17 Kasım 2009 Salı

Yok Saymak - Var Saymak


yokluk varlık ikilemi içinde en acayip çıkarım saymak fiilidir. buna geçmeden önce gerçek yokluk ve varlık nedir bunun açıklanması gerekir. yokluk belli bir değer aralığında ve belli zamanda ve mekanda o şeyin yada fiilin olmaması halidir. yani yok diyebilmek için değer kümesi içinde o şeyin varolmadığı ifade edilebilirse yokluğuna hükmedilir. varlığı göstermek ise sadece göstermekle çözülür. "işte" diye göstermekle varlığı sabit olur.


eğer birimleri farklı ölçümlerden bahsediyorsak o zaman belli şartlar altında bazı şeyler bazı şeylerden etkilenmeden varlıklarını sürdüyor gibi görünür. sadece görünür çünkü tüm kainat aslında tek bir birliğin bir kısmıdır. böyle olduğu halde sanki rüzgarın hızı balığın ağırlığından bağımsız gibi görünür. birbirlerini yok sayabilirler. yada biz incelerken onları bağımsız kabul edebiliriz. yani gözlemci yok saydım diyebilir, gözlemin sonucunda elde ettiği de var saydığıdır.


elbette hemen tahmin edebileceğiniz gibi yok saydığı kriterler çoğaldıkça var saydığı sonuç gerçeklikten giderek uzaklaşır. aksine inatla hiç bir şeyi yok saymazsa da o zaman tüm varlığın birliğinde kaybolacağından var sayabileceği bir sonuca ulaşma yolunda ömrünü bitirir.

bu düşünce terbiyesi maalesef yurdumda bir eğitim olarak ilkokulda verilmesi gerekirken, kocaman adamlardan cahilane ifadeleri duyarız. eğer dini milli ve cinsel kimliklere bakacak olursak:


tevhid yani Allahın var ve bir ve canlı ve şu anda bana bakıyor, beni izliyor, beni takip ediyor, bana şefkat ediyor bilgisini yok saymak için önce bu fiilleri tanımlamak, sonra geçmiş şuan ve geleceği ve tüm mekanı araştırmak ve sonucunda iddia etmek gerekir. var saymak için ise onun şefkatinin rahmetinin izini özünü görmek ve göstermek kafidir. ağzımıza aldığımız bir lokmanın bizim dikkatimiz dışında eskiyen bedenimizde gidip doğru yerde çalışması bir müdahele eden ve kasd edeni ispat eder. hem şefkat bilmez canavarların yavrularına gösterdikleri şefkatin ayarlı ve kasıtlı bir şekilde maddi bir süt ile manevi bir sevgi ile aynı anda gelmesi ve en yavru sevmez hatta körpe yavruların kanını döken canavarların kendi öz yavrularını yemeyip tersine onlara hizmet etmeleri çok manidar bir dersi bizlere verir. bir tane olay bile bunu isbat edebilir. istisnai olan canavarlıklar bu yasayı bozamaz, çünkü canavarlıktan beklenen zaten öldürmektir. o zaman imana dair umumi meselelerde yoktur gibi sınırı belirsiz bir hükmün kıymeti yoktur. yalnızca yok saymak ile tevhide karşı göz kapama vardır. malum gözünü kapayan yalnız kendine gündüzü gece yapar.

milli kimlikler, bir halının atkı ipleri gibi rengarenk ve çeşit çeşit bu güzel vatanı dokurlar. geçmişten bugüne elbette hiç bir şey sabit kalmadığı gibi kültürün renkleri de farklılaşırlar. bazen ayrışır bazen birbirine yaklaşırlar. bu salınımlar dünya kültürünün zaman içinde adım atıp yürümesini netice verir. milli kimliğin varlığı bir ferdinin bile varolması ile isbat edilir. yok olması için ise çoğu kez toptan ortadan kaldırılmaları bile yetmez. çünkü insanlık belleğinde onlar yerlerini alırlar. istikbal buna cürret edenleri mahçup eder. yok saymak ise sadece saygısızlıktır. hele entrika ve zeka oyunları ile "ben yok sayan bir ekole mensubum" demek, bilimsellikten değil akıldan da uzak bir görüşü temsil eder.



cinsel kimlikler, toplumun doğruluğunun samimiyetinin gerçekten insani oluşunun sigortasıdır. farklılığa saygı duymayı ilkokuldan itibaren ders alan bir toplum, kendisi ile, geçmişi ve korkuları ile yüzleşebilen bir erdeme ulaşmış olur. ötekinin var olmasına saygı duymak ve onu tanımak sadece kişiye değil tüm topluma adım attırır. bir cinsel kimliği tanımak onun tüm detaylarına vakıf olmak değildir. yada kurnazca hareket edip o kimliğin tüm toplumsal kötü örneklerini bir araya toplayıp teşhir ederek aşağılamak yok olmasını sağlamaz. ani tedbirler ile sadece neticeyi yavaşlatmış olursunuz. biliyorsunuz akacak su, mecrasını bulur. gün gelir gerçek sizin karşınızda dikilir. O gün yok sayan ve bildiği halde inadına yoketmeye çalışanların mahçubiyet günüdür.

dünya tarihinin garip bir tecrübesidir ki, her kimlik kendi hürriyetini kazanıp, toplum içinde açıkça ifade edildiğinde ona büyük hücumu yapanların gizlenmiş aynı kimliğe sahip olduğu ortaya çıkmıştır. eğer dini kimlikten bahsediyorsak kendisi dini kimlikleri bildiği, kendi kalbinde gördüğü halde, sürekli dini kimliklere nefretle hücum ediyorsa buna "zındık" denir. eğer milli kimliklere acımasızca hücum ediyor, lakin içinde bir yerlerde o hücum ettiği kimliğin izlerini taşıyorsa, "faşist" denir. cinsel kimliği konusunda kendisi ile yüzleşmekten korkuyor, kalbin derinlerinde cinsel kimliğini görüyor, bu kimliği ile uyumlu ve rahat yaşayanlara saldırıyor ise buna "homofobik" denir.

yok sayarken uydurulan kılıflar olaylar ve saldırının şekli genelde kişisel özelliklerle şekillenir. bahane olarak da güya mensub olduğu topluluğun yüksek hedeflerine hizmet kasdını söyler. oysa topluluklar tüm insanlığı kucakladıkları ölçüde değerlidir. hatta kişiler de buna göre kıymet alırlar. evet, kimin himmeti milleti ise o tek başına küçük bir millettir. insanın kıymeti malum eti ve maddesi ile değil temsil ettiği mana iledir. kendi yeteneklerini ifade edebilenler yükselir. dahası başkalarını dahi o ifade içinde temsil edebilenler "insan gerçeği"ne yaklaşırlar. tüm kainatı temsil edebilmek ise insanlık tarihinde Hz. Peygamberimin (a.s.m) başardığı bir kavramdır.

evet, "var sayma"nın ötesi onu "kabul edip", "saygı duyup" hatta "temsil edebilmek", onu taşıdığı mana içinde ifade edebilmektir. Ettehiyyatü duası büyük bir samimiyet ve gayret ile tüm kainatı temsil eden bir himmetin ifadesidir. böylesi bir takdime karşılık ise cevap, rahmet ve berekettir. elbette böylesi bir hediyeye teşekkürü "salih"kullar idrak edebilir. çünkü onlar kainatın bu tekliğine ulaşmış, tevhidi kelime-i tevhid ile ifade edebilmişlerdir.

3 yorum:

  1. TEBRİKLER EDİYORUM HARKES ALACAĞINI ALSIN LÜTFEN

    YanıtlaSil
  2. Sayın Eflatoon,
    sizi yazılarınızdan ve bu yazılarınızla Türkiye için İslam ve eşcinsellik kümelerinin kesişim noktasında duran kişiler için insani bakış açısıyla bir temel oluşturma çabanızdan dolayı tebrik ederim.
    İzninizle bir noktaya temas etmek isterim. Sizin de yazınızda vurguladığınız bir konu olan tevhid hakikatinde sarf-ı kelam etmek isterim.
    Öncelikle tevhid kelimesi bir fiildir. Anlamı da: vahdet haline getirmektir. Yani dış gözümüzle bakıldığında birleşmesi imkansız görünen şeyleri akıl gözümüzle birleştirmek demektir. Bu birleşmenin de ancak, tekil olarak çok farklı özellikler taşıyan şeylerin kendi boyutlarının dışında Yaratıcıyla olan irtibatları bağlamında biraraya getirilebildiğini dikkatli bir nazarla görebiliriz. Yoksa böyle bir yöntem kullanılmazsa, ortak noktaları ayrı olduğu noktalardan çok fazla olan aile fertlerinin bile birlikte hareket edebilmesi birbirlerini bir bütünün parçaları olarak görmesi bile mümkün olmuyor maalesef. Bu noktadan hareketle, Allah'ın insanları "herkesin yaratıcısı olan" tek yaratıcı kavramı etrafında birleştirmek istemesinin daha anlamlı olduğu sonucuna varıyorum. Çünkü tüm insanları bir sosyal çevre içinde hem üretim hem sevgi anlamında birarada tutabilmenin çaresini hiçbir sosyal teori ve ideoloji bulabilmiş değildir. Kısmi birlikteliği bile sağlayabilmek için çabalayan bütün sistemler, insanların farklı özelliklerini görmezden gelmek veya bastırmak amacıyla prototip kişilikler üretme yoluna başvurmuştur. Hz. Peygamberin bu konuda farklılıkları zenginlik olarak sayıp yetenekleri destelemek için verdiği çabaları hayatını anlatan kitaplar şahittir. Özellikle insan yetiştirmenin temeli olan çocuk yetiştirme konusunda Hz. Peygamberimizin çocuğa sevgi gösterme ve korkutmama yönündeki teşvikleri dikkate şayandır. Bunu kısaca örneklendirmek istersek Peygamberimizin çocukları öpmesini yadırgayan bir kişinin bunu ifade ettiğinde aldığı cevap ibret vericidir:"Allah senden merhameti aldıysa ne yapabilirim." Ayrıca çocukların işemesi esnasında "korkutarak işemeyi kestirmemeyi" tavsiye etmesi metotlarının ne kadar insani ve ne kadar sevgiyi temel aldığını dikkatinize sunarım. Önceki konuyla olan bağlantılı olarak, "birlik sağlamanın" en kolay ve aynı zamanda en zor yöntemi ise temeli Allah sevgisin olan sevgiyi aramızda yaygınlaştırmamızdır. Bunun için alıcımızın ayarlarıyla birleştirici bir bakış açısına sahip olmak amacıyla oynamamız gerekiyor.
    Saygılarımla. Hakkı hakkiarar@yahoo.com

    YanıtlaSil
  3. tebrikleriniz için teşekkür ederim

    YanıtlaSil