11 Mayıs 2011 Çarşamba

Birlik Olma Sırları 3


Birlik olmak bizim için hayati değerde bir zorunluluk olmasına rağmen birbirimizi ötekileştiriyoruz. uzak duruyor ve görmezden geliyoruz. saygı duymak zorunda kalmamak için üstünü örtüyoruz. şiddeti ve gerilimi sever hale geliyoruz. iman kimliğini, azınlık kimliğini yada eşcinsel kimliğini taşıyanlar en ziyade ötekileştirilmenin acısını bildikleri halde onlar dahi ortama uymaya başlıyor. şiddete şiddetle cevap vermek bizi vahşileştiriyor. Rise-i Nurda bu bahse ilişkin şöyle bir bölüm var :


"Mü'minlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.

Şu hakikatin gayet çok vücuhundan altı veçhini beyan ederiz.

Birinci Vecih

Hakikat nazarında zulümdür.

Ey mü'mine kin ve adâvet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz.

Aynen öyle de, sen, bir hane-i Rabbâniye ve bir sefine-i İlâhiye olan bir mü'minin vücudunda, İmân ve İslâmiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi sıfat-ı mâsume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir câni sıfatı yüzünden ona kin ve adâvet bağlamakla o hane-i mâneviye-i vücudun mânen gark ve ihrakına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya arzu etmen, onun gibi şenî ve gaddar bir zulümdür.

İkinci Vecih

Hem hikmet nazarında dahi zulümdür.

Zira malûmdur ki, adâvet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mânâ-yı hakikîsinde olarak beraber cem olamazlar.

Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine göre bir kalbde hakikî bulunsa, o vakit adâvet mecazî olur, acımak suretine inkılâp eder. Evet, mü'min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, nass-ı hadisle, "Üç günden fazla mü'min mü'mine küsüp kat-ı mükâleme etmeyecek." Eğer esbab-ı adâvet galebe çalıp, adâvet, hakikatiyle bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecazî olur, tasannu ve temellük suretine girer.

Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü'min kardeşine kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü, nasıl ki sen âdi, küçük taşları Kâbe'den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud'dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de, Kâbe hürmetinde olan İmân ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği hâlde, mü'mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı İmân ve İslâmiyete tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın.

Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder.

Evet, inkâr edemezsin ki, sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostâne bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka telâkki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla, uhuvvetkârâne bir münasebet hissedersin. Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.

Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir-bir, bir, bine kadar bir, bir.

Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir-bir, bir, yüze kadar bir, bir.

Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir-ona kadar bir, bir.

Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak mânevî zincirler bulundukları hâlde, şikak ve nifâka, kin ve adâvete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü'mine karşı hakikî adâvet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebât-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i'tisaf olduğunu, kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse anlarsın.

...."

7 yorum:

  1. Size bir kaç sorum olabilir mi? Fakat msn adresinizi göremedim. mümkünse yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
  2. paylaşımlarınız için "eflatoon@gmail.com" a maillerinizi beklerim.

    YanıtlaSil
  3. BİR VESİLE İLE BLOĞUNUZLA KARŞILAŞTIM, KENDİ KİMLİĞİNİZİ İSLAM İÇİNDE BULMAYA ÇABALADIĞINIZI FAK ETTİM, SANIRIM NURLARDAN DA İSTİFADE EDİYORSUNUZ, İMTAHANINIZ ZOR YÜKÜNÜZ AĞIR...
    UMARIM ARADIĞINIZI BULURSUNUZ,BLOĞUNUZDAN FAYDALANARAK TANIDIĞIM BİRKAÇ KİŞİNİN İSLAMLA ARASINDAKİ BUZLARI ERİTTİĞİME İNANIYORUM.
    FAKAT HİSLE,FİİLİYATI KARIŞTIRMAMAK GEREKTİĞİ KANAATİNDEYİM.
    NEYSE... EĞER BU HİSSİYAT FITRİ İSE MUAMELEDE ONA GÖRE OLACAK HİÇ SÜPHESİZ.

    HİSSİYATIMI PAYLAŞMAK İSTEDİM

    SAYGILAR...
    B.C

    YanıtlaSil
  4. Desteğiniz için teşekkür ederim.

    kendi kimliğimi islam için de bulmaya çalışıyor değilim. kendi karakterimi islamla şereflendirmeye çabalıyorum. kendi karakter özelliklerim olarak dini milli ve cinsel kimliklerim var. herkes gibi... bu kimliklerimin hiç birini inkar etmeden ve onurlu bir şekilde taşımak diliyor ve bunu benzerlerimle paylaşıyorum. yoksa cinsel kimliğimi dini kimliğime sokuşturmaya çalışmak yada tersini yapmak çirkin olurdu...

    her yetişkin kendi kimliklerini dilediği gibi tarif eder. bu tarifin getirdiği sorumlulukları yüklenir haklarını da yaşar. Rabbine döndüğü zaman onurlu yaşadığı ve çevresi ile şevkle paylaştığı amelini ömür sayfasında sunar.

    bu hürriyeti elden almak, ümitsizlik vermek, aşağılamak, müsaadeye muhtaç bırakmak, sınırlamak, dışarıdan etki ile yönlendirmek sadece öbür tarafta yapanı mes'ul eder. baskı altına alınan bireyin doğru yola değil, nefrete yönelmesine sebep olur.

    öte yandan bireyi desteklemek, istikameti için dua etmek, doğrularında destek olmak, sıkıntısında teselli vermek, bir adı da Tesellici olan Peygamberimin (a.s.m) getirdiği dinin asliyetidir.

    zaten siz de çevrenizdekilere böyle destek olmuşsunuz. imanı kazanmak ve kaybetmek davası başına açılmış insanlardan ümitsizliği atacak, teselli verip, şevkle imana ve islama yönlendirecek güzel tavırlarınızda size muvaffakiyyet dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkese merhaba. Nette gezinirken buldum siteyi. Güzel ve aydınlatıcı yazılar, yorumlar var. Konu başlığıyla belki doğrudan ilgisi yok ama yine de bişeyler yazmak istedim. Kendimizi müslüman olarak kabul eden biz gayler, neden kendimize her anlamda uygun birilerini bulamıyoruz bir türlü? Ya da bana mı denkgelmiyor bilemiyorum. Hayallerimizde sadece bir kişinin olduğu ve aynı yastıkta bir ömür sürebilecek bir hayat istemek çok mu kötü ve hiç gerçekleşmeyecek bir şey mi bu? Nasıl ve neden “bir”leşemiyoruz? Hep hayallerle ve gizlenerek geçecek bu ömür sanırım. Ne zaman olur bilemiyorum ama benim bu ülke adına ümidim var. Er ya da geç bizlerin evliliği için yasal düzenlemeler olacak… Sevgiyle..

      Sil
    2. yorumunuz için teşekkürler. kendi ruhuna ve hayat yoluna denk bir eş bulmak çok kıymetlidir. kıymeti ise hem kazandırdığından hem nadir bulunuşundandır. böyle bir eş insanın saçma hayaller peşinde koşmasını ve hayatını boş işlerde harcamasını engeller. cinsellik dini ve milli kimlik ardında olması gereken sıraya yerleşince daha dingin ve hayata sağlıklı ve olumlu bakan bir algı oluşur. bu kadar kıymetli bir şey ise tıpkı diğer değerli şeyler gibi hayatımızda yerini alır:

      bir avuç hava hem tüm bitkiler alemine hem tüm hayvanlar alemine yaşam nefesini temin eder. aynı o bir avuç hava tüm seslerin naklinde birbirine karışmadan görev alır. aynı o bir avuç hava tüm medya yayınlarının birbirine karışmadan aktarılmasında çalışır, yani çalıştırılır. bu kör sağır ve akılsız havayı bu işlerde aksaksız çalıştıran o bir avuç havayı bedeninize çok uzaklardan getirir, içinizde doğru olarak yerleştirir. bu çok kıymetlidir.

      bir avuç gıda tüm beden için hayatidir. ağızdan girdikten sonra çok ince kanunlarla adım adım uygunlaştırılır, hazmedilir, sonra bedenin eskiyen yerinde doğru şekilde ayarlanarak yepyeni bir hücre olarak yaratılır. cildin düzgünlüğü hücre dizilimin düzgünlüğünü, bu da yenilen gıda üzerindeki harikulade düzgün işlemi gösterir. bu çok kıymetlidir.

      madem bu kıymetler bizde görülüyor. elbette kimliklerimizden doğan irtibatlar da çok kıymetlidir. hem bize kıymet kazandırır hem de sorumlu eder. evet her adımda sorumluluk vardır. zaaf ile bulaşık adımlarımız en güzel hali ile bile mükemmel değildir. öyleyse adımların gittiği yön doğru ise, içinde ihlas iman ve ahiret varsa o zaman sonuç olarak kazandırıcı olur. eksiler artılar muhasebesinde göze alınabilir bir riskle neticeye yürünür. bunu taraflar bir ömür boyu başarabilirlerse ortaya ahiret yurdu yolunda yoldaş Allahın razı olduğu hayatlar çıkar.

      bu ise güzeli veren, gıdayı veren, havayı yollayan, kainatı yönlendiren Allahın kasdıyla mümkün olur. öyleyse talep ve dua ona olur. her başa gelen güzeldir. ya hakikaten güzeldir ya da neticeleri itibari ile güzeldir. bu idrakla güzel bir hayat diler yorumlarınızı beklerim...

      Sil
  5. Allah'ın varlığının işaretleri, delileri ve esması ile ilgili örnekleri okurken hissiyatım güzelleşiyor..

    Allah razı olsun..

    YanıtlaSil