29 Aralık 2009 Salı

Ortadoğu Sabahları


tüm üzülen kalplere teselli, karanlık ve belirsizlikten gelen endişelere emniyet veren, geleceği aydınlatıp insana sükunet veren Kur'andır. onun nazarı altında tüm kainat, bu kainatın sahibinin emri altında işleyen muhteşem bir fabrika, talim ve terbiye için bir araya gelmiş itaatkar bir ordu görünümünü alır.
islam bu öğretiyi iman ilmini tefekkür etmek ve sürekli tekrar ile ilerletilen ve geliştirilen ibadet ile ruha yerleştirir. belagat, yani kur'anın söz söyleşindeki inceliği araştıran bilimde, sözü söylerken manayı düşünmek vacib kabul edilmiş. Hz. Peygamberin (Aleyhis selatü vesselam) yaşayan Kur'an olarak islamı tebliğinden sonra, hiç bir velinin kemalatlarına ulaşamadığı, bir küçük islam meselesi için herşeylerinden vazgeçebilen Onun Sahabeleri (RadiyAllahü anhüm ecmain) islamı öğrenmek isteyenlere ışık olmuşlar. sonrasında onlardan hadisleri toplayan, kaydeden (Buhari'de okumak Hz. Peygamberimden duymak gibidir dedirtecek kadar hassas) alimler, Hz. Peygamberimin ilmine varis olan, neredeyse iki milyon hadisi ravileri ile beraber ezbere bilen, ümmetin her zorluğuna ilimleri ile yetişen imamlar, Hz. Peygamberimin edebine varis olan, önlerinde açılan cennet bahçelerine tenezzül etmeyip hak için ümmete örnek olan şeyhler silsile olmuş tarih sayfalarında sıralanmışlar.

bu pırıl pırıl mazinin karşısında hak ile yenişemeyen karanlık, en sinsi oyunlarını oynamış. kişisel hevesler için bireysel felsefeler yayılmaya başlamış. milli gururları ile insanlara başkaldırmak keyifli gelmiş. taklit, tahkik'in yerini almış. islamın içine yayılan bu karanlık dahi temizlenebilir olduğunu göstermek ve sonrasında onun pırıl pırıl gerçeğini ilan etmek için kader dahi buna izin vermiş.

evet, edeb ve ilim birbirinden ayrı düşmüş. akıl ve kalbin bu küslüğü iki ayrı kutupta toplanmış. bir tarafta, aklında ilmine rağmen, kalbine taassub dolmuş. diğer yanda, kalbinde edeb ama boş kalan aklına şüphe ve hile dolmuş... herşeyin azı da çoğu da zarardır, ortası iyidir. nitekim birincilerden kuru mealleri ile, eşcinseller de dahil her sınıfa taassubla bakan, empatiden yoksun, bir garip radikal kesim kalmış. diğerlerinden ise tuhaf bir taklitçilik ile beraber aklı karışık bir kesim kalmış ki, Allah yolunda heveslerini yoketmek için etinden et kopartır, lakin eşcinsel kardeşinin kanı ona tatlı görünür. bu çok tehlikeli iki kesimin tüm islam içinde yükselişi ilginç bir ana denk gelir. ortada rol model kalmadığı, alimleri ve şeyhleri kaybolan toplumlarda sert söylemler ve güya anlaşılır olmak için basitleştirilerek, tüm hayati detayları yokedilmiş ifadelerle ortaya çıkan bu ucuz hareketler pirim yapar. çünkü onların karşılaştırılıp asırlar boyunca yüz eğdikleri büyük ölçüler artık ortada görünmemektedir.

işte bu noktada Kur'anı indiren, onu koruyan ve tüm kalpleri tasarrufunda tutan Allah, yeniden bizzat kendisi, insanlardan dilediklerine muhatap olur. bu iki güruh ile yetinmeyenlere yol gösterir. yollarındaki perdeleri kaldırır. ortaya çıkar ki, İslam her sondan sonra başlangıç yapabilecek kadar kudretli, hasımlarının her aldatmasından sonra yeniden kendini gösterecek ve seçenek olacak kadar aydınlıktır.

islamın ana ölçüsünü yoketmek için uzaklarda çok çalışanlar da yaptıklarını anlamışlar ve şimdi ortaya çıkan bu ölçüsüzlükten onlar da hisselerini almışlardır.

bu sivri iki uç olan "yalnızca akla güven" ve "taassub" çok uzakta değil pek yakındadırlar. ta kalbin çevresinde melek ilhamlari ile şeytan vesveseleri çarpışırken, uzaklarda sema burçlarında hırsız cinler şerefli meleklerle mücadele ederken, elbette yeryüzünde bunun bir benzeri olacak, haksızlıklar ve karanlıklar masumlar üzerine çığ gibi boşalmak üzereyken, Allaha itimad edenleri galip edecektir. böyle geçen bir ömrün şerefi ise bir başka yüksek mecliste ilan edilir. galipler ebedi mutlu edilir.

malzeme aynı olduğu için bireysel veya toplumsal hep aynı kanunlara tabi oluyoruz. formül aynı olduğundan ister vatandaş ister vatan sathı olarak hep aynı muhasebe ve durumlarla karşılaşıyoruz.
en dar daire olan kalbimiz ve bedenimizde önyargıları kırıp, ilim ve edebi dost edebilirsek, heyecanlı çıkışlar ve radikal çözümler yerine, hakka dayanan uzun ömürlü ve hak rızası gözeten tavırlar ortaya koyabilirsek birinci adımı başarmış oluruz. o zaman dış dünyadan bize gelen her isme "saygı" ve "objektiflik" ölçüleri ile yaklaşmak mümkün olur. bu fiilen hidayeti talep etmektir. teenni yani soğukkanlılıkla ile hareket etmek dünya başarısı için bile büyük bir adımdır. bu iştah ile hareket edenler, Kur'anın iman denizinden kana kana içmeyi başarırlar. onun kalbine inşallah hidayet, temiz bir sabahın parlak ilk ışıkları gibi doğar. hem kendisi bu hali ile bir ümit olur, bir örnek olur çevresine hem şevk veririr hem teselli olur.

bunu diliyoruz, hem kendimiz için, hem yurdumuz için, hem bölgemiz için...

3 yorum:

  1. kur'anda bir ifade var meal olarak:tanrılar olsaydı kainatta düzen olur mu?...insan nefsi,tanrı kesildiğinde seyreyle kaosu..Rabbimiz bize sanki;gerçek ilah ben olduğum halde siz kendinizi ilah ilan edip düzeni bozuyorsunuz diyor..Hakk ile kulu birbirinden ayıran sınırdır...kulu ilah gibi hissetmesine de sebeb yine sınırdır..ey nefsim,madem kendini ilah sanıyorsun senin uluhiyetinde hoşgörü yok mu(halim esması)?ilah değil de kulsun madem niye kulluğunu göster miyorsun?seni yarattığı gibi onu da yarattı..bu düzen bozucu,sahte ilahlık davası niye?....düşünceden ibaret nefis(ben),gül düşünüp gülistan olur,diken düşünürse dikenlik...ne olduğumuza karar vermeli..Albert Einhstain'in dediği gibi;nefatif,pozitifin algılanamamasına denir...parçada bütünü görememek bizim eksikliğimiz...niye karşımızdakine yansıtıyoruz bu eksikliğimizi?paylaşımınız için teşekkürler ..bu arada blogum için söylediğiniz yürekten sözlerinize teşekkür ederim..düşünceyle ve selametle kalın...

    YanıtlaSil
  2. evet, izledim. sizin de haberiniz olduğuna sevindim. kenar sütunda günden kopup gelenlerin şimdi en altında sözü geçen Mary Griffith
    annesidir. belediye meclisinde yaptığı konuşmadan alıntının tercümesidir.

    bu ülkenin bobby'leri inanın çok daha fazla mutluluğu hakettiği halde daha arabesk bir hayata itiliyor yada seslerini çıkaramadan kayboluyorlar. halbuki bu denli latif bir kalbin, böyle izzetli bir dine aşık bir ruhun, kendini ifade edebilmesi ve çevresi ve kendi ile ilgili "kabul" sorununu halledebilmesi gerekir.

    inşallah sizlerin objektif tavrı, insanların bilinçlenmesi çok daha şuurlu bir islama adım olacak...

    YanıtlaSil