28 Mayıs 2013 Salı

Nefretin Hedefi Olmak 2


eşcinsellikle ilgili bloglarda ne kadar farklı sesler var. bir şey diyeyim diye şöyle okumaya başladım. her renkten fikir zaten yazılmış. karar vermiş olanlar için zaten bir şey söylemek gereksiz. kararsız olanlar, eşcinsellik ve din bahsini bir arada nasıl beraber düşünebilirim deyip araştıranlar için bir paylaşımım olsun dilerim:

dini kimliğimi tüm kimliklerimin üstünde tutan bir hayatım oldu. dolaptan çıkma sıkıntılarını yaşadığım günlerde hepimiz gibi kendimi yalnız hissettim. fırtına durulup hava açtığında hayat algısı bana benzer arkadaş çevremi etrafımda buldum. 

bir arkadaşımın kendini lanetli hissedip, etrafındakilerden onay arayan acıklı hikayesini duyunca çevremde dini konularda ihtisas yapmış kimselere de meseleyi açma konusunda bana ilham verdi. çünkü aylarca ağlaya ağlaya aldığı karar sonunda hristiyan olmaktan başka çare bulamamıştı. bir kitap yazacak kadar belge elinde vardı. ama hepsini sıksanız belli ve malum eşcinsel algısından başka bir şey değildi. ben bunu yüsek fetva kurulundan ilmine hürmet duyduğum kimselerle paylaştım. bugüne kadar hep konuşmaya başlarken "eşcinsellik hakkında din ne diyor?" diye başlanmıştı. oysa ortada böyle bir durum var, genç bir müslümanı siz güya eşcinsellikten vazgeçirmek için ona baskı yaptıkça aslında islamdan olan bağını kırmış oluyorsunuz." deme fırsatı buldum. cevap şaşırtıcıydı. "olmaz öyle, elbette islama sarılmalı, ahiret tesellisinden istifade etmeli,Allaha güvenmeli,elden geldiğince dini hayatını yaşamalı" deyince ama pratikte bu kadar lanete hedef olunca bu nasıl olacağına iş geldi. lanet bahsinin aslında korkutmak ve vazgeçirmek için bir yorum olduğunu belirtince, beceriksizce mahvedilen pek çok güzel mesele gibi bunun da ziyan edildiğini anladım. işin daha garibi, diyanet camiasında, hafızlar ve hocalar arasında onca eşcinsel kimlik taşıyan insandan hiç kimseyi tanımıyor olmalarıydı.bilmiyorlar. hiç komşuları yada meslektaşları olmamış zannediyorlar. bu konuda bir kaç doktora tezi de hazırlandı. ama şurada eşcinsel terapisinden kazanan sermaye bunun ilan edilmesine engel oldu. 

islam, insanın milletine cinsine bakmaz, onun ahirette ebedi saadetine bakar. bunu talep edenler onu takip eder, takip etmeyenler de herkes gibi ahirette tek tek hesaba çekilinen o gün, durumunu bizzat Allaha arz eder. o açıklamanın hükmünü de Allah bizzat kendisi verince tüm kainata da ancak tasdik etmek düşer. yani sen buna hazır mısın? verilecek cevabın var mı? başkasına değil kendine bak!

yine de Allah bazı şeyleri birbirine bağlayarak bazı hareket düsturları ortaya koymuş. bunlar içinde en pratik olanı ve benim en sevdiğim kişinin bu asırda her türlü ifadeden sıyrılıp bizzat kendini ifade edebilme hürriyeti... eski çağlarda millet ve cinsiyet, varlık yokluk kadar önemli olabilmiş. oysa artık birey kendi yetenekleri ile ortada durabildiği örnekler çokca görünüyor. öyleyse aileden vatana kadar her milli kimlik artık belli bir yerde tanımlanmalı. cinsel kimlikler de keza artık kısmen dik durabiliyorlar. bunun en önemli sebebi arkadaş gruplarının birbirine son derece sıkı ve güzel bir dayanışma ile destek verebilmesi. bu formül, ahiret için de uygulanıyor. ibadet eden, duasında tüm sevaplarını arkadaşlarının amel defterine bağışlayan bir birey günahlarını tek tek yazarken, sevaplarını tüm kendine edilenler kadar çokca kazanabiliyor. sol tarafta ne olursa olsun bir bir artarken sağ tarafta yazılanlar arkadaşları adedince artıyor. düzgün ve devamlı ibadetin bir sırrı olan bu kazançla ahirette hiç bir sünni, alevi, türk, kürt, çingene, travesti, eşcinsel yada başka kimliğin yüzü yerde kalmayabilir. 

lakin birey yalnız hisseder, kendisine ümitsizlik aşılanırsa bu bir süre sonra tüm kimliklerden yılmasına, mutluluğu ve hayat şevkini kaybetmesine sebep oluyor. Allahın affetmeyeceğini söylediği üç günah Allahı yok saymak, şirk koşmak ve ümidini kesmek olduğunu söylüyor. ümitle ilgili ciddi bir sınavdan geçiyoruz. oysa eşcinselin zaten alacağı çok, kendisine yapılan haksızlıklar çok, potansiyel olarak zaten haklı durumda, eğer ibadetle ahirette de duruşunu gösterebilse "boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını alacağı o dehşetli günde" kendisine iftira atan, alay eden, ezen, nefrete hedef edenler zaten "var olmaya idik" diyecekler.

sonrasında hemen cinsel fiillere soru geliyor. eşcinsel deyince uçkur düşkünü muamelesi yapılmasını da abes buluyorum. kadın dendiğinde fahişe akla gelmesi nasıl abes ise, anne kızkardeş ve hayat arakadaşı akla gelmesi asıl olması gereken ise eşcinsel denince de kardeş ve akraba akla gelmeli, mahrem hayatı onun izzetidir. hiç kimseyi casuslayamazsın, itham edemezsin. özel hayatın masuniyeti zaten ifade edilmiş. bu sebeple eşcinselin kendi maddi gelirini alıp, akraba ve ailesinden ayrı durmasını, onlarla sevgi dolu ama mesafeli bir bağ kurmasını tavsiye ediyorum. 

zannederim orta yaşla beraber hayatın risklerine karşı duyarlı hale gelen insanlar uzun süreli ilişkiye kıymet veriyorlar. bu sadece avrupalı eşcinsellerin değil, tüm insanların önemli bir talebidir. enerjisi yerinde kendinden emin bir gencin kendi kimlikleri hakkındaki davranışları bir kesime örnek olamaz. nitekim doğru rol-modeller ortada çoğaldıkça bu konuda da karmaşanın son bulacağını görebiliyorum.

size Kur'andan ayetleri alıp meallerini başınıza vurmak isteyen haddini bilmezler çıkarsa, karşılarında dik durun, "o ayete biz iman ediyoruz, mealine değil!" deyin, hem bir kaç ayet değil, tüm Kur'an bize bakıyor. her ayet bize bakıyor. bizi tenkit edenlerin yaptığı gibi dengesiz ve ölçüsüzce değil, her zamanki ve her konuda olduğu gibi Kur'ana hizmeti de elimize aldığımızda en iyi yaparız. diksiyon, mahreç, tecvid ve tüm okuma tekniklerini en iyi şekilde başarırız. Kur'anı yaşama bahsini de en iyi biz yaparız. çünkü böyledir diye dayatmaz, her konuda olduğu gibi en güzeli bulmak için kardeşlik çevremizle arar, paylaşır, tüm onurumuzla ifade ederiz. o hassas naif ruhun ve kıymetli yeteneklerin karşılığının ebediyet olduğunu en iyi biz hissederiz.

dua bağı ile kaynağından kana kana imanı içen tüm kimlik kardeşlerime bereketli istikametli, sevgi ile dolu, nefretten uzak bir ömür dilerim...