26 Nisan 2012 Perşembe

Çözüme Adımlar 3




İnsanlık, tarihi boyunca devamlı bir değişim ve gelişim içindedir. İnsanlığın kabiliyetlerine bir sınır konmamasının neticesi olan günümüz teknolojisi ve haberleşme ağları, dünyayı adeta bir köy haline getirdi. İnsanlığın; milli, dini, cinsel, sanatsal, sportif, kültürel ve bütün alt başlıkları bu sanal ortamda rahatlıkla bir araya gelebiliyor. Bu iletişim ve etkileşim ortamında,  bizim de bulunduğumuz toplumun değer yargılarını ve inanç değerlerini göz önüne alarak katkıda bulunmak, toplumsal problemlerin çözümünde yol almamızda yardımcı olur. Yoksa toplumla olan çatışmayı, gerilimi ve sıkıntıyı artırır.

Eşcinsellerin; devletten, bilim camiasından, diyanet ve kanaat önderlerinden ve toplumdan beklentileri vardır. Türkiye’deki umumi atmosferi daha ılımlı hale getirmenin ve eşcinsellerin bu toplumun sanat, sosyal, kültürel, ticari vb. bütün alanlarında olumlu katkısını fark edip daha etkin rol almalarının önü açılmalıdır.

İnsaniyet tarihi; devletlerin, sınıfların, kabilelerin, insanların mücadeleleriyle süregelmiştir. İnsan hırsının ve kendinden başkasını kebul edememenin bir neticesi olarak geriye miras olarak; toplumsal huzursuzluk bırakmıştır. Toplumun huzuru, bireylerin huzuruyla mümkün olduğuna göre, herbir ferdin huzuru tüm toplum için önemlidir. Bir insan kendi içinde huzuru yakaladı mı toplumsal huzurun bir parçası olur. Siyaset ve din adamları başta olmak üzere toplumun bütün muteber otoriteleri huzurlu bir toplumun var olması için gayret ederler. Kişisel özgürlük ve toplumsal huzurun gerekliliğini savunurlar. Kişisel özgürlük, kişinin kendisine ve topluma zarar vermeden, kendi iradesiyle hayat tarzını şekillendirmesi olduğuna göre, bu tarz bir özgürlüğün fert fert yaşanması toplumsal huzurun en temel öğesidir.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, aşiretler içinde seyahat ederken kendisine sorulan suallere verdiği cevaplardan oluşan, Münazarat isimli eserinde hürriyetin mahiyetini ve imanla münasebetini izah eder.

“SUAL:"Hürriyeti bize çok fena tefsir etmişler. Hatta, adeta, 'Hürriyette, insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar vermemek şartıyla bir şey denilmez' diye bize anlatmışlar. Acaba böyle midir?" 
Cevap: Öyleler hürriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini îlan ediyorlar ve çocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zîra, nazenin hürriyet, adab-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine olmak lazımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır. Hürriyet, umum efradın zerrat-ı hürriyatının muhassalıdır. Hürriyetin şe'ni odur ki; ne nefsine, ne gayriye zararı dokunmasın. 

Fakat ey göçerler! Sizde olan yarı hürriyettir, diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Hem de kût-u layemut ve vahşet ile alûde olan hürriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor. Vakıa, şu bîçare vahşî hayvanların bir lezzeti ve tesellîsi varsa, o da hürriyetleridir. Lakin, güneş gibi parlak, rûhun maşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki; saadet-saray-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazîlet ve İslamiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir. 

Sual: "Nasıl, hürriyet îmanın hassasıdır?" 
Cevap: Zîra, rabıta-i îman ile Sultan-ı Kainata hizmetkar olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i îmaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hürriyet ve hukûkuna tecavüz etmeyi dahi, şefkat-i îmaniyesi bırakmaz. 

Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkarı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir bîçareye tahakküme dahi, o hizmetkar tenezzül etmez. Demek, îman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte, Asr-ı Saadet...”(Münazarat- B. S. NURSİ)

Toplumun fertleri, yukarda izah edilen manada hür olmalıdırlar. Devlet kendi vatandaşlarıyla değil, vatandaşlarının sorunlarıyla mücadele etmelidir. Her vatan evladının toplumla uyumlu hale gelmesi için çözüm üretir. Devletin, toplumun her bireyinin dert ve şikayetlerine makul çözümler getirmesi asli görevlerinden birisi olduğundan, devletin her vatandaşı, toplumun ve fertlerin haklarını çiğnemeden, kendi iradesi ile seçtiği veya doğuştan getirdiği sebeplerle, yaşam tarzını şekillendirme hakkına sahiptir. Devlet ideal bir toplumu teşvik ederken, toplumdaki bütün alt kimlikleri nazara almalıdır. Toplumda eşcinsellerin varlığı inkar edilemediğine göre, eşcinselleri toplumun uyumlu bir parçası yapmak en makul olanıdır. Devlet, eşcinselliği ne teşvik etmeli, ne de reddetmelidir. Ama eşcinselleri, toplumun ahlakını sıkıntıya sokacak bir kitle haline getirmemek için de gerekli tedbirleri almalıdır. Toplumun umumi ahlakını bozmada zina, hırsızlık, dolandırıcılık gibi elbette su-i istimal edilmiş eşcinselliğin de etkisi vardır. Bu su-i istimali önlemede devletin görevini ne nispette yaptığı tartışmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan bir çok eşcinsel, bilindikleri takdirde işten atılma taleşı içindeler. Devlet, bu tedirginliği, hem kanuni düzenlemeler hem de halkı bilinçlendirme çalışmalarıyla ortadan kaldırmalıdır.

Eşcinsel eğilim, fantezi, dürtü, duygu ve davranışlarından rahatsız olmayan ve kendi benliği içinde uzlaşmış, eşcinselliğe uyum sağlayan, eşcinselliği kişiliğinin ve yaradılışının doğal bir yansıması olarak kabul eden kişilerin tedavi süreçlerine tabi tutulması veya tedavi tavsiyelerine muhatap kılınması muteber bir sonuç vermediği gibi birçoklarını çıkmazlara sürüklemiştir. Klinik çalışmalar, cinsel kimliğini kendisine uyumlu kılamayan veya cinsel kimlik seçiminde netliğe ulaşmaya çalışan bireylere yardımcı olmak üzerine yoğulaştırılmalıdır.

Eşcinseller için, eşcinsellik kişinin duygusal, romantik ve cinsel hislerini, ayrıca sosyal kimliğini ve öznelliğini kapsayan bir yapıdır. Bu nedenle eşcinseller için eşcinsellik bir hastalık değildir, dolayısıyla tedavisi de söz konusu olamaz. Eşcinsellik , 1974’ten beri psikolojik ve ruhsal hastalık sınıflamasına göre bir hastalık olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle, eşcinseller için eşcinsellik normal bir durumdur ama toplumsal baskılardan dolayı eşcinsel kimliğiyle barışık yaşamakta zorlanan bu kişilerin kendileri ya da yakınlarının psikolojik destek almaları mümkündür. Eşcinselliğin sebepleri konusu bilim yönünden hala tartışmalı olmakla beraber umumi kanaat, eşcinselliğin doğuştan sabip olunan bir özellik olduğudur. Bu durumun gittikçe daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkması, birçok ülkede hukuki düzenlemeleri de beraberinde getirmiştir.

Eşcinsel, kendi isteğiyle de olsa, içselleştirilmiş homofobiyle de olsa, ailesinin ve toplumun baskısıyla da olsa değiştirilmeye çalışıldığında intihar etme potansiyeli taşıyabilir. Kişi hayatını anlamsız, kendisini çaresiz ve sorunlarının çözümsüz olduğunu düşünürse kurtuluşu ölümde arayabilir. Birçok ünlü simalar ve nice nice ünsüzler hayatın ağır yüküne tahammül edemeyip intihar etmişler. İntihar davranışı için risk faktörleri arasında; cinsel yönelim ve kimliğini gizli tutma, içselleştirilmiş homofobi, eşcinselliğin inanç değerlerine zıt olduğu yönündeki kanılar,  eşcinselliğe yönelik olumsuz tutum ve önyargılar, açılma (coming out) sürecinde aile ve arkadaşlar tarafından destek görmeme, akademik ortamdan yeterli desteği alamama, tedavi sürecine tabi tutulma, vb. sayılabilir.

Ancak intihar davranışına zemin hazırlayan en önemli faktör hastanın içselleştirilmiş homofobisidir. İçselleştirilmiş homofobi yüzünden intihar eden eşcinsellerin çoğunda son zamanlarda ölüm ve intihardan sık bahsetme rapor edilmiştir. Bu hayli önemli bir noktadır. Yani bir kişi intihardan bahsediyorsa ciddiye alınıp mutlaka yardım edilmelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, toplumun umumi ahlakını bozan bütün olay ve olgulara karşı islami açıdan çözüm ve bakış açısı sunması vazifelerindendir. Toplum ahlakını bozma eğilimindeki eşcinsel bir hayatın olumsuz etkilerinin giderilmesinde, diyanete en büyük desteğin, çözüm yolundaki eşcinsellerden geleceği muhakkaktır. Eşcinseller diyanetten, Türkiye’de mevcut eşcinsel hayat için fetva beklememektedirler. Eşcinsellerin, halk tarafından şuursuzca yargılanıp, islam dışına atılmasına çare beklemektedirler. Diyanetin, eşcinseller hakkındaki en kötümser tutumu; eşcinselliğin islamın neresinde olduğunun tartışmalı olduğunu, ehven- ü şerin usulunun eşcinselliğe de şamil olduğunu nazara vermesidir.  İmanlı bir insanın hırsız, dolandırıcı ve zinakar olmasının onu imandan çıkarmadığı gibi bir eşcinselin, eşcinsel vasfından ve fiiliyatından dolayı islamdan çıkmadığının toplumca bilinmesi lazımdır. İslama inandığı halde intihar eden, açık sefih bir hayat yaşayan veya  islamdan çıkan eşcinselin durumundan diyanet önemli oranda mesuldur. Lut kavminin yaptıklarının sapıklık olduğunu aklı başında her eşcinsel kabul etmektedir. İlgili ayetlerin mealleri nazara alınırsa, Lut kavmi; meclislerinde, hanımlarını bırakarak, göz göre göre ve topraklarına misafir gelenlere karşı bile sapıklık ve sarkıntılık yapmışlar; yani lutilik yapmış ve daha önce hiçbir toplumda bulunmayan bir seviyede sehahete dalmışlar. Bu fiillerin, nerde ve ne toplumda olursa olsun, eşcinsel olsun veya olmasın, herkes tarafından sapıklık kabul edilmesi insan ve islam olmanın bir gereğidir. Masumane ve kimseye zarar vermeden aralarında bir muhabbet geliştirerek mahremiyetlerini yaşayan iki eşcinselin durumunun Lut Kavmi ile bir tutulmasının yanlışlığı açıktır. Diyanet, daha mülayim ve şefkatli bir ifade ile tüm Müslümanların dünya ve ahiretteki huzurunun ana umdelerini nazara vermelidir.

Toplum, parçalardan ve organlardan oluşan bir bütündür, bir bedendir. Sağlıklı ve huzurlu bir toplum yapısı, tüm fertlerine değer verilmesiye mümkündür. Eşçinseller, hayat fesefesi ve dini inanç farkı olmasızın, toplumun her kesiminde çoklukla bulunmaktadırlar. Dışlanmış her birey, topluma daha büyük yara olarak geri döner. Aşırılıklar, etki ve tepkideki ölçüsüzlüğün bir sonucudur. Aileler kendi öz fertlerinde bile eşcinsel birisinin olabileceği hassasiyetiyle, galeyandan uzak bir tavır sergilemelidirler. Şuurlu eşcinseller ve aileleri, yapıcı bir şekilde çevrelerindeki eşcinsel ailelerine olumlu telkinatlarda bulunmalı. Mahremiyetlerini yaşamak isteyen eşcinseller de toplumun içinde vakur bir duruşla mevcut tedirginliğin bertaraf edilmesinde rol almalıdırlar. Toplum tarafından anlaşılmak, toplumu anlamaktan geçer. Karşılıklı bir empatinin gelişmesi için gayrete ve zamana ihtiyaç var. Bir eşcinsel, hissiyatına yön vermede, zaman ve zeminin nezaketini nazara alıp akilane davranarak sorunlarının çözümüne ön ayak olmalı ve çözümde en önemli unsur olduğunu unutmamalıdır. Bir ağacın meyve vermesi mevsiminin gelmesine bağlı olduğu gibi, toplumsal problemlerin giderilmesi de şartların olgunlaşmasına bağlıdır.

Eşcinseller, kendileri için ümitsizlik ve dışlanmışlık havası yayan homofabiye karşı, birbirleriyle daha çok sımsıkı kenetlenerek ümitle geleceğe bakmalıdırlar. İslamın, sevgi ve hoşgörü dini olduğunu hayatlarıyla ders vermeli, dünya ve ahireteki geleceğini aydıntatacak hizmetleri hayatının mühim bir parçası yapmalı, eşcinsellik vasfına takılı kalmadan eşcinselliği hayatın tümüne bir renk yapmalı, ilişmelere ehemmiyet vermelidirler.

Bediüzzaman’ın aşağıdaki ibarelerinin bayraktarı olmaya çalışmak herkes için asıl gaye olmalıdır.

“ …Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve îmânını terennüm ediyorum, yalnız Kur'ân'ın tesis ettiği Tevhid ve îman esâsı üzerinde işliyorum ki; İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur. 
"Bana, 'Sen şuna buna niçin sataştın?' diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. Içinde evlâdım yanıyor, îmânım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmânımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!..” (Tarihçe-i Hayat’ndan)

Böyle dehşetli bir yangının etrafımızı sardığı bir zamanda, Müslümanlar, münasebetlerinde birbirlerini daha fazla şefkatle kucaklamaya tarihin hiçbir devrinde bu kadar muhtaç olmamışlardır.

1 yorum:

  1. her şeyiyle mükemmel tespitler yıllardır yaptığım yorumların daimi başucu kitaplarımla yanıtlanması doğru yola sevk edildiğimin müjdecisi oldu
    Rabbim yardımcımız olsun

    YanıtlaSil