11 Nisan 2009 Cumartesi

Pusula




eşcinsellik üzerine yazıları okuyan pek çok kişi eşcinselliği dinen mümkün hale getirdiğimi düşünerek tepki gösteriyor. Dinen belli değilse öyle bırakmak ve rengini belli etmemek, ona cevaz vermemek gerektiğinin altını çiziyorlar. onlara dinde olmayan bir şeyi sonradan karıştırıp eklemek gibi geliyor.

ben bu durumu dikkatlice okumamalarına bağlıyorum. varolan kimliğin tanınması bir adım, anlaşılması bir adım, kişilerin hayatlarındaki fiillere hükmedilmesi bir başka adım...

eşcinsellik tanınıp, bir kimlik olarak toplumda yerini kazanmalıdır ve bireyler onları yaşamlarında öncelik sırasında bir yere koymalıdır. bu kavram fiile çıktıkça ve toplumsallaştıkça daha sağlıklı bir seviyede yaşanabilmek için zaten belli ahlaki paydada anlaşmak zorundadır. bu kimlik insanı ahlaksız yapmaz. bu kimliği taşıyanlar ahlaksızlık yapabilirler. bunu engellemek, kavramı baskı altına almakla değil, bireyin kendini tanıyıp, vicdan denilen kıymetli pusulasını doğru çalıştırmasını öğretmekle olur. vicdan varlığını kimliklerden alırken, yönelimini pusulanın işaretleri gibi özel izlerden ve kıymetlerden alır. işte bu değerler dinin değerleridir. işaretleri silinmiş bir pusula nasıl sahibini istikamette götürmezse, dini kıymetleri yerleşmemiş bir vicdan da göreceli olur, taklide mecbur kalır. hayatın hedefi, toplumsal hayata iyi adapte olup genel çıkarlar için çalışmak değil, vicdanın gösterdiği yolda ilerlemektir. bu yol ruhlar aleminden gelip kabirden geçer, ebede gider. bilinçli bir yol arkadaşlığı başka şeydir, cahil bırakılmış itilmiş, başkasını taklide mecbur olmuş bir yitiğin yol arkadaşlığı başka şeydir. yani genel ahlak insanların göreceli oluşturdukları yönsüz yolsuz ve sahipsiz bir çırpınış değil, çizilmiş, belirlenmiş, sevkedildikleri bir yoldur.

bu yolda bilinçle ilerlemek kişisel gelişim göstermek, bunu çevresindekilerle paylaşmak hayatı daha güzel hale getirir. her olaya nasıl bakıp değerlendireceği konusunda öngörü verir. kişisel ve toplumsal tavır şekillenir.

batı toplumu bu metodu fazla yorucu bulduğundan bunu rol modelleri ile yapar. batıya uygulanmış şekli ile, super kahramanlar, rol modellerle bireye hayatı için toplumsal hedefler gösterir. herkesin taklit edebileceği bir rol modeli o toplumda vardır. ona olan sevgisi ve heyecanı gelişmesini gerektirir.

Eşcinsel birey, ne bilinçli eğitim ne de rol modeli göremezse, düzeltemediği kimliğinden dolayı eziyet görmekten dolayı başta Allah olmak üzere herkese ve herşeye düşman olur. ona eşcinselliği hatırlatan eşcinsellerden, taklidini yaptığı kişilere kadar her bireyden nefret eder. bu ahlaki problem Türk toplumunun hemen aşması gereken çok önemli bir adımdır. aile, askerlik, sağlık ve her türlü toplumsal kavram içinde varolan eşcinsellerin gözünden nefretin silinmesi, kişilerin özgürce kendilerini tarif edebilmeleri, toplum içinde yerlerini almaları sağlanmalıdır.

asırlardır yaptığımız gibi...

15 yorum:

  1. Merhaba,
    Emine Şenlikoğlu 22 kişiyi eşcinsellikten vazgeçirdim, şimdi evlendiler torunlarım oldu, diyor?
    Eşcinsellik vazgeçilebilecek bir hal midir?

    Selamlar

    YanıtlaSil
  2. Eşcinselliğin sıfatından vazgeçilmez, fiilinden vazgeçilebilir.

    Sayın bayan yazarın uzun uzun erkeklerle terapi seansı geçirmediğini, takvası gereği düşünerek "22 lezbiyeni artık cinsel faaliyetlerden uzak tuttum" manasında anlamak lazım. yoksa kendilerini takvaları ile çok takdir ettiğim hürmet ettiğim bir cemaati itham etmiş oluruz. evet bu mümkündür. gay yada lezbiyen kişileri alıp onları artık cinselliğe girmemeleri ve karşı cinse mecbur edip onları işkenceden berbat bir hayata sokmak mümkündür.

    onlarca istidadını inkişaf ettirip sevinçle islamı yaşamak, iftiharla sahip çıkmak yerine, nefsinden başka onulmaz derdi, geçmez yarası varmış gibi onu kendisi ile bir ömür uğraştırıp, silik bir ferd haline getirmek elbette mümkündür. hatta sadece bunu cinsel kimliğine yapmayıp, tüm diğer dini ve milli kimliklerine de yapıp, onu melek haline getirmek de teorik olarak mümkündür. çille denilen tarikat usulü sünnet-i seniye haricinde kalpte hiç bir şey bırakmamacasına kişiyi fiillerinden ve meyillerinden uzaklaştırmaktır. Elbette bu durumda dahi asaba bırakılmış bir takım damarlar irsiyet kalır. bu basamakların zorluğunu bilip "yolunda olsak yeter" yorumu ile giden insanları normal görüp, eşcinsellerin önüne bu basamakların zirvesini koymak insafsızlıktır. Eşcinsele insani saygı göstermeden ve onu dinlemeden, hasta bir hayvan gibi hem hakaret edip hem iyileştirme vaadinde bulunup hem de kendi meşrebinize davet etmek mantıklı olmadığı gibi dinen de uygun değildir. Sahabe efendilerimizin yaklaşım şeklini biraz daha mütalaa etmenizi tavsiye ederim...

    YanıtlaSil
  3. Tekrar merhaba,
    cevabınız için teşekkürler. Takdir edersiniz ki, sizi anlamam ve empati yapabilmem çok çok zor. Yazdıklarınızı ilgiyle takip etmekteyim.

    Emine Şenlikoğlu lezbiyen değil gaylerle görüşmüş olmalı ki aynen şöyle diyor:

    Müslümanlar'ın içinde eşcinseller yok değil; var. Ama hüngür hüngür ağlıyorlar benimle konuşurken. Eşcinsel gençler bana telefon açıp "Kurtulmak istiyoruz, bir çaresi var mı" diye soruyor. Ben de onları elimle doktora götürüyorum. Eşcinselliğe karşı olmak başka, eşcinsel birine insanlık yapmak başka Benim "İmamın Manken Kızı" adlı romanımda, eşcinsel birine tavsiyelerimden etkileniyorlar. 22 tanesi fevkalade güzel tövbesini yaptı. Ameliyatla kadın olacaklardı, olmamaları için ikna ettim. Şimdi onlardan torunlarım var. Biri de askerde.

    Sahabelerin yaklaşımı nasılmış, inanın bilmiyorum?

    O devirde eşcinsellik bir kimlik olarak kabul görmüş mü? Kimlik bir bütün değil midir, yani sıfatına sahip olan fiillerini de işlemez mi?

    İslama uygun olan, sıfatına sahip olunduğu halde, fiillerini terketmek midir?

    Allah eşcinselliğe müsade ediyorsa, fiiline niye müsade etmeyip kınıyor yada yasaklıyor?

    saygılar

    YanıtlaSil
  4. Merhaba
    beni anlamaktaki gayretsizliğinizi, saygı bir tarafa empati bile kuramayışınızı elbette takdir edemem.

    aktardığınız pasaja göre konu travestilerle alakalı. şu elbirliği ile hayatını cehenneme çevirdiğimiz ve hüngür hüngür ağlattığımız travestilerle alakalı... bu blogun konusu dışında ve zaten bir hekim-i hazık'ın kararına bakan bir mesele olarak zaten çözülmüş. eğer o faaliyet geçmişte bir reklam olarak basında yer almayıp hala daha harıl harıl çalışmaya devam ediliyorsa başarılar diler biz kendi başlığımız olan gay ve islam olmak konusuna geri döneriz.

    eşcinsel olmayan birisi olmadığınızdan, fazla bu konuyla iştigalden kaçınmanızı öneririm. sorduğunuz soruların zaten cevapları var. belirsiz bırakılmış maddeler de sizi ilgilendiren değil, bizim özelimizi şekillendiren hükümler. bunları sizle tartışmak fuzuli olur.

    ağlayan sıkılan ve acı çeken insanların ibretli haline karşı onlara tenezzül edip, saygı ile muhatap olunmalıdır. tüm hak ve özgürlüğünü eline almış yukarıdan bir beyaz'ın, bu ülkenin zencilerinin bile altındaki bireylere soru sormaktan önce saygı duymayı öğrenmesi gerekir...

    YanıtlaSil
  5. Eflatun bey,
    Size soru sorulmasını saygısızlık olarak mı algılıyorsunuz? Bu sayfayı gay camiadan alkış almak için açtıysanız bizler okumayalım mı,yazdıklarınızla ilgili katılmadığımız noktaları belirtmeyelim mi?

    //////////////////////////////
    Yazdıklarınızı benim açımdan ilginç kılan, sizin eşcinsel olmanız değil esasen, eşcinselliğe müsadeyi istediğiniz sistemin islâm olması.

    Yoksa kimsenin sizin özel hayatınıza saygı duymaması mümkün değil. Halihazırda blog dünyasında uzun süredir yazmaya devam pekçok değerli gay yazar var. Onların talepleri demokrasiden yana. Demokratik düzenle sorunları var. Ama sizin yazılarınızı inceleyebildiğim kadarıyla imkansızı istiyorsunuz. Kuran Allah kelamıysa ve asla değiştirilemeyeceğine göre, islami bir sistemde algılanış biçiminizin değişmesi biz insanların zihniyetinin değil, ALLAH'ın sözlerinin değişmesine bağlı.

    Empati yapmak çok zor derken, ezilmişlik ve horlanmışlığı kastetmedim. Elbette ezilmiş bir insanın yerine kendimi koyabilirim, fakat takdir edersiniz ki, namaz kılan ve dindar bir eşcinsel yada bir imam yerine kendimi koyamam --belki de şimdilik koyamıyorum.

    ////////////////////

    selamlar

    YanıtlaSil
  6. elbette okuyun ama içinde bulunduğunuz sistemi silah gibi eşcinsele doğrultmayın. demokratik düzenle sorunlarımız var. lakin bu sorunlar demokrasiden kaynaklanmıyor bu asrın anlayışından kaynaklanıyor.

    Allah kelamı Kur'ana indiği gibi iman ediyoruz, biliyoruz ki manası da haktır. lakin bana ayet diye fırlattığınız meallere imana niçin zorluyorsunuz?

    islamı tanımaya başlayan birine "kalbinde zerre kadar küfür bulunan" diye başlayan hadis mealleri ile mi ders verirsiniz? hiç şefkatle yaklaşmak diye bir tarzınız olmadı mı? islam dendiğinde taş gibi sabit ve asırlardır hiç değişmemiş bir anlayışı mı anlıyorsunuz? terhib hadislerini, meal usulünü iyice araştırmadan "eşcinseldir öyleyse imanda islamda yeri yoktur" dediğiniz bir mü'minin vebali sizi nereye götürür?

    burada hiç kimse sizin gördüğünüz ve anladığınız bir eşcinselliği imam yapmaya ve sizi arkasında cemaat etmeye çalışmıyor.

    yazımı hala okumuyorsunuz. eşcinselin yerine kendinizi koymanızın muhal olduğu zaten çok açık görünüyor. hiç olmazsa nefret cinayetleri, toplumda ötekileştirme gibi hayata kast olan meselerde tepkinizi koyabilseniz bir adım olmuş olurdu. Türkiye gizli Filistin olmuş yanıyor. pembe diye evladını yakan bir ülkede gözleriniz görmüyor, hala daha "boş bıraksak islamı değiştirirler" şarkısını çalıyorsunuz.

    eğer bireysel saygısını kazanmış, toplumda yerini almış, tüm kimlikleri ile tanınabilen, hakkında tam bir teklif oluşmuş, kendi sevabından fazla olarak bir cemaatin azim sevabını kazanmanın mahiyetini öğrenmiş, rahmet-i ilahiyeyi ceezbetmenin sırrına vakıf olmuş, yine de hala sol kefesi ağır gelen eşcinsel çıkarsa yeri cehennem olsun. toplum olarak bizi bu seviyeye çıkaracak merdivenin biz ilk basamağında da değiliz. o sebeple lütfen köstek değil destek olun. işimiz çoktur...

    saygılar...

    YanıtlaSil
  7. yazılan yorumları DA okudum.

    İlginçtir ki, her ikiniz de aşagı yukarı aynı şeyleri dile getirmek uğraşıyorsunuz ama yine de birbirinizi anlamamakta ısrar ediyorsunuz gibi geliyor bana...

    Neyse.

    Evet. Bence de önünüzde hayli uzun ve meşakkatli bir yol var ve alınganlık etmek bu mesafe ve meşakkati azaltmak için en isabetli davranış biçimi olmayabilir.

    Şunu demek istiyorum:

    Bireysel olarak, mesela ben, sizinle ne kadar empati yaparsam yapayım; bir çiçekle yaz gelmez.. bin çiçekle de gelmez..

    Ortada, toplumun vasatına hakim olan, çok ciddi bir önyargı dağı/uçurumu var...

    Ve, kabul etmeliyiz ki, bu manianın önemli kısmını da din ve din içine sızmış/sığınmış örf filan oluşturuyor.

    Aşılmaz mıdır bunlar?

    Tabii ki aşılabilir.

    Ama, metodik davranmak gerekiyor. Duygusallıklardan yeterince uzak ve durumu analiz edip yöntem belirleyecek kadar da soğukkanlı.

    Yukarıda sözü edilen ayetlerin, mesela, yeni meallerine ihtiyaç var.

    Bu son derece gerekli/zorunlu olmakla beraber, hayli zaman ve emek istiyor...

    Bunun, bu yeni meallerin/yorumların, camianın dışından gelmesi hiç bir işe yaramaz; çünkü çok sert bir reaksiyon doğurur.

    O yüzden, inananların arasından çıkması gerekiyor.

    Bir çeşit 'icma-ı ümmet'ten bahsediyorum.

    Bunu siz yapabilir misiniz?

    Bilimiyorum.

    Yapabilecek kişileri tanıyormusunuz; harekete geçirebilir misiniz?

    Onu da bilmiyorum.

    Ama, birisinin bunu başarması gerektiğine inanıyorum.

    Bu toplumun, bunca yetenekli insanı yok saymasına, ziyan etmesine dur demenin vakti çoktan geldi; hatta geçiyor.

    Kolaylıklar dilerim.

    YanıtlaSil
  8. Teşekkür edişinize 'bilmukabele' diyerek, yukarıda yazan 'Adsız' olarak devam ediyorum:

    Ben, aklen belli bir olgunluğa erişmiş insanların dinlerini kendilerinin seçeceğini düşünegeldim hep... Kendilerini çekilmez çilelere mahkum eden dinleri bireylerin tercih etmeyeceğini düşündüğümü söylemek istiyorum.

    Fakat, zaman içinde bu önermenin o kadar da geçerli olamayabileceğine işaret eden 'istisna'larlarla da karşılaşmadım değil.

    Bunlardan birisi, Hindu inanışının hakim olduğu coğrafyada gçrdüğümüz kast sistemindeki 'Dalit'ler ('untouchable' olarak da bilinen en alt seviyedeki 'kast'a ait insanlar)...

    Bu insanların maruz bırakıldıkları hayat şartlarını dikkate aldığım zaman, neden halâ daha ısrarla Hindu inanışına isyan etmediklerini, bu inanışı terketmediklerini anlamakta güçlük çekerim.

    Malesef, Dalitlerden bir arkadaşım hiç olmadı; sorup öğrenemedim. Ama, takip ettiğim kadarıyla, Dalitlerin önemli bir kısmı, zaman içinde, Müslüman ya da Hiristiyan olmağı seçti ve seçiyorlar. Dalitler için Müslüman ya da Hiristiyan olmak akılcı bir seçimdir çünkü.

    Maruz bırakıldıkları hayat şartlarını dikkate aldığım zaman, neden halâ daha ısrarla içine doğdukları inanç sistemini sürdürmek istediklerini merak ettiğim sırf Dalitler değil tabii ki; çok daha yakınımızda olan eşcinseller var bu sorunun muhatabı olabilecek..

    Şimdi.. bütün kalbimle sizi kırmayacağımı umuyorum ama bu soruyu sormak zorundayım:

    İnandığınız dinin sizin kimliğinizi kabul etmek ihtimali bu kadar uzak iken, din dairesinde kalmak ısrarınızı nasıl açıklıyorsunuz?

    İnsanın bir dine inanmaksızın yaşayamayacağını düşündüğünüzden mi; siz din dairesinin dışına çıksanız da toplumun geneli değişmeyeceğiden dolayı sizin maruz kalacağınız şartların değişmeyeceğini düşündüğünüz için mi..

    Ya da benim aklıma gelmeyen başka sebepleri mi var..

    Samimi olarak hem merak ediyorum hem de anlamama yardımcı olacağını düşünüyorum. İstirham etsem beni biraz aydınlatır mısınız.

    YanıtlaSil
  9. Merhaba,
    Yüksek Ökçe,eşcinsellik vazgeçilebilecek bir durum değil, kan grubunuzu, mizacınızı değiştirmek ne kadar mümkünse bunu da değiştirmek o kadar mümkündür. Son derece girift bir yapı olması nedeniyle salt ne genetik ne de psikolojik olarak açıklanabilir.
    Ancak bunu yaşamaktan vazgeçer insanlar fakat hiçbir zaman heteroseksüeller gibi olamazlar.
    E.Şenlikoğlu'na yardım edin diye gelinmiş ve bu insanların değişme talebi var, nedeni açık, toplumsal baskı ve İslami öğreti.
    Bu insanlara diledikleri gibi yaşama şansı verilse kaçı Şenlikoğlu'na giderdi, bunu düşündünüz mü?
    Eflatoon küçük bi ayrıntı izninle :) Şenlikoğlu için gaylerin namahrem olduğunu düşünmüyorum aksine lezbiyenlerin namahrem olabileceğini düşünüyorum :) Ayrıca mevzuu (!) tedavi ise her iki durum için de takva onlara yardımcı olmaktır, kaçmak değil :)

    Adsız: Bebeğin anne karnındaki yaratılışını embriyoloji biliminin gelişmediği bir dönemde safhaları atlamadan ve en doğruu biçimde anlatan ayet bile bu kutsal kitabın ilahi kaynaklı olduğunu gösterir. Salt bu ayet bile iman etmek için kafi ki başka ayetler de var. Diğer mevzuular, sosyolojik, kültürel veya yorum farklılığı nedeniyle bize açmaz gibi gelse de mutlaka ilahi bir esprisi vardır. Bunları henüz kavrayamamış olmamız inkar etmemizi gerektirmez

    YanıtlaSil
  10. Ben başka bir 'adsız' kişiyim.Özetle "Neden din size engel olduğu halde en azından aynı dinde ısrar ediyorsunuz?" diyen arkadaşa samimi bir cevap vereyim kendi adıma: Gerçekten inandığımız için islamiyetten vazgeçemiyoruz. Ama öbür taraftan cinsel kimliğimiz de varlığımızın ve kişiliğimizin önemli bir parçası. Biri beden biri ruh. Hangisinden vazgeçilir? Ah ah... Özür dilerim özeli konuşmak çok doğru değil ama yaşanılan şeylerden bir kesit olması için bir şeyler yazacağım. Seni sadece arkadaşı bilen seni gerçekten seven bir yakın arkadaşına aşık olabiliyorsun bazen. Çok zor bir durum Allah kimseye vermesin. Çok zor şeyler yaşadım. Bir yandan bu derin duyguları belli etmemeye çalışmak. Bir yandan ona karşı dürüst olamamanın verdiği gönül burukluğu, öbür yandan ona durumunu açıklasan sana olan bakışının değişebileceğini bilmek . Değişirse değer verdiğin birini kaybetmenin üzüntüsü, sana değer verdiğini düşündüğün bir insanın seni "gerçekten" sevemediğini düşünmenin ıstırabıyla birleşiyor. Neyse ... Karamsar üslubumla sizleri de üzdüysem özür dilerim. Saygılar. İyi geceler. Allah'a emanet olun kardeşlerim.

    YanıtlaSil
  11. gerçeklik algıya göre değişir..hakikat bir güneş gibidir.her insan güneşten istifade ettiği kadar doğruya yakın olur ama hiç kimse güneş olduğunu söyleyemez buna hakkı da yoktur doğru da değildir...doğru düşünme ve sorgulama bizim yapmamız gerekenlerin başında geliyor..özele giricem ama mecburum anlaşılır olmak için;kendimde bu düşünme ve sorgulamayı yaptığımda kalben tatmin olamıyorum.peygamber efendimizin(sav);doğru bilgi kalbe sükünet ve huzur veren bilgidir,yanlış bilgi ise şüphe ve hzursuzluk veren bilgidir.bende de şüphe ve huzursuzluk oluşuyo eşcinsellik konusnda.diyeceğim şu;bu şüphe kendimi bildim bileli bu anıma kadar çoğunluktan ve benim kendi yapımca kur'an ve hadislerden anlayabildiğim bilgilerin bende oluşturduğu şartlanma ve ön yargıdan mı doğduğu yoksa gerçekten de kalbimin o bilginin yanlış olduğuna dair bir tepkisi mi bunu anlayamıyorum..sevgili eflatoon bu konuda ufkumu açabilecek bir yardımın dokunursa tatmin olup huzur bulucam...(bu arada;kendi yaşantınızın yoğunluğuna ilaveten bir de bizim soru ve yazılarımızın cvp ve karşılığı için sizi zora sokuyoruz diye düşünüyorum.hiçbir şey karşılksız kalmaz,Rabbim size en güzel karşılığını e güzel bi şekilde versin diyorum,herşey için teşekkürler)...daim selametle...

    YanıtlaSil
  12. eşcinsel deyince rol modellerimiz kimler? eşcinsel kelimesini yazarken yada paylaşırken ortak payda olan bir mana üzerinden fikir üretiyoruz. bu paydada hissesi olan klişeler neler?

    bu manayı oluşturan klişeler "ben erkeğim ayol hiç belli etmem" diyen aktüel dünyanın insanlarıysa, o ülkenin akl-ı selim ağır, yaşı başı yerinde yakın çevresinin bildiği, hürmete değer eşcinselleri sessiz ise...

    bu ülkenin evladı yumurtasından çıktığında karşısında kimi görecek? yetim bırakılan bu insanlar kimi model olarak alacak? eşcinselliği feminenlik olarak algılamakla ne kadar doğru düşünüyor olacak? etinden sütündan derisinden yararlanılan bu pazarda insaniyeti nerede bulacak? üflenip düzeltilen(!) terapi ile adam edilen(!) balonlar patladığı zaman ürktüğünde gözyaşlarını kim silecek? onu intihardan hayata kim yada ne çevirecek?

    bu sorular cevaplandığında eşcinsellik kelimesi şüphe ve huzursuzluk anlamına gelmez. maddi ve manevi doyumun, bireysel ve toplumsal desteğin ayakları yerlerini buldukça bu küçük kelimenin manası da doğru yerini bulur.

    siz bu manayı gerçeğe doğru yürütmek için adım attırmak istemez misiniz? henüz tay-tay emekleyen bu gelişmenin belki altın çağına hiç ulaşamasınız da, o sarayın adsız bir tuğlası olmak istemez misiniz?

    bedevi pis arabı sahabe yapan, keçi kokan cahil göçebelerden 3 kıtaya yayılan devletler çıkaran, tarihte bunu tekrar ve tekrar ders veren Zat, şimdi bizim anlamadığımız ama uzakta bazı memleketlerin anladığı o coşkuya dünyanın anahtarlarını vererek tasdik ediyor. biz hala insana değer vermenin Allaha değer vermek olduğunu anlamayacak mıyız? biz ecdadımızdan bu kadar mı uzak düştük?

    bu kadar uyuduğumuz yetmez mi? biz daha kavram paydası oluşturmaya çalışıyoruz. bu payda oluşacak, ortak idrake dönüşecek. bu harekete fiile çıkacak. Kur'ana uygun tarzı doğacak, bu küllileşecek. veee biz artık biz deyip onurumuzla tüm kimliklerimizle barışık hem yaşayıp hem bizden sonrakilere şevk vereceğiz...

    bizim bu uzun yol için harcayacak vaktimiz var mı?

    işte şimdi hizmet zamanıdır...

    YanıtlaSil
  13. kurtulamadım ve sedece kendi başıma mücadele veriyorum ablam ailem şüphelendiği için acı çekiyorr..

    YanıtlaSil
  14. kurtulmaya çalıştığınız şey, gerçekte sizi siz yapan bütünlüğünüz. varlığınızı tümü ile kabul edip rahat olabilseniz, ablanızın ailenizin acısı yarıya iner. geri kalanı da sizin umutlu tebessümünüz ile hallolabilir.

    bu denli kısa bir cevaba kanaat etmeyip yıllarını harcayan yada eşcinsel olmayanların varsayımları ile kendine bir yol arayanların harab olduktan sonra yalnızlık sahralarında vardıkları vaha işte tam da burasıdır. onlar yaşayamadıkları hatıralarına bir olamadıkları ailelerine hayıflanır dururlar. siz anı kaçırmayın.

    anın gerçeği varolanı kabul edip duruş gösterebilmektir. onları gerçekten üzecek olan şey şüphelenmeden sizin üzerinize ezbere bir gelecek inşaa edip de sonuçda uğrayacakları hüsrandır.

    YanıtlaSil