5 Şubat 2010 Cuma

Uzman Gözüyle Eşcinsellik 2

"Eşcinseller ne isterler?" başlıklı yazıma yollanan yorumu sizinle paylaşıyorum:

Selamlar,

Bu bloğu yeni görüyorum. Konuya gerçekten hassas bir yürekle yaklaşan blog sahibine teşekkür ediyorum. Çünkü;

1. Özellikle Müslümanlara kutsal kitaplarında anlatılan öykülerin, verilen misallerin bir amacı olduğunu yeniden ve en azından bana hissettirdiği için.

Eğer anımsarsak Kuran’daki tüm öyküler, dışlanan ve ötekileştirilen bir azınlığın toplumsal zemindeki haklarının korunmasını örnekler. Bu azınlık kurandaki ifade ile "şehrin ileri gelenleri" yani iktidarı ellerinde tutanların yarattığı zulüm ve kaostan mağdur olan bir kesimdir. Ben kurandaki örneklerin televizyonun olmadığı bir dönemde insanlar sıkılmasın diye anlatılan olaylar olduğuna inanmıyorum. Her öykünün dinleyene aktarmak istediği bir ruhu, bir mesajı vardır. Mekke’deki zenginler, "davasından" vazgeçmesi için Muhammed peygambere sosyal ve ekonomik bir statü teklif ettiklerinde korktukları bir köle ile aynı kefeye konup konmayacaklarıydı. Yani itiraz ettikleri sadece her şeyi yaratan tek bir tanrı değil her şeyin aynı tanrı tarafından yaratılması ile kutsanması ve devamında gelen eşit olma endişesiydi.

Şu an Müslümanların özellikle geyler konusundaki tutumu Hitler’in soykırımını tüm dünyaya yangılı yangılı anlatan İsrail Devletinin aynısını Filistinlilere yapmakta hiçbir sakınca görmemelerine benziyor.

Peygamber dönemini biraz araştırırsak müşrik zihniyetinin ne olduğu oldukça açık örneklerle betimlenmiştir. En az iki yıl Müslümanları Mekke’de bir mahallede hapseden, yok sayan, yok etmeye çalışan zihniyeti eğer bu ilahi mesaja bağlı insanlar olarak kınıyorsak bir benzerini yıllar sonra üretip üretmediğimiz konusunda bir hassasiyet geliştirmiş olmamız beklenir diye düşünüyorum. Bu bloğa yazmak istedim çünkü bana Allah’ın neden yeniden bir kitap indirdiğini anımsattı.

2. Pınar hanımın bazı sorularına belki bir yanıt verebilirim diye düşündüğüm için de buraya yazmaya karar verdim.

Bir İslam hukukçusu (fakih) olmadığım için nikah gibi bir olgu hakkında fikir belirtmem çok şahsi olmaktan öteye gitmez. Ancak bir psikolog olduğum için gey çiftlerin heteroseksüel çocuklara nasıl model olabilecekleri konusunda, alanımdan hareketle bildiklerimi paylaşabilirim.

İnsanların çocukken karşılaştıkları özellikle anne-babalarını rol model aldıkları kesin bir gerçek. Konuşma tonlamasına varana kadar hepimiz ebeveynlerimizi önce taklit sonra ustalaşma yolu ile rol model olarak aldık ve içselleştirdik. Ancak rol modelin işlevi ile ilgili gözlemler sanılanın aksine rol modellerin aynen içe aktarılmadığını gösteriyor. Bu basit bir örnekle önünüzdeki modelin “ne yapacağınız” konusunda size ilham verebileceği gibi “ne yapmayacağınız” konusunda da bilgi veriyor oluşu ile somutlanabilir. Tersi bir mekanizma ile hepimizin sadece anne- babalarını taklit eden ve bir tornadan çıkmış insanlar olmamız gerekirdi. Ayrıca, anne-babalarımızın da anne-babaları vardı. Ebeveyn sayısının tarihte geriye gidersek azaldığı göz önüne alınırsa, rol modellerin çocuklara aynen geçtikleri yaklaşımı şu an gördüğümüz insan çeşitliliğini açıklamakta oldukça yetersiz kalmaktadır.

Bu durumda nasıl farklılaşıyoruz? Hangi mekanizma rol modellerin bazı özeliklerini aynen almamızı sağlarken, bazılarına nötr kalmamızı ve bazılarının ise tam tersini yapmamızı sağlıyor diye sormamız gerekiyor.
Burada işleyen mekanizma kendi öz benliğimiz ve onun özelikleri ile açıklanabilir. Toplumsal rol modellerin kaçınılmaz bir şekilde tekrarlandığını varsayarsak örneğin putperest bir toplumda peygamberlerin vahiy inmeden de putperest geleneklere karşı bir itilme hissetliklerini öne süren savlarımızı yeniden değerlendirmemiz gerekecektir. Ya da neden et obur bir ailede etten midesi bulanan çocuklar olduğu gibi sık rastlanan kişilik özelliklerini de görmezden gelmemiz gerekirdi.

Örnekleri uzatmak mümkün ama Pınar Hanımın sorusu özeline dönersek; rol modelin kesin belirleyici olduğu önermesi heteroseksüel ailelerce yetiştirilen bazı çocukların neden heteroseksüel olmadıkları açıklayamaması açısından oldukça tartışmalıdır. Eşcinsel çiftlerin evlat edinmesine izin veren ülkelerdeki gözlemler de bu çiftler tarafından yetiştirilen her çocuğun ebeveynlerinin cinsel yönelimleri özdeşleşmediklerini göstermektedir.
Dolayısı ile Pınar Hanımın sorduğu sorunun psikoloji alanındaki gözlemlere göre yanıtı bir çocuğun cinsel yönelimini belirleyen faktörün ebeveynlerin cinsel yönelimi olmadığı yönündedir.

Eğer gey ebeveynler, bazı heteroseksüel ebeveynler gibi çocuklarının cinsel yönelimini kendi doğrularına göre şekillendirmek istemezse, çocuklarını ancak büyütebileceklerini ama onların yapısını seçemeyecekleri noktasında olgun kalabilirlerse çocuklar kendi doğalarındaki arzu ve ihtiyaçları anlayabilme kabiliyetleri nedeni ile kendi yollarında mutlu, sağlıklı ve üretken bireyler olarak yürüyebileceklerdir.
Sonuç olarak Pınar Hanımın sorduğu soru önyargısız bir gözle bakıldığında görülebilecek bir olguyu değil toplumsal olarak duyulan bir korkuyu ve dolayısı ile tehdidi gündeme getirmektedir: Heteroseksüel olmayan çocuklar ailelerindeki patolojik karakterler ya da travmatik (taciz, tecavüz gibi) yaşantılar nedeniyle normalden sapmıştır. Oysa görünen odur ki bir insanın küçük yaşta yaşadığı travmatik cinsel saldırılar kişinin cinsel yönelimini değil bir diğeri ile sağlıklı ilişki kurabilme kapasitesini zedelemektedir.

Rol modelin belirleyiciliği ile ilgili bir başka argüman da gey erkek çocuklar ile babaları arasındaki ilişkiden hareket eder. Bu sav, gey erkek çocukların sert ve acımasız babaları nedeniyle “normalden saptıklarını” önerir. Oysa geleneksel babaların eşcinselliği “sapıklık ve aşağılayıcı” bir yaşantı olarak algılaması nedeniyle gey erkek çocuklarını dışlamış olmaları da aradaki İlişki kopukluğunu açıklayabilecek bir diğer önermedir ve her gey erkekle babası arasındaki sistemi görünür kılan bir bakış açısı değildir. Ayrıca, baba-oğul ilişkisindeki kopuklukların cinsel yönelimin değişmesini sağlayabileceğini öne sürersek, babası ile çatışmalı heteroseksüel erkeklerin ya da annesi ile çatışmalı heteroseksüel kadınların durumunu açıklamakta yetersiz görünen ve sadece eşcinselleri dışlayan bir bakış açısı geliştirmiş oluruz.
Üstelik bu argüman, gey çocukları olan bir çok anne-babayı derin bir suçlulukla yöneterek, çocuklarını reddetmeye, görmezden gelmeye, değiştirmeye ve gerekirse yok etmeye neden olduğu için eşcinselliği yok etmek isteyen sistemin etkin bir parçası olarak işlevsel de görünmektedir. Böylelikle farklı çocukların ilk törpülenişi "acımasız" bir şekilde ebeveynlerin üzerine yıkılmakta ve eğer iyi bir anne-baba olmak istiyorlarsa çocukların kendi elleri ile dışlamaları, değiştirmeleri, reddetmeleri ya da son noktada yok etmeleri ilk önce onlardan beklenmektedir. Bu beklentinin bir anne*baba için ne kadar zedeleyici olabileceğini tahmin etmek çok zor değildir.

Pınar Hanımın bir diğer sorusuna gelirsek, gey ilişkilerin toplumsal görünürlüğündeki artışla birlikte geylerin sayısında artış olacağı şeklinde ifade bulan endişesi ise gerçek bir işleyiş olmaktan çok eşcinselliğin yok edilmesi gereken bir sapıklık ya da hastalık olduğu argümanını savunan korku dolu zihniyetin başka bir kaygı ve denetim mekanizması olarak görünmektedir.

Toplumsal görünürlüğün cinsel yönelimi belirleyebilmesi, heteroseksüel görünürlüğün “mutlak” kabul edildiği ve izin verildiği, desteklendiği, ortaya konduğu bir toplumsal yapıda eşcinsel yönelimin neden ortaya çıktığını açıklamakta oldukça yetersizdir. Bu durumda, eşcinsel bireylerin görünürlüğündeki artışın, eşcinsel olanların sayısında bir artışa değil eşcinsel olduklarını saklayanların sayısında bir azalmaya neden olmasını öngörebiliriz.
Kuran incelemeleri ebedi cehennem sözünün sadece kafirlere vaat edildiğini ortaya koyar. Ve kafirliğin tanımını ‘Tek Tanrı’nın kabul edilmemesi, ona ortak koşulmaması ve ondan ümit kesilmemesi” ile sınırlar. Kafirlerin “derin bir ayrılık içine debelendikleri acının (Şikak: Bölünme, ayrılma) ) kaynağı ise Allah’tan ayrılık değil kendi içlerindeki bir yanlarından ayrılıktır. Çünkü Allah kendisinden ayrı kalmamızın teorik ve pratik olmadığı bir şekilde her zerrede mevcuttur ifadesi yine Kuran'dan erişebileceğimiz bir diğer ifadedir. Bu nedenle “biz Müslüman olduk” ifadesinde “teslim olunan gerçek” kişinin dışındaki tek tanrı kavramı olmaktan çok kendi benliğindeki farkındalığı kabul edebilmesi olarak da anlaşılabilir. (Müslüman: Teslim olmuş anlamındadır)

İnsanın kendi benliğindeki özünü fark edip onu toplumsal olana ilan etmesini emreden bir tanrının öğretisini, insanların kendi benliklerinde hissettikleri bir gerçeği saklamaları ya da inkar etmeleri şeklinde tefsir etmek bu açıdan bakınca kendisi ile derin bir ayrılığa düşmüş yani ruhen hastalanmış bireyler üretmekle eşanlamlı görünmektedir.

Alemlere rahmet ve kurtarıcı olarak gönderildiği söylemi ile kıvanç duyduğumuz ilahi mesajın, hasta ve hastalandırıcı bir sisteme hizmet edebiliyor olması bir Müslüman olarak benim baştan karşı çıkmam ve her şekilde sorgulamam gereken bir iddiadır diye yaşıyorum.

Blog sahibi arkadaşın isabetli bir şekilde ortaya koyduğu gibi kimsenin İslam’a eşcinselliği sokma gayreti yoktur. Münafıklık olarak tanımlanan bu kişilik yapısı kafirlikten de beter bir şekilde yerilirken buna en azından benim şahsi bir cesaretim olmadığını buradan ifade etmek isterim. Ancak blog sahibi arkadaşın ifade ettiği çabasında yanında olmayı oldukça mümince bir davranış ve bir cihad olarak gördüğümü de ifade etmek isterim. Amaç İslam’a eşcinselliği sokmak değil, amaç yerilen ve her zaman yaralayıcı bir alışkanlık olan bir yalanı toplumsal yapıdan kaldırmaktır.

Psk. Mahmut Şefik Nil

bu değerli paylaşımdan dolayı teşekkür eder, desteğinin devamını ve yorumlarını dilerim...


12 yorum:

  1. enfes bir paylaşım....doğru söze ne hacet..

    YanıtlaSil
  2. Mahmut Şefik Bey öncelikle paylaşımınız için teşekkür ederim. zevkle okudum..
    cinselliğin ebeveynler yoluyla kazanılmadığı psikolojinin bakışıyla ve dinin penceresinden anlattınız... fakat aklıma bir şey takıldı Pınar Hanıma verdiğiniz 2. cevapta gayler " eşcinsel yaratılmışlardır" gibi bir sonuç bekledim ama yoktu.. bu sonuca varmamız hata mı olur acaba... onunla bununla açıklanamayan gay varlığını bu sonuçla açıklayıp kestirip atabilir miyiz...
    asıl sorum şu :
    patalojik karakter ve tramvatik yaşantılarla normalden sapılmıştır derken de aklım karıştı... patalojk karakterleri açıklar mısınız? benim bildiğim patoloji anormal , bozulmuş, işlemeyen organ, yapıdır... hastalık nedeni de denir ... yani ailelerdeki patolojik karakteri açarsanız çok daha doyurucu bir yazı olacağı kanaatindeyim.. (aslında size özel sorularım da var eğer editör kabul ederse mailden yazmak isterim araftabirruh@hotmail.com)
    teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Selamlar,

    Öncelikle değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.

    Eşcinselliği önce bir patoloji ilan edip ardında "bu patoloji nasıl oluştu?" diye açıklamalar arayan yaklaşımların sıklıkla kaynak olarak aileyi ya da çocuklukta yaşanan bir tacizi sebep gösterdiğini yazmaya çalışmıştım.

    Bu kaynak gösterişin meşhur cümlesi eşcinsellerin, katı-eksik-pasif baba ve/veya katı ve etkin anne gibi bir ebevyen nedeniyle "normalden" saptıklarını söylemek şeklinde oluyor. Ailedeki patolojik karakterler derken ifade etmeye çalıştığım, sizin de belirttiğiniz gibi bir "bozulmanın, sapmanın" yani eşcinsel oluşun sebebi olarak bu kaynaklar öne sürüldüğünü vurgulamaktı.

    İşin ilginç yanı, bilimsel olarak bir türlü kanıtlanamayan bu önermeler yine de ihtiyaç duyulduğunda hemen telaffuz edilebiliyor.

    elbette bana özel bir şeyler sormak isterseniz mail atabilirsiniz. mahmutsefik@yahoo.com

    YanıtlaSil
  4. mahmut şefik bey'e de, blog yazarına da çok teşekkür ederim... huzur verdiniz...

    YanıtlaSil
  5. mrb,
    anladım galiba :)) yani eşcinsel baba bir patalojik kaynak değildir .... umarım doğru anlamışımdır :)

    teşekkürler

    YanıtlaSil
  6. benim de anladığım eğer o baba eşcinsel kimliği olduğu halde hiç eşcinsel dünya ile temas etmiyor ise, buna rağmen hazımlı hareket ediyor, fedakarlığı ile geçiniyor ise yani tavrına bir şekilde eşcinsel açlığı yansımıyorsa elbette çcuğunu yetiştirme noktasında tıbbi anormalliğinden bahsedilmez.

    "eşcinsel baba patolojik kaynak değildir" hükmünü dikkatle karşılıyorum. çünkü o babanın evlendirilmiş sürülmüş, yaptırılmış veya kendi değişir zannedip evlendiği ve çocuk sahibi olduğu halde hala daha eşcinsellik konularını takip ediyor, hayatına eşcinsel hayata açlığı hükmediyor ise sadece çocuğu ile değil tüm çevresi ile bir sıkıntı doğacaktır.

    bu cümle aynı zamanda çevresel baskıyı hissedip kafası karışık genç arkadaşlar için de "eşcinseller! evleniniz şifa bulursunuz" gibi son derece yanlış bir manaya gelmediği sürece elbette doğrudur.

    YanıtlaSil
  7. eflatoon şu konuda bir türlü ortak paydada buluşamıyoruz sizinle....

    eşcinselin eşcinsel konuları takip etmemesi, bu duygularına tamamen gem vurması olası bir şey mi sence... olası olmadığını herkes biliyor.. öyle bir ihtimal olsa zaten herkes evlenmeye kalkar gay yaşantıdan uzaklaşır laylaylom hayat ne güzel olur... ama öyle değil ,

    o zaman evlenmeseydiniz der gibisin, Allah'ın helal kıldığı evlilik kapısı açılmışsa sana ve eşcinsel olduğunu eşin biliyorsa bunu nasıl kaparsın.. ki eşcinsellerin evlenmemesi gerekir diye kesin bir hüküm yokken.. hatta "evleniniz günahlara kalkan tutunuz" gibi bir hadis varken...
    bence "evlenen eşcinseller işine baksın, elini ayağını çeksin" konusunu temcit pilavı gibi önümüze sürmemelisin... kim istemez evlenip doyuma ulaşmayı.neyse, bir sürü evli gay var çevremde ve bekarlar gibi alalade ortalıkta sürten, günü birlik partner değiştiren insanlar değil, gayet oturaklı ne yaptığını bilen sosyal hayatın içinde kişiler... mevzuu uzun yazıyla kifayesiz kalıyor düşünceler... sürç-ü lisan ettiysek affola..selametle

    YanıtlaSil
  8. araftabirruh arkadaşım doğru söylüyo;evlenmek zorunda kalıp da açlığını bastırabilmek çok zor gerçekten.bence mutlaka birini bulup onda sabit kalıp iki ilişkiyi devam ettirebilmeli.ancak böyle olabilir.herkesin kendi düşüncesi ama benim de böyle.kalkıp da geçmişi sil baştan yaşayamayacağımıza göre en azından sonrasında oturaklı bir durum ortaya koyabiliriz.gerçekten kalıp düşünceler hayatı zehir zemberek ediyor ne yazık.

    YanıtlaSil
  9. selamlar, buraya yazı yollmayı bir turlu beceremiyorum. ben psk. mahmut şefik. bir yazı nasıl yollanır bana öğretir misiniz? :)

    bir konuda yazmak istedim (ki eger ihtiyaç olursa daha geniş bir yazı da hazırlayabilirim).

    cinsel yonelim dediğimiz zaman heteroseksüel, gey, lazbiyen, biseksüel vs. gibi insanlarin duygusal ve cinsel olarak görünüm kazanan "bağlanma" yaşantılarından bahsetmiyoruz maalesef. bahsettiğimiz kimin kime bağlanmak istediği. istek derken kulağa bilincin devrede olduğu bir süreçmiş gibi gelse bile istekle seçim arasında çok fark var. "seçim süreci" bilinçle çok yakından ilgiliylen "istek ya da arzu" süreçlerimiz çok daha derin düzeyde gerçekleşiyor. bu nedenle cinsel yonelim sadece bilinçle gerçekleşen bir süreç değil. bildiğimiz insanların heteroseksüellikten farklı bir çok cinsel yönelimi olduğu ve tüm insanların kendi yapılarındaki bu çok bileşenli özelliği yaşabildiği kadar derinden yaşam eğiliminde olduğu.

    eşcinsel ebevyenlerin sağlıksız modeller olduğunu söylemek gerçekçi görünmüyor. daha çok ideolojik (bir sistemi savunmak için ortaya atılan fikirler) olarak örünüyor.

    23 yılda tamamlanan kuran'ın son inen cümlesi "sakın herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adilolun, takvaya en yakın tutum budur" (Maide 8 en son cümle ise maide 9. ayet.) iken özellikle müslümanların her çeşit genellmeden, önyargıdan, ayrımcılıktan kaçınması farz değilse hiç bir çaık ayet olmamasına rağmen mallarının 40'da birini zekat vermeleri mi yeterli olan farzdır?

    kura'ın muhatabı olaraka benim kendime sorduğum bir soru bu.

    YanıtlaSil
  10. Biliyorum dört sene öncesine ait bir yazı bu fakat değinilen mevzular halen güncelliğini koruyor. Dikkatimi çeken ve beni de yakından ilgilendiren bir konu var ki bu da evli eşcinsel erkek ya da bayanların durumu. Hali hazırda heteroseksüel bir eşle evli eşcinsellerin (erkek ya da bayan) geriye kalan hayatlarında, Kur'anın bize gösterdiği edep çerçevesinde, nasıl bir yol izleyebilecekleri konusu artık bu blogda enine boyuna tartışılmalı diye düşünüyorum. Hassas bir mesele olduğunun farkındayım. Bu tip bir tartışmada konu, dini kaygılar da göz önünde bulundurularak, tüm yönleriyle ele alınmalı, iki kere iki dört edercesine çözümler üretilemese de bu durumdaki evli eşcinsellere içlerindeki açmazları ifade edebilme fırsatı verilmelidir.
    Eflatoon'un heteroseksüel evlilik yapmış eşcinsel erkeklerle ilgili tespiti hiç de yabana atılacak türden değil. Araftabirruh ve Kristal adlı arkadaşların çevresinde gözlemlediği iyi halli aile babası gaylerin, her ne kadar düzgün ve edepli bir yaşantıları olursa olsun, aslında birer saatli bomba olduklarını akla getirmek lazım. Heteroseksüel tarafın, diğer eşin eşcinsel kimligini bildiği evliliklerde bile bir risk olduğunu görebilirsek, bunun aksi evliliklerde eşcincel erkeğin "edep dairesinde " seviyeli yaşadığı düşünülen gizli hayatının ne denli risklere gebe olduğunu anlamak zor olmayacaktır.
    Umarım bu konu blog üyesi arkadaşların ilgisini çeker ve meselenin her açıdan irdelendiği kaliteli bir tartışma ortaya çıkar. Saygılarımla, Erdinç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllaaaar sonra bu bloğa yorum yazmak ne kadar güzel... Aynı "eve dönmek" gibi... Diyeceğim şu ki, bahsettiğin evli lgbt bireyler ile veya eşcinselliğin bu blogda tartışılmamış yönleriyle ilgili başka bir blog başlatmaya ne dersin? Kardeş blog olur. Benim aklıma belki 500 kere geldi böyle bir şey yapmak kendimi hiç yeterli göremediğim için girişmedim o işe... Ama belki de girişmenin zamanı gelmiştir. Herşeyi devletten, pardon Eflatoon'dan beklememek lazım :)

      Sil