12 Mayıs 2009 Salı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'ndan...

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, 12-15 Mayıs tarihleri arasında, İstanbul Ceylan İnter Continental Otel’de yapılacak “Dinî bilginin kaynakları, üretimi ve yenileme yöntemleri” konulu toplantı öncesi açıklamada bulundu:


"Avrasya coğrafyası büyük bir tarihi mirası omuzlarında taşıyor. Yarına umutla bakan, özgüveni olan insan unsuruna sahip. Bizim için ayrı bir umut ve heyecan kaynağı..."

Bardakoğlu, yarın yapılacak İslam Şurası'na 42 üye ülkeden 80'e yakın dini liderin katılacağını hatırlatarak şunları söyledi:

"Bu sizin için de bizim için de büyük bir buluşma. Lütfen bu dini liderleri yalnız bırakmayın. Yakalayın konuşun konuşturun ve o ülkelerin birikimini sorunlarını onlardan dinleyin. Emin olun 70-80 önemli misafirin her birini dinlediğinizde zihninizde çok güzel bir Avrasya kültürü, birikimi umutları ve heyecanı oluşacaktır. Bu heyecanı umutları taşımassak şura sahipliğini bu kadar zevkle yapmayız. Bu şura ilk olarak 1995 yılında toplanmaya başladı. Farlı ülkelerde de toplandık ancak misafirlerimizİstanbul'da toplanmak istediklerini ısrarla belirtince son 3 toplantıyı da burada organize ettik. Bu şuranın amacı birbirimiz anlamak ve dinlemektir. Ortak aklı, ortak çözüm yolları aramaktır. Kimsenin iç işlerine, dini idaresine, din hizmetlerine müdahale etmesi, yön vermesi, şekil vermesi gibi bir düşünce asla söz konusu değil. 42 ülkenin dini lideri burada eşit dini idare mensupları olarak toplantıya katılacaktır. Hiçbirimizin diğerine ağabeylik yapmasına ihtiyaç da yoktur. Hepimizin ağabeyi bilgidir,ortak akıldır, ortak bağlarımızdır bizi bir araya getiren odur."


Şura'da bu yıl konuşacak konuların başında Dini bilginin kaynakları, üretilmesi, yenilenmesi ve paylaşılması olduğunu ifade eden Bardakoğlu, "Bizim özgüven kazanmamız, bu coğrafyanın tarihi kültürel bilgi zenginliğini fark etmemiz, hem bize özgüven kazandıracak hem de dış telkinlere, yönlendirmeler karşı daha direnç katacaktır. Bu durum tespiti yeterli değildir. Biz bunu bir adım ileri götürmek yeni bilgilere ulaşmak, üretmek ve biliyi yenilemek zorundayız. Bizde İhya ve tecdit vardır. Her şey bozuk, her şeyi yeniden inşa yoktur. Mevcudu sürekli yenileyerek, eksiklerini gidererek ileri gitme vardır. Sahip olduğumuz hazinenin farkına varıp, bu hazineden hareketle yeni çağa uygun yeni dini bilgiler üretmek, yeni metotları kullanıp yeni ufuklara koşmak zorundayız. Bunu yaparken bir rastgelelikten kurtulmalıyız. Dini bilginin rastgeleliği bizi birbirimize düşürür, din üzerinde yanlış planlı program toplumu rahatsız eder. Dini bilginin yönetilmesini, bilimin metodolojinin ışığında dini bilginin sağlıklı birşekilde üretilmesini kastediyoruz. Bu niçin önemli çünkü din biliminde metodolojiyi üreten bu coğrafyanın insanlarıdır. Kuran-ı hadiseleri anlamada hatta diğer dini bilimleri anlamada metodolojiyi bulan, geliştiren ve bir metot üzerine bunların olması gerektiğini dünyaya ispatlayan hep bu coğrafyanın insanları olmuştur" şeklinde konuştu.

Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bardakoğlu, "Toplantının konusu belirlenirken özellikle Avrasya çoğrafyasında İslam bilincinin azaldığı konusunda bir tehdit mi sezildi" şeklindeki soruya, "Aslında dini bilgi, dinden uzaklaşmayı önleyen değil, din üzerinde düzgün düşünmeyi konuşmayı sağlayan bir alandır. Burada İslam'dan uzaklaşmayı önlemeden ziyade bu coğrafyadaki din üzerine din adına dinle ilgili konuşmaların bir metodunun zenginliğinin derli topluluğunun olması gerekiyor. Bilginin olmadığı yerde o boşluk duygu ile ve farklı amaçlarla çok kolay dolabilir. Bu gün Orta Asya'da çok kadim eski dini bilgisi okulları, medreseler var. Yeni açılmış okullar var. Din adına bu ülkelere verilen bilgilerin tartışılması lazım. Bilginin sakıncalısı ve yararlı şekilde ön yargı ve ayrım yapmaksızın öncelikle din adına ne biliyoruz, ne kadar sağlıklı biliyoruz bunları konuşmamız lazım. Ülkemizi ve birikimini önemsiyoruz. Biz sadece bu gün değil dün de dini bilgiyi önemsedik." şeklinde yanıt verdi.


İslam dini sadece bu tür acılardan sonra birbirimize sabır, merhamet, metanet, başsağlığı dilemek için olmamalıdır. Din sadece cenaze namazını kıldırmak, acıyı paylaşma ve dua etmek olmamalıdır. Din biraz da bu tür acıların yaşanmasını önlemelidir. Toplumda bir merhamet eğitimine ihtiyaç var. Merhametin kaynağı yüce rabbimizdir. Bir yerlerde demek ki yanlış yapıyoruz. Hem imam kardeşimizin, hem de Mardin’de katliamda şehit olan kişilerin geride bıraktığı yetimlere ve insanlara sahip çıkmamız gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak da biz üzerimize düşenleri yapmayı amaçlıyoruz. Merhameti, karışlıklı sevgiyi, saygıyı, toplumda yaygınlaştırmamız gerekiyor. Kalplerimizin biraz yumuşaması, katılaşmış, taşlaşmış kalplerimizin yumuşaması gerekiyor. Bu feodal yapı, töre ile açıklanamaz. Benzer katliamı batıda hali vakti yerinde insanlardan da çıkıyor. Demek ki sorun iç dünyamızda, iç dünyamızı imar etmeden sözlerin ve binaların önemi kalmıyor. Dinin bir merhamet dini olduğunu anlatan insanlara ihtiyaç var.”

---------------------------------------------------

İslam dininin hükümlerini bu kadar metodolojik değerlendirebilen ve akademik kariyeri ile birlikte manevi makamını yürüten sayın diyanet işleri başkanının yukarıdaki ifadelerine bu vatanın eşcinsel vatandaşlarının ihtiyacı büyüktür. ifadelerindeki net tavır, bireysel hürriyet arayışı ve islama dost olmak konusunda çok güzel teselliler ve yürenklendiren bir şevk veriyor. Dileğim bu tavrı eşcinsellik kimliği ile ilgili şurada da sürdürsün...

9 yorum:

  1. Eflatoon,
    "...çok güzel teselliler ve yürenklendiren bir şevk veriyor" diye yazmissin. Bu sevki ve umudu aciklamanin neresinden aldin anlayamadim dogrusu.
    Neredeyse tam bir koca sayfa aciklama,
    fakat icerisinde bir cumlelik,birak bir cumleyi bir kelimelik bir kisim bile escinsellerin icerisinde bulunduklari belirsiz ve karanlik duruma ayrilmamis:(

    Escinsellik kimligi ile ilgili şura hakkindaki "DiLEGiNE" katilmaktan baska bisey gelmiyor elimden.
    Bakalim daha ne zamana kadar dileklerle,hayallerle devam edicez:(
    Yuce Yaradan'a emanet olun! babay.

    YanıtlaSil
  2. Eflatun,
    diyanet bir başlangıç yapabilir fakat, çok iyi biliyoruz ki, bu ülkede diyanetten daha etkili başka dini oluşumlar var ve çok daha etkililer.
    Açıkçası, Fethullah Gülen'den çıkacak olumlu bir cümle rüzgarın tüm yönünü sizin lehinize çevirmeye yeter de artar.
    Ve tabi sonrasında Zaman, Sızıntı, Aksiyon olumlu yazılar girip eşcinselliği aklarsa toplumda aklanırsınız.
    Diğer türlü (halk tabiriyle), Kim takar diyaneti, diyebilirim.

    YanıtlaSil
  3. @cansin koray
    bir karar merciinin hükmünü verirken hassas olduğu maddeleri sıralaması ve bu maddelerin uygulanmayışından madur olan eşcinselliğin kendi hakkında yapılacak bir şurada hassasiyetini göstermesi çok normaldir.

    "Avrasya, Yarına umutla bakan, özgüveni olan insan unsuruna sahip". bu unsurun içinde en çok teselliye biz muhtaç değil miyiz? bu cümlenin iddiadan öteye geçebilmesi ancak eşcinselin yarına umutla bakabilmesi ve özgüveni ile mümkün.

    " Bu şuranın amacı birbirimiz anlamak ve dinlemektir. Ortak aklı, ortak çözüm yolları aramaktır." elbette bu elele gayretin en önemli halkası da eşcinsellerdir. yoksa ötekileştirilmiş ve hiç varlığına kıymet verilmemiş bir kesimin hakkında hüküm vermek tutarlı olamaz.

    "Her şey bozuk, her şeyi yeniden inşa yoktur. Mevcudu sürekli yenileyerek, eksiklerini gidererek ileri gitme vardır. Sahip olduğumuz hazinenin farkına varıp, bu hazineden hareketle yeni çağa uygun yeni dini bilgiler üretmek, yeni metotları kullanıp yeni ufuklara koşmak zorundayız." bu bakış açısı en çok eşcinsele yararlıdır. bu vatanın eşcinsel evladının lanetlenmeden, varlığını hiçe saymadan birey kıymetini verecek düşünce bu değil midir?

    "Bilginin sakıncalısı ve yararlı şekilde ön yargı ve ayrım yapmaksızın öncelikle din adına ne biliyoruz, ne kadar sağlıklı biliyoruz bunları konuşmamız lazım." bu ifadeler halkın bildiğinden farklı bir havas davranışını ortaya koyar. nitekim tarih de eşcinsellerin varlığı konusundan ucundan köşesinden bugünden farklı bir tablo çizmektedir. bunun netleşmesine gösterilen cesaret takdir edilmelidir.

    "Toplumda bir merhamet eğitimine ihtiyaç var." bu ifadenin çok kapsamlı olduğu görülüyor. merciilerin bu toplumun içinde münferid saldırdan çok daha fazla her yıl ölüm gasp vs ağır suçların hedefi olan eşcinsel kesime bireysel haklarını temin ederken aynı zamanda, eşcinsel olan olmayan her bireyin de nefret suçlarından sakınabileceği bir merhamet eğitimine ihtiyacı var.

    "Merhameti, karışlıklı sevgiyi, saygıyı, toplumda yaygınlaştırmamız gerekiyor." en etkili bunu yapabilecek olan kesim eşcinsellerdir. eğer kalplerinde imanın özelliği olan sevgi ve merhameti yerleştirirseniz, girişgenlikleri ve gayretleri bu ifadeyi toplumun heryerine taşır.

    her talep edilen özgürlük ödev ve külfeti de yanında getirir. eşcinsel kelimesinin anlamının iman ve islamla yanyana gelebilmesi için toplumla birlikte eşcinselin de toplum değerlerine ve çizgilerine hassas olması gerekiyor, bunu öğrenmesi ve hayatına yerleştirmesi gerekiyor...

    @yuksek ökçe

    senin de hissettiğin gibi bu uzun bir süreç. borsa tabloları gibi inişli çıkışlı iyi - kötü örneklerin hayata aksedeceği bir süreç. hantal ve yavaş görünse de süreç sonunda dönüp bakıldığında yol katetmiş olmak tüm yorgunluğa değer. sadece anlık değişimlerle yanılmamak için ne istediğimize tekrar bakmak lazım: "ya eyyühennas!" hitabı karşısında eşcinsel de yerini alsın, kendini lanetli zannedip, ahiretine zarar verecek ve ölümden sonrası hakkında hiç teselli veremeyen yollarda ömrünü telef etmesin, kendi ruhunda "eşcinsel" kelimesini idrak ettiği anda Allahdan ümidini kesmesin.

    bu süreç için dağları kum tanesi yapıp da taşımak gerekse yine geri durmamak lazım. çünkü neticesi bekaya bakıyor. baki alemden küçük bir nur, baki olduğundan fani dünyadan ağır çeker...

    YanıtlaSil
  4. Evet Eflatun, çok uzun bir süreç, belki de kıyamete kadar sürecek.
    Ali Bulaç-Bülent Ersoy polemiği de bunun en net göstergesi.
    Müslüman ve Eşcinsel olsaydım, kendisine fena halde darılırdım.

    YanıtlaSil
  5. hem kendi blogunda hem burada sizin gibi destekleyen insanlar varoldukça bu hakikat yolunda kimseye darılmaya gerek yok. sadece zamana ihtiyaç var...

    YanıtlaSil
  6. 12-16 ekim 2009 da 4 komisyonun aynı anda farklı salonlarda tüm gün aktiviteleri ile yapılacak olan 4. Şura halka ve basına kapalı, müzakere ve tebliğ sunanlara açık olarak yapılacak.

    bir nevi alimlerin kendi aralarında bir ortak payda oluşturması için düşünülmüş olması güzel. ileride açılımlarla başlayacak cinsel kimlik bilinci için güzel bir adım.

    ama zenciler hakkında bir konferansa hiç zenci çağrılmaması abes olduğu gibi konu hakkında söylemi belli kişilerin aynı şeyleri söylemesi ise adım attırıcı değil malumu ilan olacaktır. oysa şura aktivitesi resmi gazetede yayınlanış hali ile amacı:

    bilimsel yeterlikleri ve dini hizmetleriyle tanınmış olan bilim ve din adamlarının katılımıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca yürütülen hizmetlerin geliştirilmesi konusunda görüş oluşturmaktır.

    yani Diyanetin yürüttüğü bir hizmet var. T.C. vatandaşı herekese hitab eden bir hizmeti var. kurumsal olarak eşcinseller de muhataptır. lakin hizmeti tam net olmadığından geliştirmek de müşküldür. sanırım onun ruhani desteğe muhtaç vatandaşların dini kaynaklara ulaşmakta ne denli önemli bir konumu olduğu altı çizilse, eşcinsellere hizmetin de bu dairede nasıl geliştirileceği ortaya çıkar. cinsel kimlik bilincinin toplumda yerleşmesi ve homofobiye karşı bilinçlenmesi açısından diyanetin üzerine düşeni layıkı ile yapacağını umut ediyorum.

    hem bu adımlar sonraki halka açık adımların başlangıcı olarak ortak bir söylemi geliştirecek gibi görünüyor. böylece dini ifadelerle birlikte anılan ama homofobik ifadeler de kullanıp bu yurdun dindar evlatlarını avrupa dinsizleri gibi gösteren homofobik bazı kimselerin de sınırlanmasını sağlayacaktır.

    YanıtlaSil
  7. Eflatoon'cum artık gayislam.com-net almanın sırası gelmedi mi?

    YanıtlaSil
  8. geldi de geçiyor bile, ama suç, ucuzcu genlerimde!

    desteğin için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  9. Cuma hutbesinde çok güzel mesajlar vardı:

    PEYGAMBERİMİZ VE MERHAMET

    Aziz Kardeşlerim!
    Allah Teala, Kur'an-ı mübininde mealen şöyle buyuruyor:
    “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”1
    Sıkıntıya düşmemizi istemeyen, mü'minlere karşı çok şefkatli, çok merhametli bir Peygamberimiz var.
    Rabbimiz, yine Kura'n-ı Keriminde, O'nu “Alemlere rahmet olarak gönderdiğini”2 bildiriyor.
    Demek O'nun rahmet mesajı, bütün alemleri kuşatıyor.
    Peygamberimiz, yine Kuran-ı Kerim'de, “Üsve-i hasene” yani “güzel örnek” olarak niteleniyor.
    O, hayatıyla güzel örnek olmuş ve elinden tutan insanlara en güzel insanlık erdemlerini kazandırmış.
    Ona bakarsak, önümüzde güzel örnek görürüz, O'nun elinden tutarsak, O bizi, güzel insan olarak eğitir.
    O, insanlığın öğretmeni, insanlığın mürebbisi.
    Eğer O'nun elinden tutarsak, gözümüzü kulağımızı O'na yöneltirsek, bize vereceği ilk öğüt, herhalde, şefkatli, merhametli bir insan olma, rahmet insanı olma öğüdü olacaktır.
    O, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bir kavimden, pırıl pırıl yürekleri olan bir toplum inşa etti.
    Bugün de O'na yönelirsek der ki bize:
    -Elinizden ve dilinizden başkaları zarar görmesin.
    Der ki:
    -Ayıpları araştırmayın. Haset etmeyin. Kin tutmayın. Birbirinize lanet etmeyin. Kimsenin gizli hallerini araştırmayın. Katı kalpli olmayın. Kibirli olmayın.


    Der ki:
    -Merhametli olun. Birbirinizi sevin. Mütevazı olun. Birbirinizin dertleriyle ilgilenin. Birbirinizin hatasını düzeltin, birbirinizi arındırın. Hediyeleşin. Selamlaşın birbirinizle.
    Alır ve yoğurur yüreklerimizi merhamet duygularıyla.
    Anne babayı yoğurur, evlatları yoğurur, eşleri yoğurur, gençleri, yaşlıları yoğurur…
    Der ki:
    -Komşun aç yatarken sen tok uyuma.
    Der ki:
    -Çalıştırdığın insanın ücretini teri kurumadan ver.
    Der ki.
    -Susuz kalmış hayvana su veren insan cennetlik oldu.
    Der ki:
    -Cennet annelerin ayağı altındadır.
    Sorar insanlara:
    -Bugün bir yetimin başını okşadın mı? Bugün bir açı doyurdun mu? Bugün bir hastayı ziyaret ettin mi?
    O bitmez tükenmez bir sevgi ve merhamet çağlayanıdır.

    Değerli Kardeşlerim!
    Bir Kutlu Doğum haftasına daha yaklaşıyoruz. Aslında her gün, her hafta, her ay, Sevgili Peygamberimizle birlikte yaşıyor gibi bir hassasiyet içinde olmamız gerekiyor. Böyle özel haftalar ise, bu yakınlığı daha diri hale getirmek içindir. O'nun elinden yeniden tutmak ve gönlümüzü O'na açmak içindir. Kişiliklerimizde O'na daha çok benzemek içindir. O'nun güzelliklerini kuşanmak içindir.
    Şiddetin, acımasızlığın, savaşların kol gezdiği bir dünyada, en acil ihtiyaç, Muhammedi bir merhamettir, şefkattir, diğergamlıktır, muhabbettir. Yaratılan her şeye rahmetle yaklaşmaktır.
    Bunu, en öncelikle, Rahmet Peygamberinin izinden gidenler yapacaktır.
    O sebeple, yüreklerimizi O'nun mektebinde eğitmek ve her birimiz, O'ndan aldığımız ışıkla rahmet insanları olmak, rahmet toplumları kurmak durumundayız.
    Hutbemizi, Efendimiz(s.a.s)’in bir hadisi şerifleriyle bitirmek istiyoruz:
    “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olmazsınız.”3

    KAYNAK

    YanıtlaSil