2 Eylül 2010 Perşembe

insanlığa Anne olmak



kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir demişler. himmeti, şefkatinin dairesi ne denli geniş ise insan o kadar büyüktür. büyüklüğü oranında da şefkat gerekir. zaten kendisinden büyük kelimeler ve ataklardan ziyade büyük şefkat beklenir. eli nereye yetişirse ve gidinceye kadar geniş bir şefkat dairesini insanlığa açabilen Allahın rahmet arşına bakabilir. buna bazen sıradışı ferdler bazen de sıradışı olaylar sebep olur. doğru yerde doğru anda bulunan o neticeye tanık olur. neyin küçük neyin önemsiz olduğu kaybolur. çünkü bir an o ebedi şefkatin parlak ışığı altına giren artık kainatı şefkat güneşinin nasıl aydınlattığını görmüş olur. dayanağı kalmamış, iç titreyerek sığınan kulların çaresizliklerine bir çare olmak, onlara ümit olmak yeri gelir tüm hazları geride bırakır.

bu güzelliği incelemek ve cezbedici tadına varmak için insan olmak kafidir. o sebeple en beklenmeyen dinlerden milletlerden ve kimliklerden o hamiyeti gösteren örnekler çıkabilmektedir. tüm hamiyet sahipleri içinde en büyüğü, hamiyetini dünya rahatlarından öte insanlığın ebedi geleceği için harcayan, bütün mahlukatı içine alan bir şefkatle onları temsil edebilen, onların gelecekleri hakkındaki üzüntü ve endişelerini kainatın sahibine ifade edebilen Peygamberimizdir(A.S.M). bu muazzam ibadet haline deniz gibi bir rububiyet ile cevap veren, kelamı ile müşerref eden Kainatın Sahibidir. birbirine karışmayan iki deniz gibi kendisini hep ibadet tarafında edeb ile tutabilen hayatındaki kaliteyi, şık tavrı göstermiş olur.

baktığında, temsil ettiği kullar olarak, vahdetin umumi emirlerinden ızdırap duyanları, genel yargı ifadelerine uymayan ve bu sebeple ortama uyamayanları, şefkatten ayrı düşmüş, bahtı yaver gitmemişleri görür. eğer küçümserse o dünyalık macera orada kapanır, eğer yaptığının doğruluğuna inanırsa, kalplerin sahibi Allah, kendi razı olduğunu insanları dahi ondan razı ederek gösterir.

bu vatanda hayatın darbesini yemiş dini kimlikler vardır. kendini ifade edememiş, hak tanınmamış, etiketlenip, itham edilmiş, kötü muameleye hedef olmuş bu kimliklere bir muhatap lazımdır.

bu vatanda itilip kakılmış milli kimlikler vardır. uzun uzadıya şikayetlerini dinleyecek, anlatırken ağlayacak, içini dökünce dinleyeni kendisi gibi bilecek bu kimliklere bir sığınak lazımdır.

bu vatanda kendisine hakk-ı hayat bile verilmemiş, aşağılanmış, cahil bırakılmış, hep ayıplanmış cinsel kimlikler vardır. cinsel kelimesi bile geçince onlar hem mahzun hem mahçup olurken, onları itham edenler saldırganlıklarına sebep olarak onların o çekingenliklerini söylemek edebsizliğini gösterirler. sürekli taciz altında neyin doğru neyin yanlış olduğu kaybolurken kendi ahlak paydasını bile oluşturmasına müsaade edilmeden hayat çarkında öğütülür kullanılır, tüketilir ve yeniden varedilirler. bazen bir şeyi ümid edebilmek bile bir hedef ve kalite anlayışını ortaya koyar. bazıları ise o denli acizleştirilir ki, artık ümid etmeyi unuturlar. o tükenmişlikleri içinde bebek masumiyetine geri dönerler.

işte bu bebeklere, yaralı evlatlara şefkat edecek, ümit verecek, şakağını okşayıp, gözyaşını silecek, iç çekişini dinleyip ona sarılacak bir anneye ihtiyaç var. adımlar küçük olsa da onları bir Seyreden var. işin kıymeti ağlayandan değil, şefkat edenden değil, bir İzleyenden geliyor. şefkatin ışığı parladığında orada olmaya ihtiyaç var.

zenci beyaz ayırmadan, sünni alevi ayrıştırmadan, türkü kürde kıyaslamadan, kızı "diğeri" ;eşcinseli "öteki" yapmadan hepsine sarılmaya ihtiyaç var.

insanlığa Anne olmaya ihtiyaç var...

2 yorum:

  1. aslımız olan nur-u muhammedi gibi şefkatle kucaklamaya ihtiyacımız var ötekileştirilenleri...teşekkürler paylaşım için !

    YanıtlaSil
  2. vaay diyerek ağzım açık kaldı nokta

    YanıtlaSil