17 Haziran 2009 Çarşamba

İç Muhasebesi

Dün ve bugün tüm konuşulan konular çevremde bir ortak payda üstünden gelişiyordu. kendimizi iç muahesebimiz noktasında ne kadar tartabiliyoruz? sıkı dostlarla, arkadaşlarla iç sıkıntılarımızı paylaşırken ne kadar kendimizi ve yanılgı payımızı ortaya koyabiliyoruz? öyle ya bir sorun tarif edilirken yapılacak her hata sonucu etkiler. özellikle bu eşcinseller hakkındaysa, hayat arkadaşı hakkındaysa, niye uzun sürmediği yada sürüyorsa niye problemli olduğu hakkındaysa...
odaklandıkça mesele daha da koyulaşsa da, sonradan bu ince analizleri eşcinsel olmayanların pek de dikkat etmediğini sezdiğimde durumumuzun çok da kötü olmadığını kavradım. eksikliğimiz ve toplumda hafif(!) olan imajımız evveliyattan beri bize kazındığı için bu tür muhasebelere zaten meyilli bir duruşumuz oluyor. uzun incelemelerle elde ettiğimiz hükümlerimiz ise hayatımızın tortusundan arayıp bulduğumuz inciler gibi parlıyor. kimisi tecrübelere kimi duygulara sinmiş bu hükümler bizi biz yapıyor.
geleneklerle ve küçükten ruhumuza yapışmış deyişlerle karmakarışık kişilik odamızı toparlamak ve oraya bir hayat arkadaşını buyur etmek büyük gayret istiyor. tüm bunlarda başarılı olunsa bile reflex haline gelmiş önyargılı tavırlarımızdan kurtulmak hemen olamıyor. uzun bir kontrollü yaşamla ancak temizlenebiliyor. hayat anlayışımızı ve önceliklerimizi sıralamış olmak büyümeyi, ifade edebilmek ise olgunluğu gösteriyor. yaşlılığın kapısında olup, hala bunları yapamamış olmak da var!
İmanın bir bağ olduğunu, bizi özenle ve kastederek yapan sanatkara bağladığını, onun imzasını göstermemiz anlamına geldiğini, halimizle tavrımızla ortaya koyma gereğini tekrar düşünüyorum. bu tavır içinde yukarıdaki muhasebeden çıkan acizliklerim hatalarım, şom ağızlılıklarım, yersiz çıkışlarım hayalime sıralanıyor. onlar ümitsizlik vermiyor. aksine el açıp yalvarmanın konusu oluyor. acizliğim ve ihtiyaçlarımı ona arz edebilmek büyük bir keyif haline geliyor. bol bol onunla konuşmak ve onunla paylaşmak ne keyifli olduğunu anlıyorum. tüm mahlukatın en basit ihtiyaçlarında dahi şefkatini gösteren, tüm kainatı gözeten bir kudretin karşısında izleniyor olmak, dinleniyor olmak, dinlediğini cevabıyla, ihsan ve hediyeleriyle gösteren bir Sahibin muhatabı olmak keyif veriyor.
yalnızlığın sıkıntılarını, gelecek endişesini, toplumun baskısını çeken bir eşcinselin iç muhasebesi ve duasının ne denli kıymetli olabileceği bir kez daha anlaşılıveriyor...

4 yorum:

  1. Allah ömür verir de bu bloğu yıllarca yazarsan, okumayı çok isterim.

    Kendine denk bir hayat arkadaşı bulup, huzurlu, mutlu endişesiz olduğun günleri okumak açıkçası dualarının kabul olduğunu görmek çok kişiyi sevindirecek.

    RABBİM GÖNLÜNE GÖRE VERSİN(AMİN)

    not:
    bahçede kedi doğurdu, 3 tane yavrusu var. Dünden beri onlarla ilgileniyorum.
    Allah resmen onları benim karşıma çıkarttı. Ayağıma yolladı.
    5 dk lık bir karar değiştirmesiyle yol değiştirdim.
    Yazını okurken Allah'ın yarattıklarına olan merhametinin bir tecellisi olarak aklıma geldiler birden.
    Şimdi inip fotoğraflarını da çekeceğim:)

    YanıtlaSil
  2. güzel tebrikin için teşekkür eder, duana "amin" derim. aslı küçük bir canavarcık olduğu halde üzerine Allahın şefkat denizinden damlayınca dünyalar tatlısı haline gelen minik yaramazların fotolarını buraya da beklerim.

    YanıtlaSil
  3. www.postacisoyler.blogspot.com

    Buraya yükledim:)
    Üzerine tıklarsanız büyüyor. Çok şekerler.

    YanıtlaSil
  4. Kimsesizleştirilen bizler, bu hal sebebiyle kimsesizlerin Kimsesi'ne odaklanana kadar bu halin bir külfet olduğunu düşünürüz. Sonra ters yüz olur her şey, bunun bir nimet olduğunu görürüz. Dayanıklılığımız bu sürecin altından kalkabilirse tabi, aksi durumlar da son derece hazin bir tablo olarak durur karşımızda, kıyısından geçtiğimiz o resmin tanıklığı acımasız bir eleştirmen olmamızı engeller.
    Teşekkürler eflatoon...

    YanıtlaSil