5 Ekim 2009 Pazartesi

Klişe (stereotype)

Modern çağlar, bizlere modern kavramlar ve modern ürünler sunuyor. küçüklüğümüzden itibaren çizgiromanlardan ve çizgifilmlerden başlayan, yetişkinliğin her türlü sıfatı içine kadar sızan, görsel imzalar ve figürler modern çağın çizgilerini belirliyor. çocukluktan yetişkinliğe tüm hayat kesimlerinde ve ifadelerinde bu ölçülerden yararlanıyoruz. kimi zaman bu bir süper kahraman kimi zaman da yeni bir moda olarak sunuluyor. tüm bu ürünlere ve figürlere sahip olma açlığı tüm bir medeniyetin iştahını artırıyor.

klişe olan bir anlam yada şekil bir kültürün anlatmak istediği manayı çarçabuk ve yüzeysel olarak göstermesini sağlar. bu kimi zaman yeni kuşaklar için kullanılır. okullarda çocuklar hem ailelerinden hem okuldan pek çok mana parçalarını bir araya getirirler. kenar mahallelerden gelen öğrencilerin aileleri onlara uzun ifadeler ve cümleler kurmak yerine klişelerle istenileni aktarırlar. "erkek adam dediğin maça gider, karı becerir, sigara içer." bu klişe genç öğrencinin başarması ve olması gereken bir ölçü olarak önündedir. göreceli eğitimli aileler ise daha iş bitirici ve bunun için gerekirse ufak yalanlara cesaretlendirir bir tavır sergilerler. yani aslında birbirinden farklı olmayan yanlışlar ders verilmiş olur. tüm bu elde edilen, okul sofrasında felsefe ile çeşnilenip afiyetle yenilir. okul çıkışlarındaki öğrencilerin hallerini görüp eleştirmeye kalkanlar bu sebeple haksızdırlar. "yeni nesil bozuluyor" diyen kendi neslini tenkit ederek başlamalıdır. hem de bu milletin cahilce evladına verdiğini tadil edecek alimler, toplum bilimciler, ahlak uzmanları doğrudan ortada görünmemektedirler.

klişe olumlu olarak dinde yerini almıştır. tüm dini motiflerde kişiye hareketin örneğini gösteren bir klişe vardır. ak sakallı yaşlı adam klişesi her zaman sorulana güzel cevap veren mütebessim bir ihtiyar olarak hikayede yerini alır. mü'minler bu klişelerle insanın değer verilmiş ve dünyada incelikleri öğrenmesi gereken bir kul olduğunu algılarlar. müslimler ise biraz daha algılarını öteye götürürler. islam hayatı siyah beyaz görmediği gibi klişelerden de farklı dersler verir. insanlara "klişedeki gibi ol" değil "klişedeki dersden istifade et" mesajını verir. çünkü İslam, insanı bireysel olarak değerlendirir. herbir insanda Allahın ayrı pek çok has yada umumi esmasının parladığını ders verir. o zaman klişeler de kendindeki bu esmaya dikkat çekmek için araçtır. hadislerde ve ayetlerdeki korkutma yada sevdirme gayretli pek çok ders, kıssalarda yakınen tanıdığımız pek çok kahraman bu klişe kavramı içinde yerlerini alırlar.

kişisel karakter, pek çok özellikten oluşur. bu özelliklerden genel olup psikoloji incelemesi içine giren ve başkasına kendimizi tarif ederken kullandığımız özellikler kimliklerimizdir. kimliklerin baştan mı olduğu, sonradan mı elde edildiği bilinemez. kimlik kişinin kendisinde, ifade edildiği andan itibaren vardır. başkasının o kimliği sizde görmesi hali ise sizi daha önce belleğindeki bir klişe ile benzetimleyerek çıkardığı sonuca göre itham etmesidir. bu o kimliğin gerçekliği hakkında bir şey vermez. bu kimliğin gerçekliğini belirleyen kişinin bunu bizzat kendi ifade etmesidir. kimlikler dışında ki özellikler ve ifade edilemeyen pek çok gizli bilinçaltı refleksleri ile beraber hepsi kişinin davranış dünyasını oluşturur.

"imanın var olup olmadığı sorguyla anlaşılır. Mesela ami bir adama, Saniin, cihat-ı sittesiyle kabza-i tasarrufunda bulunan alemin herhangi bir cihetinde mekan ittihaz etmesinin mümkün olup olmadığı hakkında bir sorgu yapıldığı zaman, "Hiçbir cihette değildir, olamaz" dese kafidir. Çünkü, nefy cihetinin, yani Saniin hiçbir cihette olamayacağı hakikatinin onun vicdanında sabit olduğuna delalet eder. "(İşarat'ül İ'caz) yani kişinin dini kimliğinin varlığını, o itikadın zıttına bir seçeneğe ihtimal vermeyişi isbat eder. bu şekilde ifade edebilmesi ile de bu kimliğe sahip olduğunu ortaya koyar. imana sahip olduğunu göstermek için klişelerdeki gibi olmak zorunda değildir. edep gereği o klişelerden istifade ederek iman kardeşleri ile ortak bir davranış gösterir.

milli kimliklerde de aynı gerçekler ortaya çıkar. birey kendini ifade tarzı ile ve diğer milletlerin algılarından farklı olduğunu kendi ifade etmesi ile milli kimliğini göstermiş olur.

bu klişeler bazen yanlış anlaşılır ve aynısı ile olunmak gereği kişiye yüklenirse ya kişi yapamadığı için o kimliği ifade etmekten ve kendisini böyle tanımlamaktan vazgeçer. zencinin artık kendini zenci görmek istememesi gibi... yada yapmacık hareketleri ile espiri konusu olur. normal bir adamdan süpermen olması istendiğinde oluşan kare buna örnektir. halbuki süpermen klişesi toplumda yanlışlara bireysel hayır demekle, toplumsal bir ruhda, o yanlışa süpermen gibi bir güçle karşı durulacağını anlatır. yada daha islamdan bir örnekle, tüm islami kimliğin dersini alanlar bir araya geldiğinde Hz. Peygamberimin (a.s.m) ruhu ortaya çıkar. evet tüm alem-i islam, Hz. Peygamberimin (a.s.m) manevi karakterini kendinde beraberce göstermektedir. yada tüm milli kimliği paylaşanlar bir arada düşünülünce o milletin klişe karakteri ortaya çıkar. islamın askeri Türkler, zeki Araplar, tatlı dilli İranlılar gibi... tersine, dışarıdan bakıldığında da eğer kötü örnekler o millete maledilirse bu sefer negatif manalar yüklenir. genelde karikatürize olan bu tür kavramlar karşımızdaki bireyi hem tanımaya (milli ortak paydasını anlamaya) hem de tanımamaya (çünkü kendi bireysel farklılıklarını ihmal etmeye) sebep olur.

eşcinsel kimlik de bireyin cinsel kimliğidir. bu kimliğe sahip olmak benzerlerini ayırıp kendine yaklaştırır. lakin eşcinsel kimlik taşımak, ideal eşcinsel bir çevrenin parçası olmak değildir. eşcinselliğin kendi içinde pek çok klişeleri vardır. isimlendirmeler ile pek çok renkli alt gruplar oluşur. eşcinsel genç bu klişelerden kendisinde gördüğünde bunları bir renk olarak algılamalıdır. eğer bu klişeleri olunması gereken ideal gibi görürse süpermen olmaya çalışan adam gibi toplumda gülünç hale düşer. özellikle çevreden buna yönlendiren insanların etkisinde kalmamalı, kendisindeki özellikleri keşfetmeye, geliştirmeye, yüzlerini Kur'ana çevirmeye odaklanmalıdır. maskülen bir erkekliği de feminen bir kırıklığı da taklit etmek sizi kendinizden uzaklaştırır. davranışın sebebi "dediler diye" değil, "ben bu kimliğe sahip olduğum için" olmalıdır. böyle olunca o zaman eşcinselin gerçek değeri ortaya çıkar.

eşcinsel, davranışından ve hareketinden belli olur yada olmaz. eşcinsel göreceli olarak çevresinde kızlarla yada erkeklerle daha çok dostluk kurar yada kurmaz. eşcinsel dindar olabilir yada olamaz. eşcinsel ömürlük bir aşk bulabilir yada bulamaz. eşcinsel güzellik, fiziki sportmenliktir yada şişmanlıktır. bu görüntülere takılmayıp yaşayanlar hayatı tüm güzelliği ile kazanırlar. klişelerle yaşayanlar hayatlarını ifade etmeyi daha kolaylaştırır lakin yaşlandıklarında, yaşayamadıkları bir hayata hayıflanırlar.

hayatın manasını algılamak ve pişman olmamak için eşcinsel doğru olana daha açtır. Allaha sığınmaya daha muhtaçtır. Dua onun için bilinmezin ardını görmeye en büyük anahtar olabilir. henüz yaşıyorken tüm iştahınızla Allahtan hidayeti yani doğrunun ve yanlışın önünüzde açılıp aydınlanmasını dileyin. Allahın şefkati sizi bugüne getirdiği gibi gelecek güzel günlere de götürecektir.

4 yorum:

  1. baki olan değişimdir,buyuruyor muhyiddin arabi hazretleri...sınır,kalıp;bir şeyin aynı dairede sürekli tekrarı,döngüsü.ya da bir tecellinin değişmeden aynı şekilde tekrarı...evrenin sürekli değişiminde parçanın da bütüne uyum sağlaması gerekiyor...tecelli değişmeden tekrar ettiğinde,kokuşma meydana geliyor ya da bozulma...insan kalıp tecellisinden kurtulup tecelli değişim ve genişliğini yaşadıkça parça özelliğinden kurtulup bütüne daha yakın olur,uyumu artar...bir Allah dostu şöyle buyurmuştur:biz insanların kalıplarını ortadan kaldırmak için geldik..! insanı cehennemlik eden en büyük faktörlerden bir tanesi de hatada ısrar ya da yanlış kalıp da kalması ya da yanlış alışkanlıkda inattır...değişim mutlak şart...peygamber efendimiz de (sav),kalbin islamda sabit olmasını çokca niyaz etmiştir(bu şu anlamda olabilir:değişimde sabit olmak yani parçanın bütüne uyum sağlamasında ve uyumsuzluktan korunmada sürekli değişim içinde olmasıdır)...bırakın yanlışda sabit kalmayı,ibadette yani bütüne uyumda bile kalıp reddedilmiştir.niye mi?mesela namaz kılarken bile dış yüz aynı olsa bile iç yüz sürekli değişim içinde olmalı.çoğumuza ibadetlerin angarya,zor gelmesinin sebebi içdeki değişimin olmayıp sabitlikte,kalıpda ısrar edip içsel olarak olumlu yönde değişmediğimiz içindir...namaz kıldım hala günah işliyorum,oruç tutttum hala faydasını görmedim deniliyor,sorun yapılan şeyde kalıpsal kalmak ve optimik değişimin oluşturulamamasıdır...Rabbim parça olarak bütüne uyum sağlamada ve uyumsuzluktan korunmada bizi daim değişken kılsın...daim selametle...

    YanıtlaSil
  2. evet netice veriyor ki, hem klasik anlayışa sahip olanların hem de karşısındakilerin algıları da anlayışları da, öncelikleri de değişecek. o güzel günlerin bireysel hürriyeti ağız tadı ile yaşamaya vesile olmasını dilerim.

    YanıtlaSil
  3. Stereotipler hak mücadelesi sırasında önemliydi – ancak eğer bunları devam ettirmeye kararlıysak eşcinsel komünü bölme tehlikesi ile karşı karşıyayız.
    Geçtiğimiz hafta Omar Kholeif CIF’te (Guardian’ın okuyuculara açık bölümü) “gay erkeklerin maço olmasına” gerek yok dedi. Bu gerçek. Stereotipler – artık geçerli olmayan komik rutinler – eşcinsel hakları hareketi sırasında cinsel azınlıklara hakları için savaşacak bir kollektif kimlik kazandırdığı için önemliydi. Dünya çapında hala bu şekilde bir işlevleri var.
    Ancak tehlike eşcinsel pubların, barların ve klüplerin artan bir şekilde belki stereotip eşcinsel “tiplere” hizmet etmesinde yatıyor. Birkaç özelliğinizi öne çıkarın ve kendinizi tanımlayın, yoksa giremezsiniz. Aktif misiniz pasif mi? Ayı mısınız yavru mu? Balamoz musunuz manti mi? Kaslı mısınız göbekli mi? Asyalı mısınız beyaz mı? Erkeksi misiniz kadınsı mı? İnsanların kendisini bunun gibi birkaç etikete indirmesi zaten yeterince aşağılayıcı. İnsanların bana sadece beyaz olmadığım için nereli olduğumu sorması yeterince kötü; ancak bana – Beautiful People sitesinde olduğu gibi – laço muyum lubunya mıyım diye sorulduğunda durum daha da kötü oluyor. Cinsel azınlıklara kendilerini ifade etmeleri ve stereotiplerden kaçmaları için farklı ortamlar sunmak yerine bu mekanlar genç erkek ve kadınları bu tiplere uymaya itiyor. Zorlanmış uyum asla gerçek özgürlük olamaz. Bu yarı-zorunlu olan “coming out”u da da zorlaştırıyor.
    Bazı yerlerde yasa ile korunan eşitlik, sosyal olarak evrensel değil. Homofobik saldırıların ve zorbalığın gittikçe görünür olduğu bu zamanlarda eşcinsel erkek ve kadınların sosyalleşebileceği eşcinsellere özel mekanların gerekliliğini daha da çok hissediyoruz. Buraya kadar peki. Ancak bu mekanların heteroseksüel insanları, sırf farketmeden içeri girerler ve kavga çıkartırlar gibi nedenlerle dışarı tutmasına bile karşıyım. Sosyal anlaşma korku veya zorlama ile beslenemez. Bu tabiki tüm cinsel iknalar için de geçerli.

    YanıtlaSil
  4. -devamı-
    Ne yazık ki pek çok kişi, eşcinsel ya da değil, eşcinsel mekanlarla ilgili konuşurken hemen cinsel partner bulabilecekleri bar ve gece kulüplerini düşünüyorlar. Ön yargılı olmak istemiyorum. Ama bu kabule istisna yaratmak istiyorum. Londraya ilk vardığımda ve arkadaşlarıma gay olduğumu söylediğimde beni hemen bu mekanlara yönlendirdiler. Ancak aslında ortada fazla seçenek de yoktu. Gay’s the Word ve bazı LGBT sergiler dışında alkol ve cinselliği öne çıkarmayan eşcinsel mekanlar bulmak çok zor.
    Beni sürekli zorlayan iki şehir efsanesi var. Bunlardan ilki cinsel azınlıklar bir araya geldiği zaman mutlaka seks partneri arıyorlardır kabulu. İkincisi ise eşcinsellerin sosyalize olması için mutlaka birbirlerinin cinsel oryantasyonlarını biliyor olması zorunluluğu. Yani özünde birinin eşcinsel olması (sadece kendi cinsinden kişilerle yatıyor olmasından daha karmaşık bir tanımdır) o kişinin hayatının birincil olarak seks ile yönlenmesini gerektirmez.
    Burada eşcinsellerin oluşturduğu ifadeler bile bazen istemeden de olsa zararlı bir rol oynuyor. Gay barların sürekli müşterilerine sundukları parti ve etkinliklerdeki anahtar kelimelere bakın – “maço”, “ayılar”, “kas”, “deri” ve birçoğu; eşcinsel erkekler ve kadınlar ise sürekli vücutlar, seks ve pop kültürüne saplanmış apolitik otomatonlar. Televizyon da Queer as Folk’tan Graham Norton’a kadar bu yolu devam ettirdi. Online dünyada ise cinsel somutlaşmamız GayDar’dan oluşuyor, ya da benim isimlendirdiğim kadarı ile, BunalımDar. Açıkçası, herşey çok moral bozucu.
    Bunların hiçbiri kaçınılmaz değil. Yaşamlar sadece seks ile tanımlanmadığı zaman stereotiplere bağımlı eşcinsel platformları bulmak sorun olmasa gerek. Tiyatro, dans, kitap kulüpleri, müzik, şiir, spor, komedi – olasılıklar sınırsız. OutEveryWhere gibi platformlar bunun için iyi bir başlangıç. Ancak gayret içimizden gelmeli.
    Stereotipler savaşımız için gerekliydi – belki hala gerekli. Ancak, onları yaratmamızın nedenini bilmeliyiz, eğer bunu kaybedersek kendi aramızda yabancılaşmaya gideriz. Hem de sadece heteronormal bir toplum ile değil, eşcinsel komünü olarak da kendi aramızda. Biz bunun için mi savaş verdik?
    Balaji Ravichandran - The Guardian (Çeviri:Pembe Dergiden)

    YanıtlaSil