8 Mart 2010 Pazartesi

CinselSİZlik



insanın kişiliğini oluşturan her duyu ve algısı onu tarif eder. karakterini belirler. diğer insanlar ile de ortak ise bu özelliğe bir isim vermek mümkün olur. bu ortak isimlendirilmiş algılar hayata ve toplumsal paydaya katıldığında artık birer kimliktir. her kimlik kısmen ideal bir klişeyi akla getirir. kimliğimizle o klişeden bir mananın bizde de varolduğunu topluma ifade eder. böylece tanınır ve biliniriz. eğer bu kimlikler kabul görür ve fiillerimiz takdir görür hatta bu takdirle rol model olur ve örnek kişilik olarak sunulursak o zaman o toplumsal klişeye biz de bir şeyler katmış oluruz. kişisel başarılarımızla kendi gelişimimiz yerini bulurken toplumsal ilerlemeye de katkı sağlamış oluruz.

tersine, insan, kendi kişiliğini tarif ederken kendi ruhunun tuğlalarından bazıları toplum tarafından beğenilmiyor sanılırsa, o zaman karakterinin o bölümü karanlık kalır. hareketlerine yansıyan kısmı anlaşılmaz hale gelir. hazımsız çelişkili ve hırçın bir davranış şekli ortaya çıkar.

genç bir bireyin kendini tanırken kendi bedeni ruhu ve algılarını tarif ederken barışık olması gerekir. ünvan ve sıfatlarını inceden inceye tetkik etmesi gerekir. bu ünvanlardan doğan fiillerden hemen panikle en nefret edilenini kendinde görmek kendini ifade etmesinde boşluklar meydana getirir. oysa kendinde varolduğunu gördüğü bu kabiliyetlerin güzel fiiller olarak ortaya çıkmasını Allahtan dilemeli, hem cesaretle isteyebilmelidir. çekinerek atladığı her algı onun tabuları olur. nefret edilesi ve aşağılandığını düşündüğü fiili kendinde her gördüğünde duyduğunda yada temas ettiğinde kendi karaketerinde de o tabu olan vasfın varlığını dehşetle görür ve kendisinden kaçar. hayali o nefrete uygun sahneler dokur ve o girdaba doğru çekilir. bunu tekrarlarsa fıkıhtaki "vesvese" marazının müptelası olur.

işte bugün cinselliği cinsel fiille bir tutup kirli sayan ve bilinç altında böyle bir pis şeyi kendisi ile bağdaştıramayan kişilerin neticesi budur. iffetli bir kız yetiştireceğim derken kızının mahrem hayatını mahveden cehalet budur. eşcinselliği hastalıkla bir görüp terapi yada muska ile iyileştirmeye çalışıp ruhu bin parça eden homofobi budur.

kişisel olarak cinselliği algımız bize hastır ve toplumla aynı olması zaten beklenmez. ahlak bahanesi ile kişilerden daha az bir cinsellik seviyesi istenemeyeceği gibi, cinsel kimliksiz bir hayat da istenemez. bu kişinin varolma hakkını yoksaymaktır. toplumu korumak için korunacak o toplumun değerlerinin ortaya çıkmış olması gerekir. hepsi birer değer olan tüm kimlikler belirlenmeden, sayılmadan, ortaya konulmadan toplumun korunması söz konusu olamaz. buna cürret etmek topluma yalanı, kişiye vesveseyi bulaştırmaktan başka netice vermez.

kadın kendini her kesimde ifade edemezse onun için bir ahlaktan bahsedilemez, sadece erkeğin ona çizdiği uygunsuz elbiseyi giymiş olur. böyle uyumsuz bir toplumun asr-ı saadetin cesaretini, endülüsün hararetini, ecdadının hayat algısını taşıması beklenemez.

eşcinsel kendini her kesimde ifade edemezse onun için de bir ahlaktan bahsedilemez. toplumun mühendisleri tarafından ona biçilmiş yarım yamalak elbise içinde kendini kendinden başka birisi olarak göstermeyi öğrenir. bu da toplumu yalancı ve riyakar yapar. dışarıdan bakılınca istendiği gibi görünen, içeride açlık ve iştahlarından yanardağlar patlayan, ama ulaşamadığı fantazilerini dinine kurban etmiş, ama dine fantazileri için düşman olmuş her aç kişiliğin bu denli yaralı hale gelmesi ise bu vatan için zarardır.

evlatlarına ne olduğuna bakmaksızın kadir kıymet veren milletler onların omzunda yükselirken, evlatlarını yalana ve kişiliksizliğe itenleri yalanlar ve sonucunda boğuşmalar bekler. birbirinin her güzel hareketini silen bir buhran o memleketi hapseder.

gelecek işte şimdi, burada ekilenlerle başlar. nasıl bir gelecek inşa edeceksek, onun taşları olan kimlikleri de tüm güzellikleri ile kabul etmeli, filleri ve ortaya çıkış şekilleri konusunda evlatlarımıza güvenmeliyiz. onlara yasakları değil, değerleri öğretmeli, kimliklerinin yüzünü nasıl hak rızasına çevirmelerini öğretmeliyiz. kulluk istemekten geçer. hakkı talep etmek ona doğru atılacak en doğru adımdır. medeniyet ise haktan doğar.

reddeden yok sayan değil, varlığı kucaklayan bir şefkat talep ediyorum. öyle bir barış ki, herkese gelsin, öyle bir hürriyet ki herkes faydalansın...

4 yorum:

  1. Kimlik eşitliği,bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin açık göstergesidir. Gelişmişlik duygusunu tamamlayan bir toplum bilinci temennisiyle.Aydınlatıcı makalen için teşekkür ediyorum..

    YanıtlaSil
  2. kendimi okudum desem yeri...tesbit ve izahınız inanın ki harika...bu yazdığınızı hala kendim yaşıyorum aynısıyla ne yazık...hani,şahidin yoksa davan asılsızdır gibi bir durum bu.kendini kabul ettin ama dışındaki itiraz ise içindeki düzeni de harab ediyo...çok mu me'yus bi yapıdayım bilmiyorum ama ümid ışıklarına muhtacım bu yazdıklarınız gibi.bu yazıları alıp onların gözlerine sokasım gelir ama akıl almayınca gözler napsın..?paylaşım için teşekkürler aflatoon...yüreğime yine su serptin.eksik olma...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba;
    Sitenizi yeni keşfettim.Ben bir gay değilim fakat İslam ve gayler,aynı cinsle evlilik.Bu yaz ilgilenmeye başladığım konulardan biri oldu çünkü kendisini çok beğendiğim,sempati duyduğum yabancı bir sanatçı şarkıcının gay olduğunu öğrendim.Bu beni üzdü diyemem.Sadece merak uyandırdı bu konuya.İnternetten araştırıyordum.Bu siteyi de bugün keşfettim.Baya ilginç yazılar var.Sizleri yargılayamam.Aslında işiniz zor.Toplum bu aykırı yaşayışlara alışık değil ve bu durumda olan bir insanın psiklojisi çevre baskısı.İşiniz zor.Allah sabır ve kolaylıklar versin.

    YanıtlaSil