir tepki alınabilir. oysa şehrin dört temel mekanının eşcinsellere sunduğu imkanlar bu tepkinin tersine çok farklıdır.

Kahvehaneler sadece çay içilen oyun oynanan yerler değil, sıkıntılı tavırlarından kurtulup bir akşam dağıtmak adı altında birden olup biten gecelik maceraların temelinin atıldığı mekanlar haline geleli çok uzun zaman olmuştur.

Stadyumlar izleyicileri için son derece güzel sahneler sunan ve orada içindekileri döküp bakmanın serbest olduğu vitrinler haline gelmiştir.

Hamamlar zaten göre göre inceleyip tanışılan mekanlar olarak asırlardır yerlerini koruyorlar. bu mekanlarda içindeki kimlikle hiç yüzleşmeden ve hiç isim koymadan, arabesk ve platonik izlenimle çok heyecanlar yaşanıyor.

Bir de sonuncusu var ki incelenmesi gereken ayrı bir konu olan camiilerdir. yukarıdaki üç yerin aksine burada herkes kimliklerinden soyutlanmış olarak o mukaddes atmosfere girerler. bazıları ise orayı kirlettiklerini düşünüp utançla canlarının alınmasını Rablerinden dilerler. onlarca yıldır içlerindeki utançlarının arzularının kendilerinden nefretlerinin ateşini o büyük kubbeler altındaki huzur denizlerine dökerler. biraz konuştuğunuzda aslında o sıkıntının altındaki gerçeği hemen kavrarsınız. ama Türk adeti olarak bu ortaya çıkarılıvermez, acı ve gözyaşı ile birlikte akibetine gizlice götürülür.

Buralarda yaşananlar sürekli bastırıla bastırıla tepesi kesilip yanlarından büyüyen ağaç gibi ölmemiş, ortama uymuş bir acayip şekil almış birbirinden ilginç hayat formlarına dönüşmüşlerdir. çünkü dışarıdan toplumun normal diye algıladığı, stresi dışarıdan da belli olan bu insanların çoğu kere hayatlarında arzu ateşlerini sakinleştiren, haz veren, kuytularda özellerini paylaştıkları kendi cinslerinden insanlar hayatlarına girmiştir. alınan bu hazzın, yasak meyve ve büyük günah yada çok büyük ayıp olması ve ortaya çıkarsa oluşacak büyük rezalet yine onları sığanacakları Rablerine döndürür.

Dışarıdan dinle alakası görünmese bile içeride kalplerinde ortalamadan hayli yüksek bir sığınma ihtiyacını kolaylıkla keşfedebilirsiniz. arasıra artık bu hayata şekil vermek için hamle yapanlar akrabaları ve yukarıdaki dört mekandan arkadaşları tarafından hemen ve zorla bu fikirden vazgeçirilip yeniden o işkenceli hayata döndürülür. zaten bu kadar hırpalanmış üzülmüş, kendisi sahiplenmediği hayat üzerine zorla giydirilmiş bir insanın kaçacağı yer camii yada meyhane değil ancak kabirdir.

Bu şartlar çağın değişmesi ile artık geride kalıyor. şimdiden çevremizde uzun süredir birlikte arkadaş ve dostları ile yaşayan on yılları geride bırakan gay ve lezbiyen çiftlere hergün yenileri ekleniyor. çok yakında tüm kimliklerin hür olduğu ve kabul edildiği sağlıklı bir topluma doğru adım adım gidiyoruz. artık kahvehanelerde travesti oğlunun işe başlamasını tebrik edenler, maç seyretmeye lezbiyen çift olan arkadaşları ile giden aileler, hamamları uzun süreli gerçek dostluklara vesile eden ciddi arkadaşlıklar, camiilerde kulluklarını iftiharla ve şükürle Rablerine sunacak ayakları yere basan şuurlu mü'minler ortaya çıkıyorlar. Sanıldığı gibi ortaya çıkmaları ile topluma yayılmadığını zaten evvelden beri onların bu kimlikleri olduğunu herkes öğreniyor.

geçmişin ağırlığından silkelenip geleceğe bakabilmek çok büyük bir adımdır.

2 Nisan 2009 Perşembe

Hoşgeldin Bahar


geçen haftanın tipi ve kar dolu havası bu hafta yerini aniden baharın ılık güzelliğine bıraktı. kış bu sene barajlarımızı doldururken, evlerinde fakirleri titretirken, kartopu oynayan çocukları sevindirip, yakıt faturası görenlerin renklerinde yansırken nasıl geldi öyle de gitti... şimdi hiç uğramamış gibi...
her yerde çiçekler ve tomurcuklar açmaya, yeni doğanlar emeklemeye, büyükler tecrübelenmeye, kanlar kaynamaya, yeni aşklar başlamaya hazırlanıyor.
İslam, baharı bir büyük ordunun kıymetli bölüklerinin resmi geçitte nişan ve formalarını giyip ihtişamla geçişleri olarak görüyor. bu ordunun içine karışıverip öyle görmek lütfuna erenler, intizamlı hassas ve ölçülü işlerin büyük bir coşkuyla görüldüğüne şahit oluyorlar.
bu sanki çeşitliliğin ilanı ve saygı ile herşeyi yanyana omuz omuza bir araya gelişinin her seneki seromonisi... ötekileştirmeden, itmeden, eleştirmeden, hoşgörüyor gibi olup da tolerans sınırlarında mecburen idare etmeden dimdik ve baharın sahibi karşısında bir hizada izzetle duruyorlar.
baharın bu ülkenin dağlarına taşlarına geldiği gibi kalplere de gelmesi ümidi ile...

1 Nisan 2009 Çarşamba

Cinsel Haklar


"WAS Dünya Cinsel Sağlık Birliğinin cinsel haklarla ilgili deklarasyonu

WAS (Dünya Cinsel Sağlık Birliği) genel kurulu 26 Ağustos 1999 tarihinde Hong Kong´da yapılan 14. Dünya Seksoloji Kongresi´de evrensel cinsel haklar deklarasyonunu kabul ve ilan etmiştir.

“Cinsel Haklar” Deklarasyonu

Cinsellik her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Cinselliğin tam olarak gelişimi, temas arzusu, mahremiyet, duygusal ifade, zevk, şefkat ve aşk gibi temel insan gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Cinsellik bireyle sosyal yapılar arasındaki etkileşim aracılığıyla oluşur.

Cinselliğin tam gelişimi için, bireysel kişilerarası ve toplumsal iyilik esastır. Cinsel haklar, bütün insanlar için özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için aşağıdaki cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve savunulmalıdır. Cinsel sağlık, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği ortamlarda mümkündür.

Cinsel özgürlük hakkı. Cinsel özgürlük bireylerin kendi cinsel potansiyellerini ifade etmelerine olanak verir. Bu tanım cinsel baskının her türünü, her çeşit cinsel zorlama, istismar ve tacizi reddeder ve tanımı dışında bırakır.

Cinsel otonomi, cinsel bütünlük ve beden güvenliği hakkı. Bu hak bireyin kendi cinsel yaşamı hakkında, kendi kişisel ve sosyal etiği çerçevesinde özerk kararlar alma gücünü içerir. Bu hak aynı zamanda işkence, yaralama ve her çeşit şiddetten arınmış olarak kendi bedenimizi kontrol etmemize ve zevk almamıza olanak tanır.

Cinsel mahremiyet hakkı. Bu hak başkalarının cinsel haklarına müdahale edilmediği sürece yakınlaşma konusunda bireysel karar verme ve davranma hakkını içerir.

Cinsel eşitlik hakkı. Cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, yaş, ırk, sosyal sınıf, din veya fiziksel ve zihinsel engel gözetilmeden hiçbir ayrımcılığa maruz kalmama hakkıdır.

Cinsel haz hakkı. Cinsel haz, otoerotizm de dahil olmak üzere fiziksel, psikolojik, zihinsel ve ruhsal iyiliğin kaynağıdır.

Cinselliğin duygusal ifadesi hakkı. Cinselliğin ifade edilmesi, erotik zevkten veya cinsel eylemden çok daha öte bir kavramdır. Bireylerin cinselliklerini iletişim, dokunma, duygusal anlatım ve aşkla ifade etme hakkı vardır.

Özgürce cinsel ilişkiler oluşturma hakkı. Bunun anlamı, bireylerin evlenip, evlenmemekte, boşanıp boşanmamakta ve her türlü cinsel ilişkiye girip girmemekte özgür olduğudur.

Üremeyle ilgili özgür ve sorumlu seçim yapabilme hakkı. Bu, çocuk sahibi olup olmamayı seçme, çocuk sayısına ve hangi aralıkla olacağına karar verme, doğurganlık düzenlemesi ile ilgili tüm tedavilere tam erişim hakkını içerir.

Bilimsel araştırmaya dayalı cinsel bilgi edinme hakkı. Bu hak, cinsel bilgilerin bilimsel ve etik araştırmalar sonucu elde edilmiş olması ve toplumun tüm kesimlerine uygun yollarla yayılması gerektiğini ifade eder.

Kapsamlı cinsellik eğitim hakkı. Bu doğumdan başlayarak yaşam boyu devam eden bir süreçtir ve bütün sosyal kurumları kapsamalıdır.

Cinsel sağlık hizmeti hakkı. Cinsel sağlık hizmetleri, tüm cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların önlenmesi ve tedavisi için herkese sağlanmış olmalıdır.

Cinsel Haklar Temel ve Evrensel İnsan Haklarındandır."

bu çağın temel anlayışını öğrenmek gerek. Türkiye'nin de dışarıda onayladığı bu adımları içeride vatandaşına korkmadan ve güvenerek vermesi gerek. bir şeye "yok bizde öle şeyler" demeden önce eşimize, çocuğumuza, eşcinsel evladımıza neyi yasakladığımız ve hangi haklarını elinden aldığımızı muhasebe etmek gerek. televizyonda internette dini bir kisve ile görüş belirtirken temel anlayışlarla dini hükümleri çelişiyormuş gibi göstermemek gerek. tıbbi etiğe uygun hareket edip, "eşcinselliğini tedavi edeyim" altında hareket edenlerden kaçınmak gerek. Kadınlara şiddete dur demek, bireyi ötekileştirmeye karşı çıkmak, mahremiyete müdaheleyi durdurmak, özeli casuslamayı, takip etmeyi ve sonrada üzerine ahkam kesmeyi reddetmek gerek...

gereklere uyup cinsel haklarına sahip bir millet olmak dileği ile...