26 Şubat 2012 Pazar

Hadisleri Anlamak 1


Ders vermek için aynı konulu hadisleri toplayan arkadaşlar iyilik yapayım derken kötülük yapıyorlar. Çünkü korkutma - sevdirme dersinden bir kısmını alırsanız, temel vasfı rahmet olan Peygamberimizin (a.s.m) rahmetinden ümit kesmeye sebep olursunuz. 

Sanki ümmetin ahirzamanda keyfi yerindeymiş de bir korkutulması eksik kalmış gibi güya, takvaya teşvik yada nehy-i münker niyetiyle hadis mealleri peşpeşe başa çarpılıyor. Oysa ehli sünnetin hadis alimlerinin kitaplarındaki usul, peygamberimizin (asm) ifadesindeki dengeyi muhafaza eder. bu denge ise verilecek dersin sınıfta dikkatle takip edilebilmesi için, hem revaçlandırma hem korkutmayı, hem sevdirme hem endişelendirmeyi, hem medhetme hem ihtar etmeyi gerektirir. asırların sınıflarında ümmetin bu hassas eğitimi çok kıymetlidir. daha çok hizmet edeyim diye bir kısmını almakla bazı talebelerin kendi sınavlarından ümidi kırılırsa, bunu yapan mesul olur. 

an'ane-i islamiye yani tarihin içinde süzüle gelen dersler, medreseler ve tarikatlar üzerinden bize varır. bugün diyanet ekolünün de dahil olduğu medrese usülü aklı esas alır. Peygamberimizin ilmine varistir. Allahın "Vahid" ismine bakar. yani tüm kainatta tecelli eden bütünlüğü inceler, ders verir. kitaplarla incelemelerini paylaşır, ötede parlayan örneklerle ders verir. bugün popüler olan olmayan şöhretli isimlerin de dahil olduğu tarikat usülü kalbi esas alır. Allahın "Ehad" ismine bakar. yani her bir mevcudda tecelli eden Allahın isimlerini görüp şahit olmakla ders verir. zikirle incelemelerini paylaşır, içselleştirerek ders verir. 

eşcinsellik gibi bir konu diyanet camiasında araştırma konusu olduğunda, toplumun yüzde onu gibi bir azınlık onun penceresinde yerini bulamıyor. bütün içersinde kaybediyor. tarikat camiasında ise insanın tüm vasıfları onun Allaha doğru ilerleyişinde adımlar olduğu, tanınıp anlaşılıp feda ettikçe yükselindiği için kendine bir yer bulamıyor.

kimi zaman tenkit kimi zaman merakla sorulan eşcinsel kimliğin islamda yeri sorusunun asıl muhatabı Hz. Peygamberimiz (a.s.m) dır. merak eden ona sorabilir. evet, bir eşcinselin kendisini öğrenebileceği en kıymetli makam orada durmuş, onu gözlemlemektedir. bu ya ilimle olur, lakin ilmin içinde pek arkalarda ve detaylardadır. ya edeble olur ki, o edep için tüm duyguları, herşeyi hatta kendini feda ederek hakiki insaniyete erişmek yoludur. üçüncü yol ise doğrudan onunla görüşmektir. evet, rüyada Peygamberimizle (a.s.m) görüşmek kendisi ile görüşmektir, şeytan onun suretine giremez. onun dairesine girmek mümkün olduğunda ise zaten o soruya gerek de kalmamış olur. çünkü cevap zaten, kabul edilmekle verilmiştir. o cevap öyle bir haldir ki, dil susar, kalp anlar, akıl hayretle secde eder...

eşcinsel müslümana düşen, tüm sermayesi olan birbirinden güzel özelliklerinin hepsini tanıyıp tartıp, o pencereden kainata bakmak, o kainatta parlayan Allahın isimlerini okumaktır. bu bazen uzun ve tek başına bir yoldur. bazen ömürlük bir yol arkadaşıyla beraber olur. bazen sevimli bir çevre ile beraber, onların desteği ile aşılan bir hayat macerasına dönüşür. detaycılığı ile bazen asıl noktayı kaçırıp, kendi içinde dönüp kaldığında, Kur'an onun elinden tutup, tevhid-i kıble ile istikamete çıkarır.

o güzel gözleri, eserde sanatkarı görür. "ne güzeldir" yerine "ne güzel yapılmıştır" der. renklerin hepsine karşı hassas algısı ile ormanlar, bulutlar, şu gelmekte olan bahar "ne güzel boyanmıştır, ne hikmetli yapılmıştır" ilan eder. hem sadece kainat değil, kainattaki mahlukat da, kendisi de, ne harikulade ve kastedilerek irade edildiğini, ortaya çıkarıldığını, büyük bir emanet ve pahalı bir özellikle şu dünyaya geldiğine iman eder. 

o, öyle bir hizmetkardır ki, hem kendini, hem nezaret ettiği herşeyin görevini analiz eder, algılar. bu ona temsil edebilme kabiliyeti verir. kendisi ile beraber sevdiklerini ve dostlarını da temsil edebilir. daha ötesinde milletini hatta tüm insanlığı temsil edebilir. hatta kendi bedenindeki milyarlar hücreleri temsil edip, onların beka taleplerini ifade edebilir. hatta tüm mahlukatı, hatta varlıklar alemini temsil edebilir, varlığa çıkmanın vasfında varlığa devam ihtiyacını temsil edebilir. bu temsil ile tüm alemlerin Rabbinin huzurunda onların hediye ve taleplerini kendisi bizzat sunabilir. der:" ey Rabbim! Sen, tüm bunların tahiyatları ile, ibadetleri ile sundukları hediyelere hem daha fazlasına layıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim." İşte, hiç ihtiyacı olmayan ve raiyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o Kainatın Sultanı, o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder. Aynen öyle de, âciz bir abd, namazında "Ettahiyyâtü lillâh" der. Yani, "Bütün mahlûkatın hayatlarıyla Sana takdim ettikleri hediye-i ubudiyetlerini, ben kendi hesabıma, umumunu Sana takdim ediyorum. Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler Sana takdim edecektim. Hem Sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın." İşte şu niyet ve itikad, pek geniş bir şükr-ü küllîdir.

5 yorum:

  1. ben de blogunuzdaki yazıları bir süredir takip ediyorum.Bana farklı bir perspektif sunuyorsunuz. Bu çok özel ve önemli...tarafınızdan okunduğuma da sevindim.selamlar.

    YanıtlaSil
  2. "rüyada Peygamberimizle (a.s.m) görüşmek kendisi ile görüşmektir, şeytan onun suretine giremez." Bu bize neyi söylüyor? Şunu mu anlamalıyız bu cümleden, rüyanızda doğrudan Muhammed peygamberle görüşüp ona bir şeyler sorup, sonra da bu cevaba göre hareket edebilir miyiz? Böyle bir bilgiyi acaba neye dayanarak, hakikatinden hiç şüphe duymadan, tam bir netlikle aktarıyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu bize Peygamberimizin(a.s.m) "ölmek" fiiliyle bu alemden bağının kesilmediğini gösteriyor. o nurani manadan herkes bir renk alabilir. lakin aynası tozlu olan ona göre alır. onun ruhunu tanıyan ve dünyaya nasıl bakıp ifade ettiğini kavrayan ona göre değerlendirip yorumlar. elbette sonunda yaptığından da sorumlu olur. eğer ortaya çıkan amel sünneti seniyye yi incitmeyen bir tavır ise kazancı sorumluluğundan fazla olur. hem kendine hem çevresine yarar.

      eşcinsellik tüm topluma değil azınlığa bakar bir haldir. çoğunluğa hitap eden ve islam adına merci olanlar eşcinsellik herkese bakmadığı için umumi ifade etmezler. lakin rahmet her bireye bakar veya bakabilir. yaşadığımız dönem gibi, kişilerin kendilerini sahipsiz hissedip rahmeti diledikleri, kendi memleketlerinde mülteci olabildikleri dönemlerde ümmetinin rüyalarında teselli vermesi "rahmet peygamberi" olmasının gereğidir.

      Allah o rahmetten ve şefkatten hepimizi hissedar eylesin.

      Sil
  3. Allah (C.C) o Zat'la (asm) ünsiyet kurmak, onu sevmek, istemek nasip eylesin. Amin

    YanıtlaSil
  4. Son paragrafında bir nevi nokta atışı yapmışsın Eflatoon. Ayet ve hadisler özellikle zahire bakan manaları ile umuma hitap ederken, eşcinsellik gibi toplumun görece küçük bir kısmını ilgilendiren hususlar daha mübhem ele alınmış olabilir. Konunun istismara açık oluşu, bireyin çok özel hayatını ilgilendiriyor olması, toplumun o devirde henüz bu mevzuyu açıkca tartışmaya hazır olmayışı gibi sebeblerden mütevellit, zamanına ve yerine göre münferiden ele alınmak üzere ucu açık bırakılmış olabilir. Bu ne Kur'an-ı Kerime bir eksiklik atfetmek ne de güncellenmesine ihtiyaç duyulduğuna işaret etmek anlamına gelir. Asıl içtihat kapısını kapatırcasına Kur'an-ı Kerim'den yeni hükümler ihdas etmenin önünü kesmek Kur'an'a eksiklik atfetmektir.
    Evet, bir büyüğümüzün buyurduğu gibi "Yaş ve kuru ne varsa Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur". Fakat 'tüm bu mevcut olanın' herkese ayan olacağı anlamına gelmez. Saygılarımla, Erdinç.

    YanıtlaSil