5 Haziran 2012 Salı

Nifak




sıdk ve doğruluk, mantıksal ve toplumsal bir gerçekliği samimiyetle kabul edip, buna göre önermek ve hükmetmektir. bunu hayatın ölçüsü haline getirmek erdemdir. bunun tersi ise yalandır ki, gerçekliğin tersine göre öneri ve hükümlerdir. insan aklından geçenle, ortamda algıladığı arasındaki farkı çocukken genelde fark edemez.  bu sebeple gerçeğe zıt hükmetmesi sebebi ile doğan yalandan sorumlu tutulmaz. lakin 7 yaşındaki hali eğer aile yada çevre tarafından erdemlerin üstünlüğüne uygun geliştirilemezse 27 yaşına da gelse yalan söyleyebilir bir duruşta bulunabilir. bu büyük bir problemdir.

iman sıdktır, doğruluktur. yani, mantıksal ve toplumsal bir gerçeklik olan sistemin kurucusuna olan bağı samimiyetle kabul edip, buna göre önermektir. sistemin kurucusunu bize tarif eden üç önerici öğretmen vardır. birisi Kainat, birisi Peygamberimiz(a.s.m) birisi de Kur'an dır. bu öğretmenlerin verdiği dersleri Risale-i Nurdan okuyabilirsiniz.

küfür bu bağı keser. küfür, kavramsal olarak yalana dayanır. toplumsal tüm karışıklıkların ve dünya hayatını inciten tüm zararların içinde yalanı bulmak mümkündür. yalanın zararları sonuçtaki maddi bedelinden de öte, muhataplarında meydana getirdiği hayal kırıklığı, güvensizlik, yalnızlık ve bir daha artık yanyana gelememe gibi toplumu bölen, arkadaşlığı bitiren tehlikelerdir.

insanın pek çok kimlikleri vardır. bu kimlikler sahip olmakla hem avantajlarından ve gelirlerinden yararlanır, hem gereklerini yerine getirip bedelini öder. hayatının en güzel yıllarının odada geçmesi ve sosyalleşememek gibi pek çok bedeli olan öğrencilik kimliğinin getirisi, sosyal ve mesleki ehliyeti kazanmaktır. elde tutulmuş üzeri fotoğraflı öğrenci kimliğinin kendinden çok öte bir anlamı vardır. her insanın bu kimlikleri doğru bir şekilde hayatında varolursa hepsi de ona mutluluk verebilir. bazen yanlış anlamalar ve uyamama durumunda kendi kimliğinden çok, çevresindekilerin kimliklerine özenmeye başlar. o kimlik sahiplerinin ödedikleri bedelleri göze almadan ücretlerine göz diker. eğer yeterince erdem sahibi değilse, yalandan kaçınmanın şiddetini ruhuna yerleştirememişse, iş zamanı ortada yokken, ücret dağıtımında sıraya girer. o kimliğin getirilerine talip olur. yalan söyler ve kendine ait olmayan bir kimliği ilan edip neticesini ister. çirkin olan budur. toplumsal bir uzlaşı ile bunun önü kapatılamamışsa, bireylere erdemin anlamı kazandırılamamışsa, yalan ortamda geçer akçe olur. tüm bireyler buna meyleder, cezasız kaldığını gördükçe taklit yayılır. artık toplum, toplum olmaktan çıkar. yalan nifaka dönüşür. bozgunculuk halini alır. emniyet ve asayiş ortadan kalkar. bir arada olmakla güçlü olan toplum, doğruluk paydasından ayrıldığı için, en zayıf ve en zalim haline gelir. toplumsal olmak zarardan başka bir şey kazandıramaz olur. medeniyet heba olur. insan değersiz olur.

bu dehşete giden yolun başı büyük ihtarlarla kapatılmıştır. tüm kimlikler için geçerlidir. dini kimliklerin asli doğruluğu ortadadır. kalben musevi lisanen müslüman yada içinden müslüman ama dışından musevi görünmek pek çirkindir. İsa a.s.'mın islama emaneti olan bir hristiyanın kendini başka bir dini kimlikte tarif etmesi de çirkindir. milli kimlikler de önemlidir. genetik ne kadar karışmış olursa olsun, aileden gelen milli kimliklerinin ve kültürün tarifini yapıp, samimiyetle kendini tarif edebilmek önemlidir. siyasi kadrolaşma yada başka saiklerle başka bir milli kimliği kendine kalkan yapmak da çirkindir. cinsel kimlikler de aynı ehemmiyete sahiptir.

eşcinsel bireyin, sebebi ne olursa olsun kendini eşcinsellikten başka tarif etmesi yalandır. bu büyük yalan öbür tarafta ayak bağı olduğu gibi, tarif ettiği kimliğin ücretini hırsızlamaya çalışırken kullandığı insanların hukuku da hem dünyada hem ahirette başa dert, omuza yüktür. buna bahane ne anne ısrarı, ne toplumsal statü, ne de kendi masum talepleri olabilir. bu şiddetli taleplerle baş etmek, onları kabul etmekle değil, bazen sessiz kalmak bazen mesafeli olmakla ve Allahtan güzel bir neticeye dua etmekle çözülebilir.

kimliklere yalan karıştırmadan, doğruluğun ve samimiyetin ışığı altında hayata yön vermek kimi zaman ezici, sıkıcı olabilir. bu bedelin ardından gelen mutluluk ise haktır. kimi zaman bu mutlu hayatın içinde taksitlenmiş bedeller ödenir. her sıkıntı aşıldıkça, her yokuştan düzlüğe çıkıldıkça hayat daha gerçek, mutluluk daha parlak algılanır. birey topluma tüm samimiyet ve doğruluğu ile katılır. bir vatandaşın topluma katacağı en önemli meziyet doğruluktur.

eğitim ve sosyal yapımızda giderek belirsizleşmiş bu hayati erdemin bireylere kazandırılmasında herkese görev düşmektedir. sabırla ve samimiyetle kazandırılması mümkün olan bu erdemin herkesin kalbinde yer etmesini diliyor ve dua ediyorum... 

1 yorum:

  1. Elinize sağlık... Yalan konusunda şöyle bir gerçek daha var. Müslümanlardan müteşşekkil birçok grup, oluşum meseleye koskoca bir yalan üzerinden bakabiliyor. Bu yalan, olguyu bilmemek, görmemek ve görmek istememekten kaynaklı bir yalan. Yakın zamanda İslam ve eşcinsellik konulu bir söyleşiye katıldım. Müslüman bir zemin oluşturmak adına sözde Kuran eksenli düşünenler eşcinselliği, hünsalığı, hatta pedofili, nekrofili vb benim yazarken dahi kusacak gibi olduğum daha birçok şeyi aynı kefede değerlendirip, eşcinsellere onarım tedavisi önerdiler. Yalanın üzerine bina edildiği "olguyu bilmeme, görmeme, görmek istememe" durumu çok boyutlu:
    1. Daha eşcinselliğin, translığın, çiftcinsiyetliliğin arasındaki ayrımı dahi bilmeyen geniş bir kesim var. Demek ki bu insanlar hiç eşcinsel biriyle doğrudan temasa geçip samimi bir fikir alışverişinde bulunmamışlar. Onu geçtim bu konuda yazılmış değerli kaynakları dahi okumamışlar. Bilgisizlik yalandır, nifaktır.
    2.eşcinselliğe hastalık deyip ardından tövbe istemek; hastalıksa neden tövbe diye sorulduğunda eşcinsel yönelimin değil eylemin günah olduğunu söyleyip bunun kişisel olarak sorun olmadığını ama toplum içinde görünür olunmaması ve savunulmaması gerektiğini söylemek; kişisel olarak ahlaki anlamda sorun olmayan bir şeyin toplumun nezdinde niye sorun olduğu sorulduğunda başka insanların kendi iradeleriyle kendilerini hastalık/sapıklık yoluna itebileceğini dolayısıyla eşcinselliğin yaygınlaşabileceğini söylemek vb. benzeri çelişkili yaklaşımlar "nifak"tır. HAstalık, birey, toplum vb kavramların bile zeminsizleştiği bir ortamda kavramların kimin işine nasıl gelirse öyle kullanılması çok büyük yalanlar doğuruyor.
    3. Kuran ahlakıyla davrandıklarını söyleyenler ayetleri kendilerinin tamamladıklarını farkında değiller. Lut ayetinin eşcinselliği hedef almadığı meselesini, veya neyi hedef aldığını, bu ayetle ilgili yorumları burada uzun uzadıya anlatmayacağım. İsteyenler bu blogdaki ilgili yazıyı okuyabilir. Ama buradan yola çıkıp bir eşcinsele onarım tedavisi önermek dinin hiçbir yerinde yoktur. Burada yalan iki boyutlu: a) İslam ahlağında olmayan bir şeyi varmış gibi göstererek aslında İslam'ı yalancı gösteriyorlar, belki de ciddi bir günah işleniyor b) onarım tedavisi gibi şeylerin nasıl olduğu, nasıl vahim sonuçları olduğu konusunda ciddi bir araştırma yapılmadığı için, doğrudan, var olan realite hakkında yalan söyleniyor. yine bilgisizlik, görmek istememe...
    4. Kendine doktor diyen, terapiler üzerinden çuvalla para kazanan zevat da bu yalanın ve nifağın en büyük işbirlikçisi durumunda... Kendinden menkul kategorileriyle, "tedavi"leriyle, ürettikle sözde bilgilerle üzerlerine çok ciddi bir vebal alıyorlar. BU üretilen "bilgi"de zaten eşcinselliği en başından sapıklık olarak yaftalamış insanların da ekmeğine yağ sürüyor, daha da önemlisi onların başka bir noktadan meseleye bakmasını engelliyor. Yalanı, nifağı katlıyor. (örnek vermek amacıyla iki şeyden bahsedeyim. ilki, terapi denilen şeyin kimseyi heteroseksüelliğe döndürdüğü falan yok. En fazla kişiyi cinselliğini yaşamaması konusunda ikna ediyorlar. ZAten isteyen herkes kendi özgür iradesi ile cinselliğini yaşayıp yaşamayacağı kararını verebilir. Bunun üzerinden milyarlar kazanmak da neyin nesi? ikincisi, bahsettiğim söyleşideki 7 eşcinsellik "kategorisinden" biri olarak şu söylendi: Parayla yapılan eşcinsellik, örneğin köçekler, seks işçileri... :-0 Özür dilerim terbiyemi bozacağım, elalem ağzıyla gülmez buna)

    Konu hala çok büyük bir tabu. Daha çok madde sayılabilir. Yalanın ve nifağın bütün boyutlarıyla mücadele etmek gerekiyor.

    YanıtlaSil