28 Mart 2011 Pazartesi

Sosyoloji Notları 2


EtnoSantrizm - Kültürel Rölativizm

Kültürlerin çeşitliliğini teslim etmek, her zaman başka kültürlere saygı gösterilmesine neden olmaz. Aksine insanlar kendi kültürlerinin içinde kendilerini hapsettiklerinde onu mutlaklaştırırlar.

Bireyin kendi kültürel değerlerini merkeze alarak, başka kültürleri kendi kültürünün değer sisteminden değerlendirmesi ve yargılaması EtnoSantrizm olarak adlandırılır.

Ortak kimliği sağlamak ve "biz" duygusunu pekiştirmek için tüm kültürler biraz etnosantrik olması beklenebilir. Ancak, etnosantrizm çoğunlukla "biz böyleyiz ve bu halimizden memnunuz" masumiyetinde değildir. Etnosantrizm sıklıkla kendin kültürünü yüceltme ve başka kültürleri küçümseme, ötekileştirme ya da aşağılama düzeyinde kendini gösterir. Bu nedenle ilk bakışta her kültürel kimlik için gerekli ve masum gibi gözüken etnosantrizmin hiç de masum olmadığı aksine;

heterofobi ( farklılık düşmanlığı)
zenofobi ( yabancı düşmanlığı)
islamofobi ( islam düşmanlığı)
homofobi ( eşcinsel düşmanlığı)
şovenizm ve daha önemlisi ırkçılık ile çok yakın bir dirsek teması olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla başka kültürlerin önceleri "tuhaf", sonra "anormal", kimi zaman "sapkın" ve zaman zaman "tehdit" olarak değerlendirilmesi, devamında o kültürün mensubu olan insanlara karşı bir nefretin oluşmasına kolaylıkla neden olabilecektir.

sadece sosyolojik düşüncenin değil, aynı zamanda insani bakış açısının "olmazsa olmazı" empati ile yaklaştığımızda hem kendi kültürümüzün çağdaşlarından farksız lığını anlarız, hem de başka kültürlere ve o kültür içinde yaşayan insanlara karşı çok daha serinkanlı ve sağduyulu bir şekilde yaklaşırız. "Ben burada değil orada doğmuş olsaydım","bu dine değil o dine mensup olsaydım" şeklinde düşünce egzersizleri, o ana kadar ötekileştirdiğimiz, aşağıladığımız kültüre karşı empatiyle ve daha farklı bir şekilde yaklaşmamıza neden olacaktır. kendi kültürümüz bizim için ne kadar anlamlı ve değerliyse, başka kültürlerin de onun üyeleri için o kadar değerli ve anlamlı olduğunu artık fark edebiliriz.

Her kültürün kendi içinde önemli ve değerli olduğu düşüncesi bizi kültürel rölativizm, yada kültürel görecelilik olgusuna getirir. Kültürel rölativizm, kültürleri kendi içinde değerlendirmek ve yargılamak gerektiği, kültürlerin dışarıdan yargılanamayacağı düşüncesidir. Bazen diğer kültürlere saygı duymanın görevimiz olduğu ve tüm kültürlerin eşit derecede saygıyı hak ettikleri söylenir. Etnosantrizmin iki üç adım sonrasının ırkçılık olduğu göz önüne alındığında kültürel rölativizmin benimsenmesi ilk etapta çok makul gelebilir. ancak etnosantrismdeki tehlikenin bir benzeri de bizi bu noktada beklemektedir:

Her kültürün kendi içinde anlamlı ve önemli olduğu savı şüphesiz rahatsız edici değildir. Peki, tüm kültürler aynı derecede değerli midir? Bütün kültürler dışarıdan değerlendirilemez ve yargılanamaz mıdır? Tüm kültürlere eşit derece de saygı gösterilmeli midir? Örneğin bir kültür kendi içindeki veya dışındaki insanların yaşam hakkına saygı göstermiyorsa yine de "kendi içinde değerli" kabul edilmeli mi ve saygı duyulmalı mıdır?

sadece bu sorular bile, etnosantrizm ile bir uca savrulurken kültürel rölativizm ile diğer uca savrulacağını bize şimdiden göstermiş olmalı.

TÜM KÜLTÜRLER DEĞERLİ OLABİLİR AMA HEPSİNİN EŞİT DERECEDE SAYGIYI HAK ETMESİ ANCAK BAŞTA YAŞAM HAKKI OLMAK ÜZERE BİREYSEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE SAYGI GÖSTERDİKLERİ ÖLÇÜDE MÜMKÜNDÜR.

Başka bir deyişle, kültürel rölativizmin bir kaç adım sonrasında insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan hukuksal standartların evrenselliğini reddettiği durumlarda tüm kültürlerin eşit derecede değerli olmasından söz edebilmesi mümkün olmayacaktır. Kısaca vurgularsak, eğer bir kültür "bizde kadının namusu her şeyden önce gelir. kadının namusunu temizlemek için de kadın öldürülür" diyorsa, bu kültürü diğerleriyle aynı derecede değerli görmek ve yargılamaktan kaçınmak oldukça sorunlu ve gayr-i insani olacaktır.

KAynak: Anadolu Üniversitesi Yayınları 2009 / Sosyolojiye Giriş sf: 114 - 115

1 yorum:

  1. Merhabalar,
    Adım Zeynep, sosyoloji bölümü 3. sınıf öğrensiciyim. Muhafazakar bir ailede yetiştim. Eşcinsel değilim ancak bir süredir bu konular ilgimi çekmekteydi ve "normal nedir? kim ve ne normali belirler?" sorularına queer teorisini kullanarak kimliksizleştirme üzerine bir yazı hazırlarken sizin bloğunuza rast geldim. Açıkçası bu konular üzerinde sizin gibi düşünen insanların var olduğunu görmek çok güzel. Kendi düşüncelerimle ortak birini bulduğum için çok mutlu oldum ve bunu da burada belirtmek istedim. Ellerine, emeğinize sağlık. Bu blogtaki diğer yazılarınızı okumak için sabırsızlanıyorum. Kendinize iyi bakın. Sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil