20 Mart 2009 Cuma

Geleceğe bakmak



Neşeliydiler, şevkliydiler, her gördükleri ilginç şeye mana yüklüyor, her gördükleri şeyle ilgileniyorlardı. bu yepyeni bir aydınlanış sonrası ilk yaptıkları, meraklı gözlerle yeryüzüne bakmaktı. o yılların bambaşka havasını bir kitap şöyle anlatır:


"O necip kavm-i Arap, zaman-ı cahiliyette bir ümmet-i ümmiye idi. Vakta ki içlerinden hak tecellî edip istidad-ı hissiyatları uyandı da, meydanda yol açan din-i mübîni gördüklerinden, umum rağabat ve meyilleri, yalnız dinin mârifetine inhisar eylediler. Fakat kâinata olan nazarları teşrihat-ı hikemiye nazarıyla değil, belki istitraden, yalnız istidlâl için idi. Onların o hassas zevk-i tabiîlerine ilham eden, yalnız onların fıtratlarına münasip olan geniş ve ulvî muhitleri ve safî ve müstaid olan fıtrat-ı asliyeleri tâlim ve terbiye eden yalnız Kur’ân idi."


o neşeli günlerde onların o halini gören, komşuları olan İranlılar aynı şevkle Türklere İslamı tanıttılar. bu tamamen bir patlamaydı. insanlar uyanıp tüm açlıkları ile ve şevkleri ile dünyaya baktılar. gönüllerini ortaya koyup Kur'an terbiyesi ile üniversite-şehirler kurdular. ilk kez karadenize ulaşmış yeni müslüman o Türklerin neşesini ve gayretini bir tarihçi mahçubiyetle anlatır: "onlar venediklileri uzaktan o kocaman gemilerde karadenizde seyrederken gördüklerinde, düşündükleri tek şey bunu nasıl yapabilirim olmuştu ve başardılar tam 70 yıl sonra karadenizin en büyük deniz filosu inşa edilmiş ve onlar üzerindelerdi. bize ne oldu bugün böyle?" sadece gemi değil, resim heykel, her türlü sanat ve tiyatro gibi tüm hayatın renklerini çekinmeden alıp kullandılar. böyle neşeli ve gelişmeye aç bir milletin aklındaki tek şey hayatı daha fazla özümsemek sindirmek ve Kur'anı elindekilerle ifade etmek oldu. sermayesi yeteneğinden başka yoktu. lakin başarısı inanılmaz oldu. diğer milletlere düşen ya o şevke katılıp en geniş hürriyete ulaşmak yada kapanıp kendini tecrit etmekti. hiç sınır teli kurmayan, sınır birliği barındırmayan ve ticaret için, gezmek ve tanışmak için bir kıta uzaktaki köyünden kalkıp gelen komşuları vardı avrupalıların artık. o eserleri bugün battalgazi gibi selçuklu kalelerini gezerken görüp şaşırırsınız. onlar yenilince bile gülüp, bişey daha öğrendiğini söyleyebilen her şeye pozitif bir milletti.


eşcinsellik, aseksüellik yada başka renkler problemsiz yaşanırdı, çünkü dikkatler onun üzerinde değildi. tergib ve terhip hadislerini herkes mizanı ile anlardı. örf ve gelenek belasının olmadığı herkesin önünde hür bir dünya uzanıyordu. bir Kur'an tefsiri de şöyle der:


"İşte, o zamanda zihinler, kalpler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimâiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhâvereleri, vukuâtları, ahvâlleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i mârifet alır. O zamanda cereyan eden ahvâl ve vukuât ve muhâverâttan taallüm ediyordu. Güyâ her bir şey ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada bir istidad ihzârını telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki, yakın idi ki, kesbsiz içtihada kabiliyeti ola; ateşsiz nurlana. İşte, şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmaya başladığı vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, nurun alâ nur sırrına mazhar olur; çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu."


gele gele bugünlere geldik. bugünkü kara tabloları manzara edip nasıl bugüne geldiğimizle hiç uğraşmayacağım. bu kara günlerdeki ümitsizlik ve şerhin şerhinden çıkardıkları adap silsileleri ile en sonunda kendini düğümleyenleri de dikkate almayacağım.
insanlık onurunu, kirli bir elbise sanıp gizlemeye çalışanlara edebli demeyeceğim. kendi nefsinde gördüğü ayıbının üzerine gitmek yerine, tüm insanlara tatbik edip onları da müttehem edenlere laf yetiştirmeyeceğim.


çünkü ben o baharın rüzgarındayım; bırakın kış onların olsun.
ben sahabelerin izindeyim; batıl çamurlar onların olsun.
yönlendirmek bizim; inat edip duymamak onların olsun.
ümit ve şevk vermek bizim; gocunmak ve inkar etmek onların olsun.
ortaya çıkmak, ilan etmek, hürriyeti yaşamak bizim; kapanmak, lanetlemek, kendi ayıbından havf etmek onların olsun.
her yaşadığı anı, onun dilediği kadar parlak yazamamaktan dolayı gafur ismine sığınmak bizim; kalbindeki kimliğini inkar edip edip, hala orada durduğunu görmekle ümitsizliğe kapılmak onların olsun.
hayatı tüm coşkusu ile yaşamak ve bu hediyeye şükretmek bizim; yaşayamadığına pis deyip, kendini avutmak onların olsun.
geleceğe bakıp kazanmak bizim; mazi derelerinden çıkardığı, yazanın bile hayatına tatbik etmediği felsefelerle dolu bir geçmiş onların olsun.
Secdede varlığından ve maddenin zaafiyetinden gelen hicab ile ona sığınmak, kıyamda kalbimize koyduğu her yeteneğimiz ile iftihar etmek, tahiyatta tüm mahlukat namına her oluş ve durumu ona sunmak bizim; kısa amelinden gurura kapılıp zararda olmak, huzurunda iç meseleleri ile müvesvis olmak, tahiyatta eşcinsel olduğu için sitem etmek onların olsun....


bizim yolunda olduğumuz hürriyet öyle bir meşaledir ki, onu bilenler taşır; "insanlar hür oldular ama yine abdullahtırlar" ile varoluşunun manasını ortaya koyar.

2 yorum:

  1. amaç insanların kalbine hitab edebilmek...kimse olamadığı bi şey için öyleymiş gibi hüküm veremiyo malesef...empati buna en yakın güzelliktir ama çoğu bundan da yoksundur...kainattaki fark ile oluşan zenginliği akıl ve kalb fakiri kullar bilemiyo malesef..düşünme ve sorgulamadan uzak çoğunluktan alınan yanlış bilgi kalıplarıyla herşeye öyle hüküm veriyorlar.insanlar,gerçekleri kendi istidatlarıyla anladıkları kadarıyla ortaya çıkarıyorlar ve diğer çoğunluk da bu düşünme ve sorgulama istidatlarını ortaya çıkaramadıkları için onların gözlükleriyle bakıp gerçek işte budur diye kabul ediyolar...lütfen sevgili eflatoon,anlayışa göre hitab edip ikna edebilecek bilgileri sunalım.sizin yazdıklarınız doğru ama insanların kalbi eşcinsellik hakkında söylenmiş doğru bilgilere muhtac...kur'anda ve hadislerde eşcinsellik hakkında doğru bi hüküm yok gibi göründüğünden kabul etmiyorla eşcinselliğin doğal olduğunu....gerçekten ümidsizim bu anlamda...Rabbim hakkı hak olark bilmeyi ve algılamayı,yaşamayı,batılı batıl olarak bilip,algılayarak uzak durmayı ihsan etsin hepimize....daim selametle...

    YanıtlaSil
  2. yorumunuz için teşekkür ederim. inşallah küçük gayret damlaları çağlayan zafer dalgaları getirsin...

    YanıtlaSil