15 Kasım 2010 Pazartesi

Başı apaçık örtülü



toplumsal bazı gerçekler vardır. her toplum kendi gerçeklerini er geç kabul edip kendi muhasebe eleğinden geçirip tartıp onu sıralamasında bir yere koyarak hayat algısını şekillendirir ve karakterini görünür kılar.

gerçek, kadın hakları bahsinin artık demode olduğudur. nasıl ki, "temiz hava hakkı" artık demode olmuş ve yerini "temiz hava sahası"na bırakmıştır. yani artık insanın temiz hava hakkı anlaşılmış yerini sonraki adıma bırakmıştır. dünyada da kadın hakları demodedir. asıl olan bu hakkın ne kadar kullanıldığıdır. bunun ötesi inandırıcılığı olmayan lakırdı olarak kalır. çünkü artık çağın algısı değişmiştir. değişemeyen bir kaç klasik anlayışlı sadece tartışmasını yapar. artık sorulacak soru bir kadının vali olabilmesi, komutan olabilmesi, profesör olabilmesi, veli olabilmesi, kanaat önderi olabilmesi değil, niçin müsteşarların yarısının, valilerin yarısının, milli güvenlik kurulunun yarısının, islam fikir yapısı içindeki ağırlığın yarısının kadın olmadığıdır!

buraya kadar endieşelenenler bundan sonrasını okuyup kriz geçirmekten korkuyorlar. çünkü bir dini kimliği tanımakla tüm kimlikleri tanımış, bir peygamberi bilmekle tüm peygamberlik mesleğini kabul etmiş olursunuz. bir milli kimliği tanımak tüm milli kimlikleri tanımayı gerektirir. kardeşliği bilmeyen bir kaç sığ düşünceli şu ifadeleri, vatanı parçalamakla eş tutar. çünkü gerçek, farklılıklar arasındaki yardımlaşmanın ortaya çıkması ve ahengin kurulmasıdır. bunu istemeyen ve sırf kendini haklı ilan etmek için vatanının felaketini arzu edenler hariç istisnaya bakıp tersini iddia etmez. aynen öyle de kadın hakları arkasından tüm cinsel kimliklere de özgürlüğün geleceği ve gelmesi gerektiği aşikardır.

pek yakın bir zamanda, eşcinsel haklarının varlığı değil, niçin valilerin, müsteşarların ve karar mercilerinin onda birinin açık eşcinsel olup toplumla uyumlu bir modeli ortaya koyan insanlardan oluşmadığı sorgulanabilir.

kadın hareketinden kastedilen "evet çok önemli şeyler söylüyor ama o bir kadın" ifadesindeki ötekileştiren bağnazlıkla mücadeledir. insanın insan yerine konmasıdır. "evet çok önemli şeyler söylüyor ama o bir travesti" ifadesi aynı bağnazlığın başka bir ifadesidir. bu algı ortadan kalkması için yeterli temsil oranları elde edilmesine ek olarak aynı zamanda genel tavrın da o bireye insan gibi muamele etmesi sağlanmalıdır. elbette bu eşcinsel yada travesti o bireye de sorumluluk olarak döner. çünkü artık ayakları yere basan, tutarlı, toplumla barışık , ortak değerleri incitmeyen ve ahenkle toplum katılan profil çizmek zorundadır. "temsil" havailikle heba edilemeyecek kadar büyük bir kıymettir.

"kadının yeri evidir" yada "kadın için en istikametli davranış kapalı kalmasıdır" gibi kişisel ifadeler kadar, aynı dinin içinde olan kendi işini kurup kendini geçindirmeye özendiren ifadeler de toplumda yerini bulacaktır. sonrasında da eşcinselin ahlaksızlıkla ilişkilendirilmesinin sona ereceğini tahmin edilebilir. çünkü artık kişisel ahlak algısının tartmaktan öte, vatan evladı olan bir bireyin topluma ahenkle katılması sorunu halledilme aşamasına gelmiş olacaktır.

maalesef bu apaçık ve hızla ilerlenilen yolda ayağımıza engeller çıkarılıyor ve dünyanın gereği olarak sıkıntılar örülüyor. nasıl oluyor da üniversite öğrencilerinin yarısı kadın değil tartışılması gerekirken, başı açık kapalı, haline geliyor. mahallede ve önceki kuşaklarda dert olmayan özellikler dertmiş gibi sunulup asıl mesele örtülmektedir. bundan islam karlı çıkmıyor. bundan karlı çıkan bağnazlıktır. bundan karlı çıkan cahilliktir. bundan karlı çıkan sembolleştirmek ve semboller ardında atalettir. bu ise bireyin kullanılmasına gider...

bir zaman çok gayretli bir eşcinselin, sırf inandığı sembolleri koruduğunu düşündüğü için; eşcinseli hasta yerine koyan bir kuruma aşk derecesinde tutkusunu ve oradaki despot ve insan hak ve hürriyetinden cahilleri bile övdüğüne şahit olmuştum. şimdi ise gerçeği arayan her genç, kişi hak ve özgürlüklerinin her alana yayılmasından doğan ve vatan sathını içine alan o çeşitlilik içindeki dinamik kuvveti görüyor. bu güzel gelişmeler geleceğin de ne denli güzel olacağını haber veriyor...

elbette kendini dini kimliğine adayan kadınların varlığı bir iftihar vesilesidir. diğerleri için ise bir başarısızlık değildir. bu bir hal ve oluştur ki, kendinde bu şevki görenler hayatlarını maneviyata adarlar. lakin bu istenilmekle elde edilmez belki ikram edilir...

böylesi duygusal kalbe bakan ve manevi meseleleri tamamen dışarıdan ve eğreti tartışmalara çekmek asıl olması gereken standartları tartışmaya engel olmaktadır. zaten bu mani dışarıdan ve suni çıkarıldığı da ortadadır. çünkü sonuca ulaşmamakla zaten iş görmektedir.

eğer kadınlar bunu aşabilir ve meselenin merkezini toplum içinde doğru yerde bulunmaya kaydırabilirlerse, ki yakın görünüyor, bu sefer de eşcinsellik için ahlaksızlık ahlaklılık, dizsizlik dindarlık sıkıntıları çıkartılacak görünüyor. suni gündemden hemen kurtulmayı öğrenmek gerekiyor. meselemiz olan iman meselesi başka şeylere benzemiyor. elden geldiğince doğruluk ve toplumsal ahlak için ağırlığımızı koymak ve insani duyguların ve güzelliklerin yayılması için gayreti artırmak gerekiyor... binler eşcinsel samimi ve doğru yaşadığı halde bir kötü örnek hemen ortaya bağrıla çağrıla atılacaktır. bu tür rezaletlerle hem kendi hem gelecek kuşakların maneviyatını bozmamak için nazarımızı ve dikkatimizi meselemiz üzerine yoğunlaştırmak gerekiyor...

1 yorum:

  1. Helal olsun, maalesef toplumumuz hala dindarlık ve göstermelik dindarlığın farkını bilmiyor...İnşallah özgürlük gelecek.

    YanıtlaSil