17 Şubat 2010 Çarşamba

Rüzgara Karşı


devlet çok değişik bir kavram. ortak bir tanımı olsa da, herkes o tanımın bir köşesinden daha sıkı kavrıyor. bir başka değişik kavram olan toplum, içinde yaşadığımız kuşaklar olsa da, o da tüm katmanları ile çok farklı desenler gösteriyor.

içlerinde birbirine zıt söylemleri olsa da, herkes insani yaşam paydasında buluşuyor. işte bu payda eğer bireye ulaşabiliyor ise, ortalama istifadeden hissesi az olsun çok olsun, yurdumdan yaşamak keyifli hale geliyor. bu payda ise devletin teminatı altındadır, öyle de olmalıdır...

bu güzel ortamda, hürriyet adı altında, bir kesimi yoketmek için yapılan faaliyetler de iklimden istifade ile tarlaları basan zararlı otlar gibi türüyor. "ama herkese hürriyet var, madem öle biz de sesimizi çıkarma hakkına sahibiz, biz de muhalefet ettiğimiz fikri yoketmeye çalışıyoruz" adı altında hedef kitleye sinsice pusular kuruluyor. normalde bu durum hukuki refleksleri atak ülkelerde çarçabuk bertaraf ediliyor. çünkü asıl olan varlığınızın temellerini kavramak ve kişiliğinizle barışık, hayat algınızla sağlıklı olarak genel paydadan hissenizi almak ve toplumsal paydaya katılmaktır.

dini ve milli kimlikler gibi cinsel kimliklerde de aynı hürriyet talebi, bu talebi bozmak ve ifsad etmek gayretleri, sonuçsuzluğa mahkum edip varolandan beslenmeye devam etmek halleri ortaya dökülmektedir. devletin hukuki reflekslerde geç kalması ise tahminlerin ötesinde insanın canına malolmakta, aileler parçalanmakta, toplum yara almaktadır. bu refleksin, hürriyet talebine dikkatle baktığında doğru görmesi ve hak ile batılı birbirinden ayırması hayati bir karardır. belirsizlikten ve bulanık anlardan yararlanan çevreler ise kısa zamanda maddi çıkarlar elde edecek yöntemler geliştirirler.

kimisi cinsel kimliği reddeder. bunun için acımasızca şok tedavileri ve işkence adına tüm tıbbi denemeleri yapıp, hedefteki zavallıyı posaya çevirip, "çocuğunuzun tedaviye tepkisi bu şekilde oldu" deyip işine bakar.

daha sinsi bir kısmı, "cinsel kimliklere saygılıyız. ama görüyorsunuz ki çok sıkıntılıdır. öyle ise bunu göstermemeyi öğretip, bir nevi onarım yaparak, normal hale getirebiliriz. isteyin, isterseniz yaparsınız" diyerek meçhul bir programı, tıbbi kelimelerle süsleyip servet avına çıkar.

bilmin bu kadar pespaye edilip ayağa düşürülmesi nasıl ciddi bilim adamlarını yaralıyor ise, dinin de bu şekilde kullanılması ciddi din adamlarını incitiyor. çünkü cinsel kimliğinden ailesinin menun olmadığı bir çocuğun bu adamların eline düşmesi yeterince büyük bir dramdır. kendini kafir zanneden, her aldığı nefes hayatına yük olan, mahçubiyet karanlıklarında, normal hiç bir şeyi düşünemez hale gelen, sıkıntılı saplantılı bireyler yetiştirmenin hiç kimseye faydası yoktur. "ben öle değilim ki, her aklıma geldikçe abdest alıyorum" deyip, tüm gün suları başından yıkanmışçasına damlayan, kendini cehennemde kabul edip kura kura sağlığını bozan, okuduğunun manasından kendisi cahil, kıraatsız tecvidsiz adamdan medet bakleyip, kendi akibetini hazırlayan bu zavallı insanlar, sadece cehalet kurbanıdırlar.

bunun daha sinsi uygulanışı ortaya çıkmakta, "bundan sıkıntı duymuyor musunuz? madem durumunuzu zordur o zaman niye kur'andan yararlanmıyorsunuz. işte bu duaları okuyun, parasal bağışlarınızla devam ediyoruz" diyen ilanları ile biçarelere pusular kurulmaktadır.

kimlikler olarak yukarıdaki şablona ne koysanız ona uygun bir vartanın varlığına hemen ulaşırsınız. kendi cinselliğini yeni farkeden heyecanlı bir genç bayan, yada özelini cahil çevresi ile paylaşan bir eşcinsel kısa zamanda bu tehlikelere yakınlaşır. sonrasında gencecik insanların uzun ve çileli hayatı başlar.

şunu açık ve net ortaya koymak gerekir ki, biz sıkıntıdayız. bu sıkıntı bizim kendimizi kabulümüzden değil, çevremizin bizim kimliğimizi kabul etmeyişinden kaynaklanıyor. karşılaşılan red ediliş öyle büyük oluyor ki, birey yalanlarla ve yapmacık rollerle şiddet hedefi olmaktan kaçınmaya uğraşıyor. çevremiz, bireysel olarak bize değer vermeyip, kulaktan dolma yada kendi önyargıları ile verdiği kararla bize muamele ediyor. insani kıymetimizin özellikle kanunla henüz taahhüt altına alınmayışı da fırsatçıların işine geliyor.

çözüm ise birbirimize sahip çıkmaktır. ailemizin bize sahip çıkmasıdır. aile olarak çocuğumuza sahip çıkmaktır. kimliğimize ve bu kimliğin bize kattığına bakmadan, önyargılara kapılmadan sahip çıkmasıdır. karakteri ifade ederken kullanılan kimlikler insana değer biçmek için değil, onu anlamak için kullanılmalıdır. birbirini anlayan, evladını anlayan, çevresini anlayan, sahip çıkanlar anılmaya, hatırlanmaya ve saygıya layıktırlar. kendimizi sevdiğimizi hayatımızı paylaştığımızı onurumuzla yaşamak ve korkmadan ürkmeden neşe ile topluma katılmak sadece bireysel bir kazanç değil, tüm milletin kazancıdır.

diri diri gömülen, yakılan, öldürülen, boğulan kardeşimiz kızımız oğlumuz değil insanlığımızdır. bu cahiliye asrı karanlığından, ayakları gerçeğe basan gözleri cenneti gören insanlığa çıkmak herzaman Kur'an ile mümkündür. birbirine kurşunla tutturulmuş tuğlalar gibi sımsıkı kardeşlik bağları ve sahiplilik bizi de toplumumuzu da adım adım gerçek medeniyete götürecektir. genç kızları fuhuştan korumak diri diri gömerek sağlanamayacağı gibi, genç eşcinsel erkekleri de fuhuştan korumak onları öldürerek, terapi ile benliklerini silerek veya riyakarlık öğreterek sağlanamaz.

aksini geveleyenler, her türlü kimliğin bir şekilde genel içinde sessiz kalmasını isteyenler, güya edep bahaneleri ile aslında varolanı dillendirmeyip, sindirenler tarihten de silinmeye layıktırlar.

şimdilik bu sert esen rüzgarlar hiç ümitsizlik vermesin. biliyorsunuz rüzgarda büyüyen ağaç, derin köklü olur. dikilmenin kıymetini bilir.

8 yorum:

  1. Heyecanlı ve yürekten gelen yazınız için sizi kutlarım.
    İşaret buyurduğunuz "Erkek eşcinseller üzerine onarım terapisi" isimli kitap gerçekten sıkıntılar yaşayan bazı eşcinselleri kendine cezbedebiliyor. Tuzağa düşmeleri beni çok üzüyor.
    Bu noktada tüm toplumu değiştirmektense kendimizi değiştirmek daha kolay gibi bir anlayışa sapılıyor. Biz kendimizi zannettiğimiz gibi küçük bir topluluk değiliz. Daha doğrusu bizim durumumuz küçük bir yüzdeyi ingilendirmiyor. Eşcinsel dağılımın her toplumdaki gibi %10 civarı olduğunu kabul edersek: Her eşcinselin ebeveyn ve kardeşlerini hesaba katarsak en az %30-40 lık bir kesimi doğrudan ilgilendiren bir durumla karşı karşıya olduğumuz görülür. Yakın arkadaşlarımız ve dostlarımızla toplumun yarıdan fazlası eşcinsellerle temas halindedir.
    Ben kendi adıma söyleyebilirim ki; milletimizin kültürel ve otoriter dini yorumlar dolayısıyla eşcinsellik olgusuna görmezden gelici ve reddeden bir yaklaşım sergilese de toplumsal özelliklerimiz itibariyle eşcinselliği doğal bir durum olduğunu kavradığında ve kabul ettiğinde şimdiye kadar ahlaksızlar ve sapkınlar olarak göregeldiği eşcinsel evlatlarına da diğer evlatları gibi bağrına basacağına kaniyim.

    YanıtlaSil
  2. Moral bozmadan, sert esen rüzgârdan etkilenmeden, bir arpa boyu yol dahi olsa devam etmek gerek..efem saygılar

    YanıtlaSil
  3. desteğiniz için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  4. doğa kanununda olduğu gibi güçlü olan muzaffer olur...zayıflar yok olmaya mahkumdur hep.ama insan güçlü ise mum ışığını vermek gibi bir faziletle zayıf olanı kendi gücüyle güçlü kılmalı ve beraber tekamül yolunda yükselebilmeli...yoksa zayıfları basamak gibi kullanıp ezerek yükselmek anlayışı insani değil hiç...insan olana güzellik yakışır...paylaşım için teşekkürler eflatoon...

    YanıtlaSil
  5. @kristal
    ince fikrin ve şefkatli desteğin için teşekkürler. doğaya hiç inanmamış birisi olarak, destekleyici yorumunu şöyle algılıyorum: güç ve kudret bu alemde parlamanın bir işareti olmuş. bu alemin sahibi de bu pırıltıların saçılması için mübareze kanununu koymuş. bu kanun sayesinde, hayatın tüm ciddiyeti ile varlıklar hasımlarıyla mücadele ederken kendilerine verilmiş özellikleri farkedip ortaya çıkarmışlar. öte yandan rahmet en siyah anlarda yetişip zayıf kalana yardım etmiş. mübareze devam edebilmesi için zayıf yokolmamalı. malum şahinin ani hücumları serçelerin yeteneklerini ortaya çıkarır. lakin ne zaman ki bu fiil zulme döndüğü anda zalimi durduran bir Amir'in emri hazır olur.

    işte orada o anda başka bir sınav başlar. mazlum Allahtan ümidini kesmekle, zalim ise kendi ihtiyar ve kudretini var sanması ile ağır bir sınav geçirir. kazanırlarsa hidayet ikisine de yetişir...

    bu sebeple mazlum bir eşcinselin Allaha olan bağı herkesten fazla olmak zorundadır. dediğin gibi insan olana güzellik yaraşır. güzellik ise Allaha itimadını göstermekle tamam olur.

    YanıtlaSil
  6. yüreğime su serpen bir yorum,teşekkürler eflatoon...gerçekten sizde bende eksik olan bir güzelliği hissediyorum ama adını koyamıyorum...inanın ki sizin sitenizle karşılaştığımdan beri cehennem çukurlarımın çoğu kapandı el-hamdülillah.bu vesilelerinize karşılık veremediğim için yerime Rabbim size en güzel karşılığını versin diyorum...

    YanıtlaSil
  7. Gerçekten çok güzel ifade etmişsiniz başımıza gelen durumları. Özellikle bu aralar çoğalan eşcinsellik kader değildir vb kitaplar, söylemler içten içe insanları bu durumu kabullenmesini daha da güçleştirip bu durumu yeni yeni farkeden eşcinsellerinde durumu kabullenmeleri sağlanması yerine sizinde belirttiğiniz gibi içi boşaltılmış bir insan haline getirilmeye çabalanması çok vahim. Daha da vahimi yıllarca tıp eğitimi almış, psikoloji eğitimi almış doktorların bu tarz sadece kar amaçlı, eşcinselliği tam kavrayamadan yorumlar yapması ve bu yorumların önüne de hekim sıfatını ekleyen kişilere biyat edilmesi.

    YanıtlaSil
  8. desteğiniz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil