hasta iddiasında bulunanlar da acaba öldürülen eşcinsel ve travestiler için vicdanla hareket edebiliyor mu? vicdanlarının bağırmasını ne ile uyuşturuyorlar? oh olsun demek çözüyor mu?
"ruhen hasta" lafı kadar sığ ve itikada ters bir şey olamaz. ruh itikadımızda bir cevherdir ve bir formüldür ki, şuuru başına alır ve cesedi giyer. eğer cesedini bıraksa şuuru başından atsa geriye bir kanun kalır. işte o kanun ve o uzun formüle biz bir isim veriyor ad koyuyoruz. herkesin kendi şahsi ismi o özel formüle bir nişan olmuş.
ruhun yapı malzemesi o kadar sadedir ve basittir ki daha alt parçaya inemez. o kadar ince ve zariftir ki, daha tahrip edilemez. tutulmaz ve ele geçirilmez. kıyamet kopsa ortaya çıkan tahribat ruhu hiç etkilemez. belki varlığımızın en basit ama en dayanaklı parçası ruhtur.
islam geleneği ruha bu asli kıymeti verdiği halde, dünya hırsları ile terapi üzerinden para kazanmak isteyenler, evladını anlamaktan uzak bazı nadanların hinduizmden ithal ettiği kast sisteminin karası olan "ayıp" kelimesi ile birleşince "terapiye muhtaç ayıplı" manasında ruhen hasta ifadesi kullanılmaya başlamıştır.
islam örfünde siyah beyaz ve gri yerini tam almıştır. haram helal, mendup, caiz ve mekruh tüm ara tonları içine alır ve kişiye hayatı için bir şablon verirler. hem bu teknik ifadelerden öte islam bireyin şu anına bakmaz. insanı gelişen ve yükselen bir kul olarak bilir. yani asli kimliklerini daha idrak edip topluma pozitif katkı sağlayabilecek yeni yollar bulmakla gelişeceğini öngörür. terapi adı altında bireyi casuslamak, bir yere kapatıp gözlemek, izleyenlerin algısına uymayan hareketleri için ağır uyuşturucular vererek gün geçirmek, onu yatağa çakmak, ibni sinanın tedavi metodunda yoktur. çünkü tahribat tedavi şekli olmaz. öldürerek hayat vermek diye bir sav olamaz. çünkü ölüm, islam dininde hayattan daha yukarıda daha şiddetli bir varlık mertebesidir.
bireyin toplum içinde izzet ve itibarının temin görevi devlete aittir. asırlardır geniş islam coğrafyasında aşiret bağlarını ve gelenekleri insan hayatına saldırmak için kullananların hedefi eşcinseller travestiler, kadınlar erkek ve kız çocuklar olmuştur. maalesef modern çağda dahi hala bu söylendiğinde yüz buruşturup "yok öle bişey" demek ve ortada olanları açmak üzerinde tefekkür etmek yerine, görmezden gelip unutulmasını beklemek, umumi bir vicdansızlık halimiz olarak devam etmektedir. geçmiş asırlarda bu durum devlet tarafından, mazlumun başka yere gönderilmesi ve orada hayat ortamı sağlanması şeklinde çözülmeye çalışılmıştı. ulaşım haberleşme ve sosyal hizmetlerin zaafına rağmen bir dereceye kadar başarılı da olunmuştur. ama çağımızda alt yapı arttığı halde mazlumun insani durumunu temin edememe hali çoğalmıştır.
insana kıymet veren toplum değer kazanır. bireyin canına kıymet vermeyen geleneğin kendisi de tarihte tozlanmaya mahkumdur. bunun için kendimizden başlayarak sistemimize kadar nelerin geleceğe aksetmesini istiyorsak gözden geçirmeli, bu muhasebeyi Allaha bir dua olarak sunmalı, bu gayreti fiile dökmeliyiz. Allah bir milletin hidayetini dilerse utancını yüzüne çarparmış. kendisi ile yüzleşebilenlerin Allaha diyecek şeyleri çok olur. illa başımıza bir tokat getirmeden pekala rahmeti ile hidayeti bulabilir, doğruyu algılayabiliriz. buna cessur olmamız lazım.
iman ve islamı bir kimlik olarak taşıyan ve taşımak dileyen her insan tüm kimlikleri ile onuru ile sistemin bir parçası olabilmeli, nefrete hedef olmadan samimiyetle topluma katılabilmelidir.