24 Temmuz 2010 Cumartesi

Berat Kandili




قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰىۤ اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ

اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ


Zaman hızla ilerliyor, ömür ise adım adım tükeniyor. 3 ayların başlangıcı Recep ayını noktalamış ve Şaban ayının yarısına ulaşmış bulunuyoruz. 26 Temmuz pazartesi gecesi Şaban ayının 15’ i olan mübarek Berat Kandilidir.

Berat borç ve cezadan kurtulmak demektir. Dini bir terim olarak ise günahlardan temizlenmek, Allah ‘ın affına, rahmetine mazhar olup kurtuluşa ermek demektir.

Kandil geceleri af ve merhametin yoğunlaştığı günler olması yanında özel anlamlar ifade etmektedir Berat Kandili artık Ramazan ayının yaklaştığını müjdeleyen bir kandildir.

Berat Kandili gerçek anlamda Allah’a yönelen kulların af belgesini alacağı, beratına kavuşacağı bir gecedir.

Berat Kandili Kuran’ı Kerim’in Levhi Mahfuzdan dünya semasına indirildiği gecedir.

Berat Kandili yüce Rabbimizin 1 yıl içinde o kul için rızıkların , ecelin, olacak her türlü işin meleklere bildirildiği gecedir.

Berat Kandili namaz kılarken yöneldiğimiz kıblemizin Kabe olarak değiştirildiği gecedir.

Peygamber efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor; ‘Şaban ayının 15. gecesi geldiği zaman o geceyi ibadetle ihya ediniz. Gündüzünü ise oruçla geçiriniz. Zira Cenabı Hak o gece şafak sökünceye kadar dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve şöyle buyurur;
-Yokmu istiğfar eden onu mağfiret edeyim.
- Yokmu rızık isteyen ona rızık vereyim.
- Yok mu bir hastalık veya musibete uğrayan ona derman vereyim.
Bu hitap sabaha kadar devam eder.

Diğer bir hadisi şeriflerinde ise peygamberimiz; ‘Şaban ayının 15. gecesinde Allah’u Teala hazretleri dünya semasına tecelli eder ve Beni kelb Kabilesi’nin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda insanı affeder’ buyurmuştur.

Böyle mübarek geceler Allah’ın tevbe ve istiğfarları çok daha fazla kabul ettiği gecelerdir. baştaki ayeti kerimede yüce rabbimiz; “De ki ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümitı kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki o çok bağışlayan çok esirgeyendir” buyuruyor. O nedenle bu Berat Kandilini fırsat bilelim. Hatamız, günahımız ne kadar çok olsa da Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyelim. Tekrar aynı günahlara dönmemek koşuluyla Allah’a içten yönelip ondan af dileyelim. Geçen sene kandilde aramızda bulunup da sonra vefat etmiş bugüne ulaşamamış yakınlarımızı, komşularımızı düşünüp bizimde yarına çıkacağımızın garantisi olmadığını bilelim. Berat Kandilini Namazla, Kuranla, Duayla, hayır hasenatla, gündüzünde Oruç tutarak değerlendirelim. Yakınlarımızı, akrabalarımızı ziyaret edelim. Eğer mümkün değilse en azından bir telefon edip “Kandiliniz Mübarek Olsun” diyelim. Böyle mübarek günler vesilesiyle mutlaka aramızdaki küslükleri ortadan kaldıralım. Peygamber efendimiz gibi uzun uzun secdelere varıp, orada gözyaşı döküp dualar edelim.

Şimdiden Kandilinizi kutluyor yüce rabbimizden bu gece hepimizin beratını alan kullarından eylemesini niyaz ediyorum.

Kaynak

4 yorum:

  1. bu blog'u 1 buçuk gündür falan okumaya çalışıyorum.

    seni kırmayı istemem Eflatoon ama nedense bütün bu plâtform sanki cemaatin içinde gizli bir eşcinselken eşcinsellliğini kendinden üst kademedeki cemaat üyelerine anlatmışsın da, ya da onlar tarafından keşfedilmişsin de böyle bir oluşuma başlamışsın gibi duruyor. (bir nevi bakın 'üstlerim' ben doğru yola ulaştım, şimdi de kendim gibileri de ulaştıracağım, çabalıyorum gibi)

    veya da 'köklü' bir cemaatin eşcinselleri 'doğru yol'a ulaştırma kapsamındaki bir projesi gibi duruyor. (evlenin ama gaylerle görüşmeyin vs)(bu tarz kurumların kollarının ne derece uzun olduklarını iyi biliyoruz, zira başımızda bile onlar varlar.)

    yazılanlar samimi durmuyor. iftar öncesi verilen "iftara doğru" vb isimli programlarda görülebilen o yapmacık tavır var bana kalırsa.

    ya da şu ünlü dershanelerin 'ev'lerindeki "haydi çocuklar/gençler, namaz vakti, sohbet vakti, ders vakti! hep beraber doğru yol'a ulaşacağız!" tavrı var. bu çok itici.

    istiklâl marşı'nı okurken gözyaşlarına boğulan küçük bir kız çocuğunu delicesine alkışlayan bir RTE gibi duruyor. (gerçekte oldu mu bilmem ama çok ironik bir örnek olduğu ortada).

    dinle çok alakası olmayan yazıların gerçekten okunası ve aaa ben böyle bakmamıştım dedirtti bana gerçekten de. ama şu 'islâm olmak' deyişinle alakası olan yazıların samimiyeti tartışmalı. yazılan yorumlarda görüyorum, çoğu kafası karışmış ve bahsettiğim anlatım tiplerine de âşina insanlar. ayrımcılık yapma niyetinde değilim tabii ama öyle olmayanları ve bu oluşumu 'acaba ne diyor bu insan/lar?' diye gelip okuyanlar da vardır eminim. (en azından ben varım) ve o kişilerden biri olarak bunu yazdım.

    bu blog'da savunduğun/uz fikirleri ateş ve barut gibi düşünüyorum; yan yana koyma taraftarı değilim. çünkü islâm'ı ve eşcinselliği beraber yaşamaya çalışmak bir insanın hayatındaki en büyük çelişki olacaktır bence. çelişkiler de yalanları ve aldatmayı getirir. (evlilikte karısına/kocasına, bekârken ailesine/arkadaşlarına, islâm'ın günahlarını [bence günahın büyüğü küçüğü olmaz] beraber işleyip sonra namaz kılmaya gidip allah'a yalan söylemekten bahsediyorum). yalanlarla, kendimi ifade edememekle ve bunalımlarla dolu bir hayattansa aşırılarda olmayan, 'insan' bir gay olmayı tercih ederim. bana kalırsa allah katında da bu daha çok saygı görürdü. yalancıyı kimsenin seveceğini düşünmüyorum.

    bu bir blog hakkında yazdığım en uzun yazıydı. büyük bir kısmının beni nasıl hissettirdiğini betimlemekle geçirdim farkındayım ama kendi fikirlerimizle var oluruz. ben de kendimden bir iz bıraktım blog'unda. bu yorumu onaylayıp fikirlerimin yankılanmasına izin verirsen ne mutlu bana.

    teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. blogumu okumanıza sevindim.

    eğer eşcinsellik kavramı ülkemde haklarını elde etmiş olsaydı, bir takım değerler ellerinde bulunsaydı, yukarıdaki teorilerinize ihtimal bulunur ve ben bir nevi manevra yapıyor ve insanları cezbediyor konumunda olabilirdim. oysa bu ülkenin kara koyunu olmuş, yok sayılmış, varolduğu halde görmezden gelinmiş bir kimliğim olarak elbette "ben de buradayım!" diyeceğim.

    sizin geçmişinizi bilmiyorum, neyi yapmacık buluyor ve buna nasıl karar veriyorsunuz, onu da bilmiyorum. sizdeki samimiyet ölçülerini de zevkle yorumlarınızda okumak isterim.

    dinle alakası olmayan yazılarımı okunur bulmuşsunuz. ama benim dinle alakası olmayan yazım yok. hepsinde alt metin, dini milli ve cinsel kimliklerin uyumla taşınabilmesine bir şevk oluşturmaktır.

    siz ise bunun çelişkili olacağını söylüyorsunuz. cinsel kimliği değiştiremeyeceğimize göre dini kimliğimizin üstünü mü örteceğiz? bu bizi daha mutmain ve istikametli mi yapacak?

    yalnız tek kimliğimizle, ölüm karşısında durumumuz daha kötü olmayacak mı? sadece cinsel kimlikle yaşamaya çalışılırsa, ortaya çıkacak kimlik bunlımını ne yapacağız?

    işte bu ve benzeri onlarca sıkıntılı ve biz eşcinseller için helak edici sorunların kendini bilmek ve bulmakla çözüleceğine inancım beni bu bloga yöneltti. ben blog sayesinde karanlık gecesi aydınlanacak ve intihardan vazgeçecek bir eşcinsele tahammül noktası olabilirsem maksadıma ulaşmış olurum.

    burada ne cinsel hayata girin ne de girmeyin deniyor. cinsel hayatı özendirmek yada şekil vermek gibi bir amacım yok. tıpkı dini hayatı şekillendirmek gibi bir gayretim olmadığı gibi...

    ortada olan kendini tanımak ve tüm kimlikleri ile uyumlu yaşamaya bir adım olmaktır. bunu başaranlar az değil... niye seslerini çıkarmasınlar? niye katkı yapmasınlar? niye bu kalabalık-sessizlik hiç konuşamasın?

    bir kişinin samimiyetinin en gerçek test edilişi ancak zamanla olur. başlarken bahsettiği ile zaman geçip amacında muvaffak oldukça ve meyvelerini aldıkça eğer tavrı değişmiyorsa bu benim için samimiyettir.

    yorumlarınızla yardım edin duanızla yanımda olun ki, ben de öyle olayım...

    YanıtlaSil
  3. kendi adıma konuşmam gerekirse;kimse için burada bir şey yazmıyorum.eflatoon un yazdığı samimi ve değerli yazılarını kalb ve aklım tetkik ederek kabul ediyor.burada kimse kimseye yalakalanmak,duyulmak istenilen şeyleri anlatılma çabası yok.burada çoğu embesillerin yapmadığı (küçük de,az da olsa) bir ambians oluşturuyoruz.inancı olan burada inancına uygun olan şeyleri paylaşır,inancı olmayan da gider kendine uygun yerde debelenir..tercih....'!ve ben bu blogu tanıdığım andan şu ana kadar beni yiyip bitiren çoğu negatiften azade oldum ve bu ana kadar hiçbir kimse bana böyle pozitif anlamda yardım edemedi...biz kimseye zorla bir şey kabul ettirme çabasında değiliz.her kuş kendi sürüsüyle uçar..bu söz yeter de artar bile düşünen için...

    YanıtlaSil
  4. Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Bu Medrese-i Yusufiye'de Ders Arkadaşlarım!

    Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin proğramı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr'in kudsiyetindedir.

    Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat'ta herbir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur'anın sevabı yirmibine çıkar.

    Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyali-i meşhurede onbinler, yirmibin veya otuzbinlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'anla ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.

    Said Nursî

    kaynak

    YanıtlaSil