28 Kasım 2010 Pazar

Uzun Dönem İlişkinin Esasları 4

bana en çok yazılan sorulardan birisi seni de meşgul etmiş :

"etrafım da eşcinsel tanıdığım yok, ailem muhafazakar, yani ben desem ki erkeklerden değil anne, kadınlardan hoşlanıyorum, olmaz..çünkü çok havada kalır.çünkü cinsel kimlik bi tarafta dursun dinsel kimlik konusunda da görüşlerimiz farklı onların ve dahi tüm çevremdekilerin inandığı allaha yaklaşımları ve benım yaklasımım farklı hatta bu farklılık milli kimlik vs. hepsinde böyle.bu yüzden havada kalır diye düşünüyorum...

biraz uzun oldu umarım okurken yormamışımdır seni yorduysamda kusura bakma eflatoon ama artık sormak isteğini çok güçlü hissediyorum.nasıl çıkılır bu sıkıntıdan hayat pratiğini nasıl kazanmalıyım nasıl inanıyosun bir erkeğin bir erkeği bir kadının da bir kadını sevmesinin hiç bir sakıncası olmadığına neler okudun neler gördün ben bunları görmek için ne yapmalıyım sence bana biraz fikir verebilir misin?çok minnettar kalırım...

selam,
yakin"

bu konunun cevabı, bu hayatta verilmediği için dünyada cevabı da yok. çünkü herkes için değişen bireysel değerlendirmesi var, sonucu da ancak ahirette...

malumunuz, "Eğer Allah razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder."

evet hayatta sınavımızda sorular bize geliyor, teklifleri bize geliyor, biz seçiyoruz ve biz sorumlu oluyoruz. her dediğimiz her yaptığımız her iddialı duruşumuz bir sorumluluk olarak bize dönüyor ve şu alemde görünen ince hikmet ve büyük yönetimden anlaşılıyor ki dönecek.

birbirini sevmenin hükmü nedir? ne zaman iki sevgili "biz" haline gelir? aralarındaki ifade ve duygusal alfabe ne zaman güçlü bir birliktelik ifade eder? tüm bu sorular o ilişkinin iç alemlerinde nerede olduğu ve nereye konduğu ile alakadardır. eşcinsel olsun olmasın, tüm birliktelikler ki buna resmi olarak tanınanlar da dahil, ahirette de tanınacağına dair hiç bir ön belirti taşımazlar. çünkü ebediyet önce kişinin kendi seçiminden, sonra bu niyetin ortaya çıkıp yaratılmasından, kulun bundan sorumlu olmasından, ahirette ilan edilip Allahın razı olmasından geçer. Allahın rızası da yapılan yada adlandırılan kavrama dahil olup olmaması ile alakalıdır. yapılan iş, ortaya konan kavram, tanımlanan ifade içinde Allah için birbirinin yanında durmak ve birbirini Allah sevgisine teşvik etmek esasları olmalıdır. dünyanın gamı kederine karşı güzel bir teselli edici yoldaş, imana ve Kur'ana teşvik eden bir yol arkadaşı manasına gelen her türlü birlikte hayat geçirme süreçleri, nasıl görünürse görünsün, halklar ondan razı olsun olmasın, ister birlikte yaşama ister askerlik ister ticaret ister başka sosyal konulara baksın hep kazançlıdır. nikahın teknik bir detayı da var ki, o da topluma ilanıdır. toplum yada topluluk konusunda belirlenen ölçü ile igili detaylar zaten bellidir. "bizim şu anda ilk aklımıza gelen bir düğün evi dolusu insan"dan da farklıdır.

şimdilik kapalı ve küçük gruplar içinde gelişen eşcinsel birlikteliğin bir usulünün doğması normal evlilikleri de daha sağlıklı yapacağı görünmektedir. çünkü sevgiyi paylaşmanın esaslarını ve gerçekliğini tekrar keşfetmek gerekmektedir. bu tüm toplumu hem yalandan arındırmak hem de kullandığı kelimelerle anlattığı manayı aynı yapmak için hayati bir gelişmedir.

kanun korumasından ve toplumun resmi desteğinden uzak görünse de eşcinsel birlikteliklerin yıllara meydan okuyarak artması ve başarılı örneklerin çoğalması güzel bir gelişmedir. bu konudaki en büyük gücümüz duadır.

"Bazan olur ki, sultan bir olur, saltanatında şeriki olmaz; fakat icraatında, onun memurları onun şeriki sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mâni olurlar, “Bize de müracaat et” derler. Fakat Ezel-Ebed Sultanı olan Cenâb-ı Hak, saltanatında şeriki olmadığı gibi, icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere, şeriklere muhtaç değildir. Emir ve iradesi, havl ve kuvveti olmazsa, hiçbir şey hiçbir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruya herkes Ona müracaat edebilir. Şeriki ve muini olmadığından, o müracaatçı adama “Yasaktır, Onun huzuruna giremezsin” denilmez.

İşte, şu "La şerike leh" kelimesi ruh-u beşer için şöyle bir müjde verir ki:

İmanı elde eden ruh-u beşer, mânisiz, müdahalesiz, hâilsiz, mümanaatsız, her halinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazâin-i rahmet mâliki ve defâin-i saadet sahibi olan Cemîl-i Zülcelâl, Kadîr-i Zülkemâlin huzuruna girip hâcâtını arz edebilir. Ve rahmetini bulup kudretine istinad ederek kemâl-i ferah ve süruru kazanabilir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder