27 Şubat 2012 Pazartesi

Hadisleri Anlamak 2



İslamiyet, Hazret-i Peygamberin (a.s.m) fiillerinden, sözlerinden ve hallerinden çıkmıştır. her asırda en az üçyüz milyon insanın rehberi olmuştur. paygamberliğinin başlangıcında hiç kimsenin görmediği eziyeti görmüş, geçen yıllar içinde kendini ifade etmekle sınanmış, son döneminde ise çevresindeki riyakar ve münafık bir kesime karşı dinin safi ve temiz yüzünü göstermiştir. ona inanan sahabeleri hep yanında olmuşlardır. ihlasları ve samimiyetleri ile ithamlara cevap vermişlerdir. zor günlerin en özel olanları, elinde doğrunun en parlağı olduğu halde yalanla itham edildiği anlardır. kendisini apaçık tarif ettiği halde, saldırıldığı anlardır. masumane kendi dini kimliğini ilan ettiğinde karşılaştığı bu tepkiyi en iyi eşcinseller bilir! yalnızlığın acısını en iyi eşcinseller hisseder. elinden kayıp giden sevdiklerinin nefret dolu bakışlarına rağmen bildiği gibi yürümenin zorluğunu en iyi eşcinseller takdir eder. hakikaten Risale-i nurda 7. Şua da belirtildiği gibi :

"Hem tebliğ-i risalette ve nâsı hakka davette o derece metanet ve sebat ve cesaret göstermiş ki; büyük devletler ve büyük dinler, hattâ kavim ve kabilesi ve amucası ona şiddetli adavet ettikleri halde, zerre mikdar bir eser-i tereddüd, bir telaş, bir korkaklık göstermemesi ve tek başıyla bütün dünyaya meydan okuması ve başa da çıkarması ve İslâmiyeti dünyanın başına geçirmesi isbat eder ki; tebliğ ve davette dahi misli olmamış ve olamaz.


Hem îmanda, öyle fevkalâde bir kuvvet ve hârika bir yakîn ve mu'cizane bir inkişaf ve cihanı ışıklandıran bir ulvî itikad taşımış ki; o zamanın hükümranı olan bütün efkârı ve akideleri ve hükemanın hikmetleri ve ruhanî reislerin ilimleri ona muarız ve muhalif ve münkir oldukları halde; onun ne yakînine, ne itikadına, ne itimadına, ne itminanına hiçbir şübhe, hiçbir tereddüd, hiçbir za'f, hiçbir vesvese vermemesi ve maneviyatta ve meratib-i îmaniyede terakki eden başta sahabeler ve bütün ehl-i velayet, onun her vakit mertebe-i îmanından feyz almaları ve onu en yüksek derecede bulmaları, bilbedahe gösterir ki; îmanı dahi emsalsizdir."


eşcinsellik, dini ve milli kimlikten sonra gelen ve daha alt bir detay olduğu halde, insan şahsiyetini oluşturan en önemli öğelerdendir. eğer eşcinsel, kendisi kendisini tanımakta, açılmakta, "dolaptan çıkmakta", çevreyle paylaşmakta, bu paylaşımdan oluşan tepkiye dayanmakta ve tartmakta yaşadıklarını muhasebe etse, hemen yukarıdaki ifadelerin değerini anlar, takdir eder... hem harbi sever. böyle bir zatın ifade ve tarzına aşina olan bir eşcinsel, bir kısmı alınmış, uzun sözlerinden çıkarılmış el bombası gibi meallerle kendine saldıranlara rağmen peygamberine (a.s.m) sevgisini sarsmaz. hem kendi dosdoğru samimi anlayışının değerine itimad eder, Rabbinin rahmetine teslim olur, ondan başkasına boyun eğmez, onuru ile dimdik durur. insanlara onuru ile, Rabbine tevazusu ile müracaat eder. bu denge ile hayatı yaşar. bilir ki, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni gerektirir... 


 O'na olan sevginin kıymeti sadece ahiret korkusundan ve beka sevgisinden ziyade bir eşcinsel için, tarif edilen bir kimliğe karşı yapılan hücumdan dolayı doğru yerde durmakla da alakalıdır.bu öyle bir onurdur ki, dik duruşunda sadece cinsel kimlikleri değil, tüm insanlığın izzetini temsil eder. bu temsil ise o insana bir millet kıymeti kazandırır. evet kimin milleti himmeti ise o tek başına bir millettir. her bir eşcinsel zaten bu değerde olabilecek ve başarabilecek bir kabiliyete haiz olduğunu kalben bilir. bu sebeple de çok şiddetli imtihan olur. değerli taşları topraktan ayırmak için ateşe atmak gibi, ateşlere, nefrete, ötekileştirmeye hedef edilir. sonuçta Kur'ana imana ve Hz. Peygamberin sünnetine dayanan aziz ruha, o musibet dalgaları zarar veremeden çekilip giderler... geride elmas gibi parlayan ışıltısı ile tüm mahlukatın dikkatini celbeder. Rahmet-i İlahiyeyi kazandığı gibi... 


dünyada çekilenler, hem böyle bir parlak ve baki netice için pek azdır, hem sımsıkı dostlukları netice verdiğinden pek verimlidir. ahiret ise masumların yurdudur. burada bulunmak için çok tevbe ve istiğfar etmeli, ümit vermeli ve sünnet-i seniyeden hissemizi çoğaltmaya gayret etmelidir.

2 yorum:

  1. "İslamiyet, Hazret-i Peygamberin (a.s.m) fiillerinden, sözlerinden ve hallerinden çıkmıştır." Bir kardeşiniz olarak bu cümleyi gözden geçirmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

    YanıtlaSil
  2. Allah hepimize elmaslar gibi parlamak nasip eylerin abicim, çok güzel anlatmışsın maşaallah:)

    YanıtlaSil