5 Ekim 2010 Salı

Muhafazakarlık

muhafazakar demek töreye uyan demek. töre ve gelenek ise insan felsefesi karışmış bir kavram. öyle ki çocukları neslini devam ettirirken, töresi de onun şahsiyetini devam ettiriyor gibi görünüyor. töre, "ele güne karşı" her seviyede topluluğu koruyor.

nasıl ki insanı büyütüverseniz, mensubu olduğu cemiyet ortaya çıkar ve cemiyeti küçültseniz, bir insan gibi tasvir edilebileceği düşünülür. mensupları cemiyetin ortalamasına yakın dururlar. lakin bu ortak payda dinin ilahi düzgünlüğüne her zaman yaklaşamayabilir, felsefenin klişelerine uyamayabilir. bu bulanıklık dahilinde zaman gelir işlemini yapar ve içindeki niyetini fiiline çıkarır. işte o zaman o fiil niyetine mutabık, uygun ise cemiyet de devam eder, o duygu birliği ve payda da devam eder. değil ise tarih yapraklarında bir hatıra olur. bu cemiyet en küçüğünden bir aile bir mahalle bir semt de olabilir, bir devlet bir din bir millet bir ideolojinin mensupları da olabilir. bu oldukça geniş uygulama ve belirsizlik kaideleri kesin hatlar haline ancak tarih bilminin terazisinde tartılmakla gelebilir.

muhafazakar eylemler ardında muhafazakar kimlikleri çağrıştırır. genelde muhafazakar olmayana göre bağnazca ve yeniye kapalı bir duruş gösterir. yenilikten ve farklılıktan korkmak ve endişe duymayı ortaya çıkarır. onun olası zararlarına karşı ona tedbir almak hatta bazen müdahele etmek tavırlarına girer. bu kimlik bazen siyasi kimliklerden de bir şekilde destek bulur. gariptir tarihte çılgınlıkları ile namlı türk kimliği yada değişkenliği ve hürriyet anlayışı hayret içinde bırakan islam kimliği bazen muhafazakarlığa basamak ve alet olur.

muhafazakarlık bazen bu müdahelesine kalkışırken bunu aileden başlayarak tüm cemiyetleri korumak namına yaptığını söyler. oysa koruduğu şey mevcut tüm varolan kendi öz halidir. bu halin içindeki gayr-i dini ve gayr-i milli olmayanı muhasebe etmeden tüm kötürümlüğü ve eksikliği ile beraber tüm mevcut sistemi yokoluştan korumak adı altında her cemiyetten yardım talep eder.

muhafazakarlığın bu durumu o yenilik ve yıkıcılık olarak gördüğü nokta kendinde olmadığı için değildir. yenilik ve yıkıcılığın aleni ilan edilişi onun içindeki tüm taşları yerinden oynatacak gibi ona heyecan verdiği içindir.

gerçekten o taşlar yerinden oynar mı? elbette hayır. din bu kadar değişim geçirdiği halde kulların değil, hala Allahın dinidir. milliyet genetiğine kadar bu kadar farklılaştığı halde korunan değil aidiyet hissedilen bir kimliktir. cemiyetlerin varlıkları korundukları için değil, Allah böyle dilediği için devam eder. hepsinde de ibretli dersler vardır. mensuplarına da ancak Allahtan af dilemek ve niyeten doğru olsalar bile mükemmel ve Allahın rızasına uygun hareket etmekteki endişeden dolayı yine Allahtan yardım dilemek durumundırlar. "e sen koruma bakalım ortada kalır mı?" gibi çiğ bir ifade Allahın fiilleri yanına konulamaz. tüm kainattaki tasarufunda Allah yardımcı kabul etmez.

itiraz edilen ve müdahele edilen noktanın aslında muhafazakar olarak bilinen çevrede zaten varolması ilginç bir durumdur. o konu genellikle yere bakılarak geçiştirilir. bu tavır, bu sistemi devralacak gençlere de bu şekilde aktarılıp bir ahlak haline gelmesi istenir. bu durum ne gariptir ki, hakkı savunanlarda görünmezken, hak paygamberlerin geleceğini bildiği halde onları sırf geleneklerine uymadığı için inkar edenlerde görülür.

bunu bilerek yapmak ise tam bir cinayettir. artık muhafazkarlık etiketi masum duruşlu (hatta mazlum) kanaatkar anadolu adamı profilinden uzaklaşıp, istibdatı, cuntayı hatta cinayeti bile ahlak için kabul edebilen, sırf töresi değişmesin diye sesi çıkan peygamber, sahabe, havari, keşiş, veli, çocuk genç ihtiyar, kadın, eşcinsel farketmeden susturabilen bir canavara dönüşür.

tüm bu duruma karşı eldeki teselli ise gerçekten kuvvetlidir. Allah tüm kalplerin sahibidir. tüm kalpleri çeviren O dur. bu denli değişime dirençli ve katılaşmış yapılar içinden yumuşacık hürriyeti akıtır, insanlara mecralar açar. kayalardan akan şelaleri gösterir. o ilk damlayı beklenmedik zamanda ve yerden çıkarır, gerisini de peşine takar.

bu değişimi izlemek herşeyden daha keyifli meraklı ve hayacanlı olsa gerek ki, bunu görmek en çok dileyen Hz. Hızır A.S.'ın bu duası kabul olmuş ve kendisine izin verilmiş. bizler de bunu doğru tarihi anlatan eserlerin penceresinden izleyebiliyoruz.

olayın yada akıntının içindeyken tersini düşünmenin imkansız olduğu nice haller vardır ki, dönemi kapandıktan sonra nasıl da varolabildiği tartışılır. zaman hükmünü icra eder. ilahi irade altında tüm kainat erimiş demir gibi şekillenir, su gibi mecrasını bulur. bu değişim ve direnç arasındaki ince değerde duruşunu güzel değerlendiren kar eder. Allahtan medet dileyen nasibini bulur, içinde yaşayıp ondan doğru hareket tarzı dileyen afv olunur. kimbilir bu ince sır yüzünden belki ehl-i cennet olduğu müjdelenen sahabeler sadece Allahtan mağfiret dilemişlerdir.

olaylar hükmünü icra edip tarih sayfasında yerini aldığında ortada kimse kalmaz. artık zalimler ve mazlumlar olarak iki uca ayrılırlar. tüm kimlikler kabir kapısında sona erip, iman tek kıymet olarak geride kalırken, bu iki kimlik ebedi olarak insanın eline verilir. böylece dünya kendinden bekleneni vermiş olur. herkes hakkettiğini eliyle ve diliyle hazırlamış olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder