1 Aralık 2008 Pazartesi

1 Aralık Dünya AIDS günü

bugün değişik bir gün...

büyük bir kederin ve hastalığın şifa bulması için dileklerin toplandığı bir gün... keder çünkü hastalık yetmezmiş gibi hastalıktan daha öte bir itilmenin, atılmanın, uzaklaştırılmanın toplumdan arınması için büyük dua günü...

bu büyük musibete düşmüş herkes için bu musibetin onlara sabırları ile ahireti kazandıracak bir vesile olmasını temenni ederim... musibet hatayı temizler... bu dehşetli musibet ise dilerim doğru yaşama gayretini paylaşan, sevgi ve muhabbet çiçeğini yeşerten gönüllerin tüm hayatlarını temizleyip onları pırıl pırıl yapar...

lema_25_besmele.gif (1367 bytes)

lema_25_a1.gif (2037 bytes)
"O kimseler ki, başlarına bir musibet geldiğinde 'Biz Allah'ın kullarıyız; dönüşümüz de ancak Onadır' derler."
Bakara Sûresi, 2:156

lema_25_a2.gif (1949 bytes)
"Beni yediren ve içiren Odur. Hastalandığımda bana şifa veren de Odur."
Şuarâ Sûresi, 26:79-80.

SEKİZİNCİ DEVÂ

Ey âhiretini düşünen hasta! Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Hastalıklar keffâretü'z-zünub (günahların keffareti) olduğu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardır ki, "Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker."

Günahlar, hayat-ı ebediyede daimî hastalıklardır; bu hayat-ı dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalıklardır. Sen eğer sabredip şekvâ etmezsen, şu muvakkat bir hastalıkla daimî pek çok hastalıklardan kurtuluyorsun. Eğer günahları düşünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah'ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanın mevcudatıyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardır. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz yaralar açılır. Bahusus (özellikle) âhireti bilmediğin için, ölümü idam-ı ebedî tahayyül ettiğinden, adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalıklı bir vücudun var. İşte en evvel, hadsiz yaralı ve hastalıklı bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalıklarına kat'î ilâç ve kat'î şifa verici bir tiryak olan iman ilâcını aramak ve itikadını düzeltmek gerektir ki, o ilâcı bulmakta en kısa yol, bu maddî hastalığın yırttığı gaflet perdesinin altında sana gösterdiği aczin ve zaafın penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanımaktır.

Evet, Allah'ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. Allah'ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz'î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.

DOKUZUNCU DEVÂ

Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazan ölüme vesile olduğu cihetindendir. Ölüm, nazar-ı gaflet ve zâhirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telâş veriyor.

Evvelâ bil ve kat'î iman et ki, ecel mukadderdir, tagayyür etmez (değişmez) . Çok ağır hastaların başında ağlayanlar ve sıhhatleri yerinde olanlar ölmüşler, o ağır hastalar şifa bulup yaşamışlar.

Saniyen: Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat'î, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur'ân-ı Hakîmin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan) bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanına ve ebedî makam-ı saadetine girmeye bir vasıtadır. Hem zindan-ı dünyadan, bostan-ı cinâna bir davettir. Hem Hâlık-ı Rahîminin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasında budur; ona dehşetli bakmak değil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarıyla bakmak gerektir.

Hem ehlullahın bir kısmının ölümden korkmaları, ölümün dehşetinden değildir. Belki daha fazla hayır kazanacağım diye, vazife-i hayatın idamesinden kazanacakları hayrat içindir.

Evet, ehl-i iman için ölüm rahmet kapısıdır, ehl-i dalâlet için zulümat-ı ebediye kuyusudur.

* * *

YİRMİ ÜÇÜNCÜ DEVÂ

Ey kimsesiz, garip, biçare hasta! Hastalığınla beraber kimsesizlik ve gurbet, sana karşı en katı kalbleri rikkate getirirse ve nazar-ı şefkati celb ederse, acaba Kur'ân'ın bütün sûrelerinin başlarında kendini "Rahmânü'r-Rahîm" sıfatıyla bize takdim eden ve bir lem'a-i şefkatiyle umum yavrulara karşı umum valideleri, o harika şefkatiyle terbiye ettiren ve her baharda bir cilve-i rahmetiyle zemin yüzünü nimetlerle dolduran ve ebedî bir hayattaki Cennet, bütün mehâsiniyle bir cilve-i rahmeti olan senin Hâlık-ı Rahîmine imanla intisabın ve Onu tanıyıp hastalığın lisan-ı acziyle niyazın, elbette senin bu gurbetteki kimsesizlik hastalığın, herşeye bedel Onun nazar-ı rahmetini sana celb eder.

Madem O var, sana bakar; sana herşey var. Asıl gurbette, kimsesizlikte kalan odur ki, iman ve teslimiyetle Ona intisap etmesin veya intisabına ehemmiyet vermesin.

* * *

YİRMİ BEŞİNCİ DEVÂ

Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi (faydalı) ve her derde devâ ve hakikî lezzetli kudsî bir tiryak (ilaç) isterseniz, imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani, tevbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilâcı istimal ediniz.

Evet, dünyaya muhabbet ve alâka yüzünden, güya, adeta ehl-i gafletin dünya gibi büyük, hasta, mânevî bir vücudu vardır. İman ise, o dünya gibi zeval ve firak darbelerine, yara ve bere içinde olan o mânevî vücuduna birden şifa verip, yaralardan kurtarıp hakikî şifa verdiğini pek çok risalelerde kat'î ispat etmişiz. Başınızı ağrıtmamak için kısa kesiyorum.

İman ilâcı ise, ferâizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor. Gaflet ve sefahet ve hevesât-ı nefsâniye ve lehviyât-ı gayr-ı meşrua, o tiryakın tesirini men eder. Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşru keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla, dua ve niyazla istimal ediniz.

Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü'z-zünub yapsın. Âmin, âmin, âmin.

14 yorum:

  1. Biraz şaşkınım. Çünkü Hastalar Risalesini okudum ve ara ara okuyorum...Çok iyi...Paylaşım ve yeniden okumama vesil olduğunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. ne güzel demişsiniz. dilerim bu teselliden tüm muhtaçlar istifade etsin...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba, çok şaşkınım. Siz nur talebesi miydiniz?

    YanıtlaSil
  4. sevgili adsız kahraman! bu soruyu sorduğunuza göre şöyle bir cevabı da duymuşsunuzdur:
    Bediüzzaman Said Nursî gibi bir dâhînin şakirdi olmak liyakatini kendimde göremiyorum. Eğer kabul buyururlarsa, iftiharla "Evet, Risale-i Nur şakirdiyim" derim

    YanıtlaSil
  5. erkek kardeşim de bu cemaatte hizmet etmekte ve hala bekar. allahım sizi okuyunca cemaatte evlenmeyen abilerim geldi. kendini hizmete vakfedenler. gözümde sahabe gibi saf ve temiz abilerim!
    ya onlar da sizin gibilerse:(
    ya hocam:(
    o da sizin gibiyse:(
    aysema

    YanıtlaSil
  6. Sevgili AYSEMA,

    her bekar erkeğin eşcinsel ve her bekar bayanın lezbiyen olduğunu düşünüyorsanız ve size mantıklı geliyorsa, o zaman düşünceniz sizi korkutmalı.

    eşcinseller sadece bekarlar arasında değil, şöyle bir camdan bakıp gördüğünüz şehir manzarasında her meslekten yaştan türden evli bekar genç yaşlı herkesden ortalama on kişiden birinin eşcinsel olduğu bilimsel bir gerçek olarak kabul edilmiş.

    farklı kimlik taşıyor diye mahallenize gelen çinlilere ve zencilere ayrımcılık yapmak bir tarafa onlara evsahipliğinizi nasıl yapıyorsanız, sizin şefkatinize daha muhtaç olan bu yurdun insanı olan eşcinsellere de bir birey olarak saygı göstermelisiniz. hasta muamaelesi yapmak hiç insani değil....

    YanıtlaSil
  7. işte bizi aysemalar mahvediyor...gerekçe ''kalbim temiz ,kötü niyetle söylemedim'' aysema hanım yorumunuzu okuyunca bir kez daha kendimi aşşağılık hissettim...nasıl eliniz vardı :-YA ABİLERİM DE SİZİN GİBİYSE..ne kadar onur kırıcı..insan insana böyle hitap eder mi?ben isyan etmemeye çalıştıkça dünya neden hadi hadi der gibi üzerime geliyor..

    YanıtlaSil
  8. sanırım sizin pırıl pırıl yüreğinizin ve kimseyi kırmak istemeyen ruhunuzun farkındalar. sevap kazandıralım diye koşarak size geliyorlar.

    böyle bir kalabalık tek başına karşılanmaz. o sebeple çevremizde, yardımcı olacak aynı hayat algısına sahip kalabalık bir dostlar meclisine ihtiyacımız var....

    YanıtlaSil
  9. Dunya uzerinde kan akitan, fitne fesat islerinde seytana sapka cikartan, burunlari kaf daginda, sevgisiz, vicdansiz ve gunaha batmis milyonlarca insanimsi 'hetero' varken; senin kadar naif ve zarif birine yuz cevirenler utansin sevgili Eflatun.

    sevgilerimle



    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  10. Aysema hanım bizim gibiler de sahabeydiler, saftılar, temizdiler.

    Neyin kafasını yaşıyorsunuz?

    Masum

    YanıtlaSil
  11. Bizlere bu kadar ince mesajlar ile maddi manevi şifalar verecek nitelikte olan ve bir o kadar da önemlisi "teselli" için değil; "sahih" delillerle yazılmış bir yazının ardından konunun geldiği yere bakın bir de... :-/

    Ülkem televizyonlarının habercileri gibi, en derin anlamlar yüklenmiş olayların haberlerin ardından sırf izlensin, raiting olsun diye sorulan, konunun ehemmiyetine fayda sağlayacak, daha iyi anlaşılmasına imkan verecek sorular sormak yerine işi magazinleştirmek sizi ve bizi nereye götürebilir hiç düşündünüz mü?

    YanıtlaSil
  12. @yüksek ökçe
    desteğin için teşekkürler..

    @masum
    tüm insanlar için bir intibah diliyoruz, zaman dua zamanıdır...

    @Adsız
    konunun hassasiyetle ve istikametle devam edebilmesi için katkınızı dilerim...

    YanıtlaSil
  13. Sayın yazar, ne yazık ki paylaşımlarınızı okurken zorlanıyorum. Ki işlediğiniz konular son derece ilgi alanımdır. Yazdıklarınızı anlamamda çektiğim zorluklar çok aşırı bir şekilde kullandığınız arapça kelimlerin türkçe içinde farsça grameriyle karışımıdır. Yazılarınızın içeriklerine osmanlıca ya da İslam'ın dili arapça olduğu için bu şekili verebilirsiniz, seçenek elbette sizindir. Fakat bir okur olarak ne okuduğumu tam olarak anlamayı seviyorum. Yazınızda kullandığınız birçok kelime ve kavramları türk dil kurumu sitesinden bakıyorum ama ne yazık ki çevirilmelerine rağmen zaman zaman hiç anlaşılamayan cümleler, kavramlar buluyorum. Lütfen karışık cümleler ve kavramlar kullandığınızda daha çok günümüz türkçesini kullanabilirseniz bir okurunuz olarak çok sevinirim. Sakın bu mesajımı bir hakaret olarak algılamayın. Bilgilerinizden faydalanmak istiyorum. Bu eski türkçe şekili, yani arapça ve farsça kelime ve gramerinin türkçeye oturtulması, okurken bana anlıyormuşum gibi geliyor fakat gerçek manada içi boş bir iletişim şekli gibi geliyor. Uzun lafı kısası önümde sanki bir dil perdesi oluşmuş gibi oluyor. Bilgileriniz madem paylaşıyorsunuz lütfen önlerine dil perdesi koymayın ki arzulayan kişilere kolayca ulaşabilsin. Paylaşımlarınızı sadece belirli bir eğitim alabilmiş bir zümreye ayırmayın lütfen. Şimdiden teşekkürlerimi iletirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dikkatli incelemeniz ve kapsamlı eleştiriniz için teşekkür ederim. bu derin sularda tutunarak indiğim eserlerin dili ifademe renk vermiş. size de teselli ve tazelik verebiliyorlarsa bu maksat yerini bulmuş demektir. cümle cümle elbette tefekkürü lazım. bunu sizin gibi meraklılarla değerlendirmek harika olur.

      Sil